Yalınlık, güçlü içerik, içtenlik…
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sapanca’da (acaba neden Uludağ’da değil?) düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında, çok önemli bir konuşma yaptı.
ABD’de çeşitli finansal kurum ve çevrelerle yaptığı görüşmelerden sonra ayağının tozuyla sahneye çıkan Şimşek özetle, küresel ekonomik görünümde Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan olduğunu vurguladı.
Konuşmasının öneminin birkaç boyutu vardı… Bizce, iletişim boyutunda sergilenen son derece profesyonel ve hedef odaklı yaklaşım en önemlisiydi. Teknokratlar ve siyasiler, özellikle kapalı mekânlarda belli bir meslek grubu ya da hedef kitleye hitap ederken, genel izleyici kitlesini göz ardı ederler. Eğer o konuşma canlı yayınlanıyor, TV’ler tarafından kaydediliyorsa bu büyük bir hata demektir. Genellikle de konuşmanın içeriğini, kullanılan terminolojiyi, kavramları salondaki hedef kitlenin anlayacağı ve katılım sağlayacağı düzeyde tutmalarından kaynaklanır. Oysa konuşma, kontrol edilemeyecek kadar geniş bir kitleye yayılma durumunda olabilir. O zaman da konuşmacı tamamen anlaşılmaz ifadelerle gerçeklikten kopmuş gibi görülebilir. Bunun örneklerine çok sık rastlamışlığımız ve sonuçlarının ‘kriz’ doğuracak derecede felaket olduğuna tanıklığımız çoktur…
İşte, Sayın Şimşek bu tuzağa kesinlikle düşmedi… Neredeyse siyasi iletişimde sıklıkla kullanılan sözde olduğu gibi, altı yaşındaki çocuğun anlayacağı biçimde sürdürdü konuşmasını… Yani, gri alan, üzerinde spekülasyon yapılacak açık bırakmadı…
İkinci boyut, kendisinin Amerika’da kullandığı, bazılarınca kasıtlı olarak Türkçeye yanlış çevrilen sözlerinin gereği Orta Vadeli Program’ın (OVP) nasıl çalıştığı, enflasyon konusunda iyileşme sürecinin nasıl yönetildiğini anlattı. ABD’deki toplantıda demişti ki: “We just have to convince locals that inflation is going to fall.” (“İç piyasadakileri enflasyonun düşeceği konusunda ikna etmemiz lazım.”) Bildiğiniz üzere “locals” kelimesini “yerel halk” diye tercüme ettiler ve buradan Bakan Şimşek’e karşı, ömrü çok da uzun olmayacak bir yıpratma kampanyası başlattılar. Şimşek verdiği rakamlarla yıpratmaya müsaade etmedi.
Türkiye’nin ana ticaret ortaklarında toparlanma öngörüldüğüne işaret eden Şimşek, “İç talebin bir miktar yumuşadığı bir dönemde dış talebin destekleyici olması bizim için çok önemli” diye konuştu.
Şimşek, küresel dezenflasyonun devamını beklediklerini aktararak, dünyanın önde gelen merkez bankalarının finansal koşulları daha destekleyici hâle getirdiğini, bunun Türkiye gibi ülkelere fon akışını hızlandırabileceğini söyledi.
Şimşek, OVP’yi güçlü şekilde uyguladıklarına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“OVP çalışıyor, arzulanan sonuçları veriyor. Programı güçlendireceğiz, Türkiye’nin makroekonomik sorunlarını çözmekte son derece kararlıyız. OVP’de en büyük önceliğimiz fiyat istikrarı. Çünkü fiyat istikrarı olmadan sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamamız zor. Program, bütün kazanımlarımızı kalıcı hâle getirecek yapısal dönüşümü de içeriyor. Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve yeni sanayi politikası ön plana çıkıyor.”
Dezenflasyonun bu yılın ikinci yarısında başlayacağını dile getiren Bakan, “Dezenflasyona geçiş için para politikasında bir normalleşme, inşa süreci gerekiyordu. Bunu da Merkez Bankamızın iradesiyle başarmış durumdayız” dedi.
İhracattaki yüksek teknoloji odaklı, katma değerli ürünlerdeki payımızın istenilen boyutlara ulaşmadığını da ifade eden Şimşek, pek çok olumlu makroekonomik rakamı vurgularken enflasyona karşı savaşın kazanılması için atılması gereken adımları da tek tek sıraladı.
Konuşmasındaki üçüncü ve son boyut ise Mehmet Şimşek’in ‘prompter’ kullanmaması, kâğıttan okumaması, açıklamalarını konuya son derece hâkim ve samimi bir şekilde sürdürmesiydi.
Hem siyaset insanlarının hem de hedef kitle karşısında konuşacak şirket yöneticilerinin bu üç boyuttan çıkaracakları çok ders vardır: 1. Yalınlık, 2. Güçlü İçerik, 3. İçtenlik.
Çok mu zor?..
İzleyin göreceksiniz; hiç de kolay değil...