Vergide son yıllarda öne çıkan trendler
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bir zaman diliminde vergi sistemimizin bulunduğu noktayı ve başlıca eğilimleri ana hatlarıyla ele almak istiyorum.
Vergi, hiç şüphesiz kamu bütçesinin en temel ve sağlıklı gelir kalemidir. Ancak vergiye sadece fiskal fonksiyonu ile bakamayız. Bunun yanında, verginin sosyal ve ekonomik fonksiyonları da mevcut. Vergi, ülkede üretilen milli gelirden alınan kamu payının yeniden dağıtımının da bir aracıdır. Verginin ekonomik fonksiyonu ise ekonomi politikalarının uygulanmasında bir araç olarak kullanılmasından ileri geliyor. Bu fonksiyonların ahenkli bir bütün içinde, ekonominin dinamik doğasıyla uyumlu çalışmasıyla en yüksek fayda elde edilebilir.
Türkiye, başta sahip olduğu genç nüfusu, girişim kabiliyeti yüksek beşeri sermayesi, yeniliklere açık dinamik karakteri, güçlü tarihi birikimi ve bulunduğu stratejik coğrafi konumu ile yüksek bir potansiyele sahiptir. Ülkemizdeki vergi sisteminin de bu potansiyelin gerçekleşmesini destekleyici bir rol oynaması beklenir. Bu çerçevede son yıllarda atılan bazı başarılı adımlara ve geleceğe dair hedeflere bir göz atalım.
Beyan esasında gelişmeler
Ülkemizde vergi sistemi temelde beyan esasına dayalıdır. Vergi ödemekle yükümlü kişiler ne kadar vergi ödeyeceklerini kendileri hesaplar ve vergi idaresine bildirirler. Bu modern yaklaşımın temelinde, kişinin gelirini en iyi kendisinin bileceği düşüncesi yatar. Diğer taraftan, devlet de kendisine beyan edilen bu verginin doğruluğunu kamu gücüne dayalı kural ve denetim organizasyonu ile her zaman kontrol etme hakkını elinde tutar. Vergi sistemimiz beyan esasına dayanmakla birlikte kaynakta kesinti olarak isimlendirilen stopaj yoluyla vergileme de etkindir. Özellikle ücret geliri elde edenler açısından stopaj esas, beyan istisnidir. Hal böyle olunca ücretli kesimin çok büyük bir kısmı vergi etkisini hissetmezken, beyanname verilmesi durumunda mümkün olabilen eğitim, sağlık ve bağış gibi giderlerini matrahtan indirme imkânından yararlanılamaz. Gelişmiş vergi sistemlerinde ise beyana dayalı vergileme esas, stopaj yoluyla nihai vergileme ise istisnidir. Ülkemizde de son yıllarda çok güçlü olmasa da bu yönde bir eğilim olduğu ve bazı adımlar atıldığı görülüyor.
2019 yılında çıkarılan bir kanun ile yüksek gelir gruplarından daha fazla vergi alınabilmesi için gelir vergisi tarifesine yeni bir dilim eklenmiş ve belirli bir tutarın üzerinde ücret geliri elde eden ücretliler, sporcular ile vergiden istisna tutulan telif kazancı elde edenlerin beyanname vermeleri sağlanmıştır.
Sık çıkarılan vergi aflarının beyan sistemini zedelediğini de söylemeliyiz. Bu aflar vergisini düzenli ödeyen uyumlu mükellefleri dezavantajlı hale getiriyor.
Denetimde etkinlik
Beyan sisteminin sigortası ise vergi denetimidir. Son yıllarda vergi denetiminin teknolojiye dayalı risk temelli bir dönüşüm içinde olduğu görülüyor. Standartlara dayalı, öngörülebilir ve haksız rekabeti önleyici denetim yaklaşımının yansımaları uygulamada hissedilebiliyor. Vergi inceleme sürelerinin kısaltılması, prosedürlerin netleştirilmesi vergi mükellefleri açısından öngörülebilirliği ve şeffaflığı artırmıştır.
Denetimin salt cezalandırıcı değil, önleyici ve vergi uyumunu artırıcı yönü daha fazla öne çıkmaktadır. Bu çerçevede, Vergi Usul Kanunu’nda yapılan değişiklikle getirilen izaha davet uygulaması oldukça yerinde olmuştur. Bu sayede mükelleflerin olası hataları ve eksiklikleri konu incelemeye gitmeden başlangıçta çözüme kavuşturulabiliyor.
Bunun yanında, vergi denetim süreçlerinin mümkün olduğu ölçüde dijitalleştirildiği ve uzaktan denetimin yapılabilirliğinin sağlandığı görülüyor.
Vergi yapısına dair arayışlar
Kamunun toplam bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 85’i vergi gelirlerinden oluşuyor. Bu sağlıklı bir durumdur. Ancak vergi gelirlerinin kompozisyonuna baktığımızda maalesef aynı şeyi söyleyemiyoruz. Çünkü tahsil edilen vergi gelirlerinin yüzde 58’i harcamalar ve işlemler üzerinden alınan KDV, ÖTV ve diğer vergilerden; yüzde 32’si gelir üzerinden alınan gelir ve kurumlar vergilerinden; yaklaşık yüzde 10’u ise servet üzerinden alınan MTV, veraset ve intikal vergilerinden oluşuyor. Gelir üzerinden alınan vergilerin harcamalar üzerinde alınan vergilere göre daha adil olduğu genel kabul görmektedir.
Temel politika metinleri olan kalkınma planları ile orta vadeli plan hedeflerine bakıldığında bu sorunun tespit edildiği ve çözüme yönelik hedeflerin belirlendiği görülüyor. Bu hedefler, metinlerde “kapsam, matrah ve vergi oranlarının yeniden düzenlenmesi suretiyle doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payında artış sağlanacaktır.” şeklinde ifadesini bulmuştur. Bu doğrultuda orta konan hedefler ve uygulamaya geçmesi beklenen bazı adımlar ise şunlardır:
- Vergi tabanını genişleten vergi uyumunu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen Gelir Vergisi Kanununun yasalaştırılması
- Gayrimenkullerin vergilendirilmesinde esas alınan alım satım değerinin belirlenmesi ve beyanına ilişkin yeni sistemin devreye alınması
- İkinci ve sonraki konut alımlarında vergilemeye ilişkin düzenlemeler
- İmar değişikliklerinden kaynaklanan değer artışlarının vergilendirilmesine yönelik düzenlemeler
- Vergi harcaması olarak nitelenen vergi istisna ve muafiyetlerin gözden geçirilerek etkin olmayanların kaldırılması
- Kayıtdışı ekonomi ile teknoloji destekli etkin mücadele edilmesi
- Dijital ekonominin kavranması
Yazının devamı Z Raporu 48. sayısında