Üretici de tüketici de mağdur
Pandemi etkisini atlatmaya çalışan Türkiye, gıdada üretici ve tüketici fiyatları arasında açılan makas sorunu ile karşı karşıya. İklim değişikliğinin yani sıra maliyetlerdeki artış ile birlikte yükselişe geçen enflasyon önemli belirleyiciler olsa da, üreticiden tüketiciye kadar olan süreçteki dengesizlikler ve fırsatçılık, vatandaşın mağdur edilmesine yol açıyor.
Pandemi şartları ve son yıllarda daha fazla hissedilmeye başlayan küresel ısınmanın olumsuz etkileri, tarımsal üretimin stratejik önemini artırdı. Birçok ülke gibi Türkiye’de de tarım üretimindeki sıkıntılar, hammadde ve üretimdeki kısıtlar nedeniyle maliyet artışları yaşandı. Gıda fiyatlarında yüzde 30’ları bulan yükselişler tarla ve market rafı arasındaki farkı yeniden gündeme taşıdı. Dünyada enflasyon eğilimi fiyat artışına neden olsa da, birçok uzman fırsatçılığın ve üreticiden tüketiciye gelene kadar ortaya çıkan lojistik sorunların fiyat farklılığının nedeni olduğunu iddia ediyor.
Raflara gelene kadar 3 kat artış
Vatandaşın enflasyonu en çok hissettiği mekanlar olan pazarlar ve marketlerde, üretici ve sergi fiyatı arasındaki oran, bire üçe kadar çıkmaya başladı. Bu durum özellikle market raflarındaki fiyatların şişirildiği tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Tarla fiyatı ucuzlayan ürünlerin dahi raflara zamlı bir fiyatla gelmesi, tarımsal üretimin arttırılması çözümlerini de geçersiz kılıyor. Çünkü mevcut durumda çiftçinin daha çok üretmesi, üretici olarak daha fazla zarar anlamına gelebiliyor. Uzmanlara göre ise, Türkiye’de tarımının stratejik sektör olarak yeniden planlanması ve tarım politikasının uzun vadeli olarak ele alınması gerekiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından tüketici fiyatları endeksinde yer alan 133 gıda ürünündeki fiyat artışı aynı zamanda enflasyonun da yükselişindeki önemli belirleyicilerden biri durumunda. TÜİK ağustos verilerine göre yıllık ortalamalar değerlendirildiğinde tüketici fiyatları yüzde 15,78; yurtiçi üretici fiyatları yüzde 31,34 artış gösterdi. Aylık bazda ise TÜFE yüzde 1,12, Yİ-ÜFE yüzde 2,77 arttı. Üretici fiyat endeksi (ÜFE) ve girdi fiyatları arasındaki farkın açılması ise gıdadaki fiyat artışlarında üreticiden çok, aracıların kazanması anlamına geliyor. Dolayısıyla özellikle tarım üreticilerinin, pazarlama alanında da var olabilmesi gerekiyor.
Kooperatifçilik, hal yasası ve dijital takip gündemde
Özellikle kooperatifçiliğin yeniden geliştirilmesi çalışmalarında üreticinin doğrudan bölgesindeki kooperatife ürünlerini teslim etmesinin kolaylaştırılması bekleniyor. Dijital takip sisteminin yaygınlaştırılmasıyla da tarımsal ürünlerin çarşı pazara ulaşana kadarki yolculuğu takip edilecek ve aşırı (haksız) artışların önüne geçilecek. Önümüzdeki dönemde gündemde daha fazla yer alacak gibi görülen soğuk zincirlerin de sürece katkı sağlaması bekleniyor. Ülkemizde tarladan sofraya ulaşana kadar toplamdaki tarımsal gıda üretiminin yüzde 30’u ziyan oluyor. Bozulma, ezilme, çürüme gibi nedenlerle tüketiciye kadar ulaşan miktar ve kalitede azalma yaşanıyor. Hal böyle olunca etiketlerde yükseliş kaçınılmaz oluyor.
Ticaret Bakanlığı tarafından kullanılan karekod sisteminin yaygınlaştırılması gerektiğini belirten Türkiye Halciler Federasyonu Başkanı Yüksel Tavşan’a göre de, gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçebilmek için denetimlerin artırılması ve dijital takip bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Zincir marketlerde sebze ve meyvede uygulanan karekod sisteminin tüm marketlerde geçerli olması gerektiğinin altını çizen Tavşan, pazar tezgahlarında bile söz konusu sistemin kullanılabileceğini ifade ediyor. Tarla ve raf fiyatı arasındaki dengesizliğin karekod takibi sayesinde izlenebileceğini; tarımsal ürünlerde olduğu gibi gıdada da mal takip sistemi sayesinde ürünün çıkış noktasından raflara kadar olan hareketinin takip edilebileceğini söyleyen Tavşan, “Oluşturulacak bu takip sistemi sayesinde tüketiciler, barkodu okutarak kıyaslama yapabilir. Bu sayede tercih edeceği ürün hakkında bilgi sahibi olur hatta aradaki farkı fazla bulup satın almayabilir. Bu tüketici baskısı da fiyatlara olumlu etki yapabilir” açıklamasında bulunarak perakende sektörünün tümünde uygulanacak bu sistemin etkin işlemesi gerektiğinin altını çizdi.
Tekelci fiyat mekanizması önlensin
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken’e göre ise gıda fiyatlarındaki istikrarsızlığın en önemli nedenlerinden biri perakende yasasının çıkmaması. Yeni düzenlemeler konusunda Palandöken, “Piyasada dengeyi bozan zincir marketlere kural getirilmesi enflasyonun da düşmesi için öncelikli adım olacak. Haksız rekabetin neden olduğu bu düzen, üretici perişan ederken esnafı yok ediyor.” Açıklamasını yaparken bu durumun vatandaşın alım gücünü düşürürken, Kobilerin üretimini engellediğini belirtiyor.
Enflasyon rakamlarında tekelci fiyatların doğrudan etkisi olduğunu vurgulayan Palandöken, fiyatların düşüşün küçük esnafın da piyasada daha aktif yer almasıyla mümkün olacağını söyledi. Bu olmadığı takdirde, enflasyondaki makasın daha da açılacağına dikkat çeken TESK Başkanı, “Esnafın olması, pazarların rekabet edebilmesi vatandaşın cebine de faydalı. Esnafımız sermayenin değil haksız rekabetin ortadan kaldırılmasını istiyor. Bu nedenle esnafımızın normale daha hızlı dönmesi için Perakende Yasası acil olarak güncellenmeli” değerlendirmesini yapıyor.
Üretim ve tüketim aşamaları arasında ortaya çıkan devasa fiyat farklılıkları konusunda denetimler sayesinde, tüketici arasındaki tedarik zincirindeki fırsatçıların sayısı azaltacak çözümler konusunda yoğun bir mesai harcanırken; tarladan sofraya uzanan tedarik zincirini kısaltacak kooperatifçilik yasası ve haller düzenlemesi önümüzdeki dönemde Meclis gündeminde olacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da eylül ayındaki New York temasları sırasında zincir marketlerin gıda perakendesindeki fiyatları etkilediğine ve denetimlerin artacağına ilişkin önemli açıklamada bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, fahiş fiyatlar hakkında Ticaret Bakanlığı’nın “gerekli operasyonları yapacağını” belirtirken, “Bu beş tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar alt üst oluyor” dedi. Ticaret Bakanlığı da, beş büyük zincir marketteki ürünlerde fahiş fiyat artışı yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi amacıyla ticaret müfettişleri görevlendirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, serbest rekabete ve piyasa koşullarına aykırı hareket edilmesi ve tüketicilerin mağduriyetine neden olunması konusunda yasal çerçevede her türlü tedbirin alınacağını belirtildi.
Tüketici de bilinçli olmalı
Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi İİBF Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Bilge Afşar sorunun çözümü için tarım ve ticaret politikalarının birbirini desteklemesi gerekliliği belirterek, tarım kooperatiflerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Kooperatifçiliğin üreticinin elde ettiği katma değeri arttırırken, üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkını ve piyasadaki dengesizliğini ortadan kaldıracağını açıklayan Afşar’a göre hem üreticinin hem de tüketicinin zarar görmediği tarımsal sistem ile gıda enflasyonunun istikrarlı bir şekilde ve uzun vadede düşmesi sağlanabilir.
İstinye Üniversitesi İİSBF Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Levent Sümer de konunun tarımsal üretim ve finansman yönüne dikkat çekerek tarım fonunun önemine vurgu yapıyor. Tarım fonlarının özellikle teknoloji ve tarımı birleştirmek ve bu amaçla ihtiyaç duyulan finansmanı sağlamak açısından son derece faydalı olacağını belirten Sümer, büyük çaplı tarım arazilerinin bu fonların içerisinde toplanarak hem tarım arazilerinin korunması hem de elde edilecek gelirlere vatandaşların da ortak olması noktasında belirleyici olacağına vurgu yapıyor. Dolayısıyla tükettiğinin atığını tekrar üretimde dönüştüren, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan enerjisini üreten, tarım arazilerini tarım fonlarıyla koruyan ve finanse eden ve tüketicinin aynı zamanda üreticiye ortak olduğu bir ekosistemde fiyatların da istikrara kavuşması mümkün.
Gıdada fahiş fiyatlar konusunda tarımda yapılandırmanın yanı sıra bu konuda suiistimallerin engellenmesi noktasında da çalışmalar yürütmek gerekiyor. Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkanı ve Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Aziz Koçal, bir ürünün tarla ile etiket fiyatları arasındaki fiyat farkını kapatmak için öncelikli olarak nakliye, ambalajlama, depolama gibi lojistik giderlerin asgariye indirilmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca aracı maliyetlerini teke indirmek yada kaldırmak hal giderlerini asgariye indirmek de alınacak önlemlerden bazıları.
Koçal’a göre ürünün tarla maliyetleri dikkate alındığında çiftçinin ürün maliyetini irdelemek ve buna göre tedbirler almak gerekiyor. Bir ürünü tarladan alırken aracı komisyonu, ambalaj gideri, nakliye gideri, hal gideri, haldeki komisyoncu giderleri ortaya çıkıyor. Bu süreçten sonra ise halden manava veya pazara nakliye gideri, manav ve pazarcı karı, ürün eğer depolanıyor ise depo giderleri yani soğuk hava deposu giderleri ürünün fiyatını doğal olarak yükseltiyor. Fahiş fiyatların önüne geçmek için ise bu giderleri ve aracı komisyonlarını asgariye indirmek, için yeni tedbirler alınması gerekiyor.
Gıdada fiyat artışları ile ilgili konunun diğer bir boyutunu ise tüketicinin bilinçlenmesi oluşturuyor. Koçal’a göre bunu sağlamak için tüketiciler pazar ve market fiyatlarını iyi takip etmeli, ihtiyacı kadar alışveriş yapmalı. Ayrıca haftalık alışveriş yerine haftada iki kez alışveriş tercih edilmeli, ürünün saklama süresi dikkate alınmalı. Özellikle zincir marketlerdeki tarımsal ürünlerdeki fiyatlarda anlık fahiş artışlar oluyor ise şikayetlerde bulunmalı.
Ağustos ayı ortalama üretici, hal, pazar ve market fiyatları
Gıda ürünlerinde ağustos ayı itibariyle tarla ve market fiyatı farklılığı açısından zam şampiyonu marul oldu. Üreticide en yüksek fiyat artışı ise salatalıkta gerçekleşti. Aynı dönem itibariyle markette 26, üreticide ise 18 üründe fiyat artışı gerçekleşirken; hasat, talep düşüşü ve kuraklık gibi nedenler fiyat değişiminin en önemli nedenleri oldu.