Yeşil dönüşümün yeni oyuncusu: Yeşil kuğular

HABER MASASI
Abone Ol

Dünya, sert bir değişim ve dönüşümün içinde evrilirken, şirketler de geleneksel kabuklarından çıkarak yeni bir yolculuğa uçmanın yollarını arıyor. Şirketlerin karlılıklarını artıran, kurum içi ve kurum dışı birçok yeniliğin öncülüğünü oluşturan ve en önemlisi yeşil ve yeni bir dünya için hayata geçirdiği düzenlemeler her geçen gün artıyor. Yeşil kuğu kavramı ise tam da bu noktada karşımızı çıkıyor. Sürdürülebilirliğin karşıtı değil, aksine onu destekleyen, dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük sorunlar için birlik olmayı amaçlayan ve gezegenin ihtiyaç duyduğu büyük çaplı dönüşümleri hedefleyen yeşil kuğu olabilmek için ise çok sayıda şirketin birlikte uçması gerekiyor.

Yıllar geçmesine, üzerine birçok etkinlik, zirve ve projeler hayata geçmesine rağmen ‘sürdürülebilirlik’ kavramı tam olarak ifade ettiği anlamda karşılığını bulamıyor. Multidisipliner bir kavram olması nedeniyle birçok tanımlaması bulunan sürdürülebilirliğin sözcük karşılığı olarak “Bir durum veya herhangi bir şeyin devam etmesini sağlamak” yani gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamak olarak ifade ediliyor.

  • Küresel düzeyde sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, kuraklık, biyoçeşitlilik kaybı, fakirlik gibi büyük sorunlara odaklanırken, yerel düzeyde daha çok su kaynakları, atık yönetimi, elektrik- su tasarrufu gibi spesifik konulara yöneliyor.

Sürdürülebilirlik içeriğinin tam olarak anlaşılmamasına ve hatta gerçek anlamından uzaklaşmasına yol açan önemli faktörlerin başında ise birçok şirketin ürün ve hizmetlerini pazarlama, satışını arttırma aracı ve reklam malzemesi olarak görüyor olması geliyor.

Bu süreçte karşımıza çıkan en önemli sebeplerin başında, şirketlerin kısa dönemli ekonomik kazançlarını uzun vadeli çevresel ve sosyal maliyetlerin önünde görmesi, sürdürülebilirliği sadece çevresel boyutla değerlendirmesi ve sosyal tarafını göz ardı etmek gibi sürdürülebilirlik konusundaki bilinç düzeyi farklılıkları dikkat çekiyor.

Karlılık mı, sorumluluk mu?

Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele için 2020 yılında Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planları geliştirme çalışmaları başlattı.

Prof. Dr. Refika Bakoğlu.

Şirketler tarafında kafa karışıklığına sebep olan bu noktada akıllara ‘karlılık mı, yoksa sorumluluk mu?’ sorusu geliyor. Genel olarak bakıldığında ekonomik karlılığı önemseyen şirketler, çevresel sorumluluklarından da uzaklaşabiliyor. Birbirinin aksi iki kavram olarak düşünülse de aslında birbirini destekleyen bu kavramlar sayesinde sorumluluk daha fazla karlılığa yol açabiliyor.

Marmara Üniversitesi Sürdürülebilir Büyüme ve Kalite Yönetimi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Refika Bakoğlu’na göre, enerji verimliliği, sürdürülebilir tedarik zincirleri ve çevre dostu ürünler gibi uygulamalar, hem maliyetleri düşürebilir hem de çevresel etkiyi azaltabilir. Türkiye’deki şirketler için karlılık ve sorumluluğun, iş dünyasının iki temel ve çetin tartışma konusu olduğunu söyleyen Bakoğlu, “Karlılık, bir işletmenin devamlılığı, borçlarını ödeyebilmesi, büyüyebilmesi ve yatırım çekebilmesi için kritik önemi ifade ederken, sorumluluk kavramı da şirketlerin çevresel ve toplumsal etkilerini dikkate almasını gerektiriyor. Bu iki kavram, ilk bakışta zıt gibi görünse de, aslında birbirini destekler. Daha fazla sorumluluk daha yüksek karlılığa ulaşma potansiyelini sağlar” diyor.

Yeşil kuğu neyi ifade ediyor?

Genel olarak bakıldığında ekonomik karlılığı önemseyen şirketler, çevresel sorumluluklarından da uzaklaşabiliyor.

Tam da bu noktada bizleri, sürdürülebilirlik kavramını destekleyen ve yakın zamanda ortaya çıkan ‘yeşil kuğu’ kavramı karşılıyor. ‘Siyah kuğular’ kavramının tam tersini oluşturan yeşil kuğular, beklenmedik ancak olumlu ve dönüştürücü etkileri olan olayları ve ekonomik, sosyal ve çevresel zenginliği üreten sistematik çözümleri sembolize ediyor. Dünyanın sağlığı ve geleceği için büyük öneme sahip olan yenilenebilir enerjiye geçiş, sürdürülebilir tarım uygulamaları, döngüsel ekonomi gibi alanlarda yaşanan hızlı gelişmeler, yeşil kuğuya örnek olarak gösterilebilir. Sürdürülebilirlik kavramının yerine geçmeyi değil, aksine tamamlamayı amaçlayan yeşil kuğu, sürdürülebilir çözümlerle birlikte kullanıldığında, daha kapsamlı bir çözüm stratejisi oluşturulmasına da katkı sağlıyor.

  • Kavramın çıkış noktası ise yazar John Elkington’ın Yeşil Kuğular (Green Swans) isimli kitabına dayanıyor. Yeşil kuğuların, ekonomik ve sosyal sistemlerde derin dönüşümlere yol açabileceğini vurgulayan Elkington, dünyanın karşı karşıya olduğu büyük sorunları çözmek için çok sayıda yeşil kuğuya ihtiyaç duyulduğunu ileri sürüyor.

Elkington’a göre, mevcut sürdürülebilirlik kavramları ve stratejileri, gezegenin ihtiyaç duyduğu büyük çaplı dönüşümleri sağlamakta yetersiz kalabiliyor.

“Bir şirket tek başına yeşil kuğu olamaz”

Bakoğlu, yeşil kuğu kavramının sıkça yanlış anlaşıldığından bahsediyor. Birçok kişinin kendi girişimini veya kendini yeşil kuğu olarak ifade ettiğini söyleyen Bakoğlu, “Yeşil kuğu, bir kişi veya şirket değil, daha büyük bir sistemik değişimi ifade eder. Dolayısıyla, bir şirket doğrudan "yeşil kuğu" olarak adlandırılamaz. Tıpkı bir dalganın denizi temsil edemeyeceği gibi, bir şirket de tüm bu sistemdeki dönüşümü temsil edemez” diyor. Bakoğlu’na göre yeşil kuğular, kolektif bir çabanın sonucu ve birçok şirketin, bireyin, hükümetin ve sivil toplum kuruluşunun ortak çalışmasıyla ortaya çıkabilir. Ya da şirketler, bu sistemik değişime öncülük edebilir, hızlandırabilir ve şekillendirebilir. Ancak tek başlarına yeşil kuğu olamazlar. Elektrikli araçların gündeme gelmesi, yeşil kuğuların bir örneği olarak gösteriliyor. Başlangıçta yavaş ilerleyen bir sektörken Elon Musk sayesinde hız kazandığı kabul edilen elektrikli araç sektörünün gelişmesi; elektrikli araçların yaygınlaşması, şarj altyapısının gelişmesi, enerji üretim sistemlerindeki dönüşüm gibi birçok faktörün bir araya gelmesiyle gerçekleşen bir süreci oluşturuyor.

SKDM kapsamındaki ürün ihracatları. Kaynak: Ticaret Bakanlığı.

  • Dünyanın en büyük elektrikli araç üreticilerinden Tesla’nın bu sürecin önemli bir parçası olduğu biliniyor. Ancak, tek başına sürecin tamamını oluşturması pek de mümkün gözükmüyor.

Nasıl yeşil kuğu olunur?

Çevre dostu ürünler ve sosyal sorumluluk projeleri, şirketlerin sürdürülebilirlik çabalarının önemli bir parçası olsa da yeşil kuğuların oluşması için bu uygulamaların şirketin tüm iş süreçlerine entegre edilmesi ve daha geniş bir dönüşümün parçası haline gelmesi gerekiyor. Bakoğlu’na göre yeşil kuğuların oluşmasında öncü veya kritik üstlenmek isteyen şirketlerin aşağıdaki nitelikleri karşılamaları gerekiyor; sistemik değişim, çoklu değer yaratma odaklı bütünleşik strateji, sürdürülebilir liderlik ve yönetim, sürdürülebilirlik bilinci oluşturma, dinamik kapasite geliştirme, eko-kapasiteyi arttırma, dijital kapasitenin arttırılması ve yapay zeka destekli sitemlerin kurulması, yeşil inovasyon ve teknolojiye yatırım, yenilikçi kurumsal kültür, etkili yönetişim ve hesap verebilirlik mekanizmaları kurma, şeffaflık ve hesap verebilirlik, geniş anlamda farklılık ve kapsayıcılık, çalışanların istekli ve adanmış katılımı, çok paydaşlı işbirliği, esneklik ve uyum sağlama kabiliyeti, etik ve sorumlu tedarik zinciri yönetimi, etkin yatırımcı ilişkileri, demokratik ve kapsayıcı bir yönetim ve liderlik anlayışı, sektör liderliği, etki yatırımcılığı, sosyal ve çevresel etki değerlendirmesi, eğitim ve farkındalık yaratma...

Peki, Türkiye iklim kriziyle nasıl mücadele ediyor?

Türkiye, 2021 yılında resmen onayladığı Paris İklim Anlaşması'yla sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerde bulunarak, 2053 yılına kadar karbon nötr olma hedefini ortaya koydu.

  • İlk adımı 1 Ekim 2023’te atılan ve 31 Aralık 2025’e kadar geçiş dönemi gerçekleşmesi gereken Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması eyleminde, süreçten ilk olarak etkilenecek sektörlerin başında demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik sektörleri geliyor.

2023’te AB’ye ihracatı yaklaşık 10 milyar dolar olan bu altı sektörün ihracatının yüzde 42’sinin doğrudan etkilenmesi bekleniyor.

Türkiye'de 10 şirketten sadece 1’i karbon ayak izini ölçtürttü

Sürdürülebilirlik kavramının yerine geçmeyi değil, aksine tamamlamayı amaçlayan yeşil kuğu, sürdürülebilir çözümlerle birlikte kullanıldığında, daha kapsamlı bir çözüm stratejisi oluşturulmasına da katkı sağlıyor.

Ahmet Güler.

Bir an önce Türkiye’nin harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Güler’e göre, ekonomisinin yüzde 99’undan fazlası KOBİ’lerden oluşan Türkiye'de henüz 10 şirketten sadece 1’i karbon ayak izini ölçtürdü. Ancak Yeşil Mutabakat ile birlikte 2026’da sınırda karbon vergisi ödeyecek sektörler başta olmak üzere AB pazarlarına çalışan orta ve büyük ölçekli birçok şirket de aksiyonlar almaya başladı. Güler, başlıkların yoğunlaştığı alanları ise şöyle özetliyor; iklim yenilenebilir enerji yatırımları, enerji verimliliği projeleri, sürdürülebilir üretim yöntemlerine geçiş ve çevresel raporlama. Ancak, daha kapsamlı ve sistematik bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğinin de altını çiziyor. TÜİK verilerine göre kişi başı toplam sera gazı emisyonu, 1990 yılında 4,1 ton CO2 eşdeğeri iken, 2021 yılında 6,8 tona ve 2022 yılında 6,6 ton CO2’ye yükseldi. 2022 sonunda enerji ve endüstri, karbon salınımına en yüksek katkıyı yapan sektörler olarak dikkat çekti. Bununla birlikte çevre koruma harcamaları 2022 yılında bir önceki yıla göre nominal olarak yüzde 111,4 artarak toplam 140,3 milyar TL olarak gerçekleşirken, çevre koruma harcamalarının yüzde 70,3'ünü şirketler üstlendi.

Destek ve teşvikler neler?

  • Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında YEKA projeleri ve güneş, rüzgar enerjisi kapasitesini artırma çalışmalarıyla enerji dönüşümüne ilişkin yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapma çalışmaları da devam ediyor.

Ayrıca Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele için 2020 yılında Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planları geliştirme çalışmaları başlattı. 2011-2023 İklim Değişikliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı çerçevesinde sera gazı emisyonlarının azaltılması, enerji verimliliği ve iklim değişikliğine uyum stratejileri de geliştirildi.