Tedarik zincirinde pay kapma savaşı

HABER MASASI
Abone Ol

Bölgesel krizler, iklim krizi ve bölgesel çatışmaların ticaret yollarını etkilemesi sonrasında küresel ekonomide dengeler bir kez daha değişiyor. Tedarik zincirinde gücünü perçinleyen Çin’e bağımlı kalmak istemeyen batılı ülkeler alternatif pazarlara yöneliyor. Bu nedenle, Doğu Avrupa, Brezilya, Kuzey Afrika gibi bölgelerde ülkelerin proje ve yatırım rekabetine girdikleri görülüyor. Büyük şirketler tek bir tedarik zincirine bağımlı kalmak istemiyor, alternatif oluşturmak istiyor. Bu nedenle, birçok devletin birçok yerde lojistik başta olmak üzere farklı sektörlere yatırım yarışına girdiği görülüyor.

Pandemi ve sonrasındaki gelişmeler, Dünya Bankası verileriyle 30 trilyon dolarlık küresel ticaretteki dengeleri değiştirdi. Kovid-19 salgını sırasında tedarik zincirinin kopması, küresel enflasyon ve durgunluk,

  • Rusya-Ukrayna savaşı, bölgesel çatışmalar ve Gazze’deki insani kriz global ticaretin mevcut sorunlarını daha da derinleştiriyor. Bu kriz, küreselleşmenin sorgulanmasına yol açarken, daha önce uygulanan mevcut ekonomik politikalarda yön değişikliğine dair önemli işaretler veriyor.

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından 1990’lı yıllardan itibaren yoğunlaşan küreselleşme hareketlerinden etkin şekilde yararlanan Çin, özellikle 2010’lu yıllardan itibaren ekonomik bir güç haline geldi. Çok değil 20 yıl öncesine kadar fason veya sahte ürünlerle anılan ülke, şimdilerde dünyanın bir numaralı ihracatçısı durumunda. Hammadde ve ara mal tedariki konusunda da stratejik öneme sahip hale gelen Asya devi gücünü perçinlerken, farklı ülke hükümetleri, şirketleri ve hatta KOBİ’leri önemli bir gerçeğin farkına vardı. Üretimin, finansın ve teknolojinin iç içe geçtiği küresel ekonomide tek bir ülkeye veya bölgeye bağlı olmamak gerekiyordu.

Batılı ülkeler ve şirketler Çin’e bağlı olmanın bedelini ödedi

Çin, özellikle 2010’lu yıllardan itibaren ekonomik bir güç haline geldi.

ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin başı çektiği grup, salgın dönemi sonrasında bu bağımlılığın zorluklarını tüm olumsuzluklarıyla tecrübe etti. Çin’den gelecek hammaddeyle üretim yapan birçok sektörün darboğaza düşmesi Batılı şirketleri harekete geçirdi. Navlun krizi ve artan lojistik maliyetlere bağlı olarak alternatif ülkeler, özellikle orta büyüklükteki pazarlar yeniden önem kazandı. Küresel ticaretle ilgilenen bir çok uzmana göre, globalleşmeyle birlikte biraz göz ardı edilen ‘coğrafya’ olgusunun yeniden önem kazandığı bir döneme girildi. Artık ülkeler için tekstilden çeliğe; çipten plastiğe kadar onlarca sektörde erişilebilirlik veya ulaşılabilirlik öne çıktı. Çin’in elinde tuttuğu ihracat ve hammadde gücünü zaman içinde ekonomik bir silaha dönüştürmesi de alternatif pazarlara yönelimini hızlandırdı. Farklı bir ifadeyle, dünyanın en büyük tedarikçisine dönüşen Pekin yönetimi yıllar içinde önemli bir ekonomik silah elde etti. Bunun farkına varan Batılı ülkeler, üretim, tedarik ve lojistik süreçlerindeki Çin’in etkisini azaltmak için yeni pazarlara yönelmeye başladı. Günümüzde ülkeler ve küresel şirketler; Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Güney Doğu Asya’ya yatırımlarını artırıyor. Hammaddeye ve ara mallara yakın olmak için bazı yerlerdeki iş gücü maliyetleri bile önemsenmiyor. Bununla birlikte, Çin artık 1990’lı yıllardaki fason üretim merkezi değil. Ülke artık bir teknoloji devi. Ucuz üretim tekstil yerine stratejik önemde çip, yazılım, yapay zeka ve uzay teknolojileri gibi alanlarda öne çıkmış durumda. Artık dünyadaki teknolojik yenilikler Çin ve Uzak Doğulu ülkelerden soruluyor. Çin ekonomisi, 2023'te yıllık bazda yüzde 5,2 büyüme kaydetti. Ulusal İstatistik Bürosu (UİB) verilerine göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), Ocak-Aralık 2023 döneminde, önceki yıla göre yüzde 5,2 arttı. 2022'de 120,4 trilyon yuan (yaklaşık 17,01 trilyon dolar) olan GSYH, 2023'te 126,06 trilyon yuana (yaklaşık 17,71 triyon dolar) ulaştı.

Ülkelerin küresel ihracattan aldığı pay. Kaynak: www.trademap.org

Gücün Uzak Doğu’ya kayması istenmiyor

Ülkeler için tekstilden çeliğe; çipten plastiğe kadar onlarca sektörde erişilebilirlik veya ulaşılabilirlik öne çıktı.

Bu yatırımlar, kimi zaman bir üretim tesisi olabildiği gibi kimi zaman da lojistik merkez olarak kendisini gösteriyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde başlatılan ticaret savaşlarının bir gereği olarak da ekonomik gücün Uzak Doğu’ya kayması da istenmediği için de küresel ticarette gücün farklı ülkelere dağılması önem kazanıyor. Çin’in özellikle teknolojide başlattığı atak ve ABD’li şirketlerin en önemli rakibi haline gelmesiyle, bilişim yatırımları için yeni güzergahlar arandığını da hatırlatmak gerekiyor. Çin ve Hindistan’a gitmiş olan ABD’li şirketlerin ana vatana dönmeleri için yoğun bir çaba sarf ediliyor.

Alternatif rota ve pazarlar öne çıktı

  • Uluslararası pazarlarda yeni güç dağılımı sadece Çin’le de ilgili değil. Rusya’nın Ukrayna işgali ve sonrasında yaşanan yaptırım savaşları küresel ticaretteki dengeleri değiştirdi.

Ülkeler ve bölgeler arasında korumacılığın arttığı, gümrük duvarlarının yükseldiği bir ortamda Rusya’ya yönelik geniş kapsamlı yaptırımlar da ticareti olumsuz etkiledi. Petrol ve doğal gaz ticaretinin yanında Batılı şirketlerin Rusya’nın farklı bölgelerinden yaptırımlar nedeniyle çıkmaları, birçok şirketi yeni pazar arayışına itti. Rusya, Hindistan ve Çin blokunun güçlenmesi ve yakın temas içinde olması yine Batılı ülkeler için farklı ülkelerle iş birliği çabalarını artırmasına neden oldu.

ÇİN’e karşı alternatif blok

Çok değil 20 yıl öncesine kadar fason veya sahte ürünlerle anılan Çin, şimdilerde dünyanın bir numaralı ihracatçısı durumunda.

  • Küresel ekonomideki kriz yanında, Çin’i dengelemek için onun yolundan giden bazı ülkelerin desteklenmesi süreci gözleniyor.

Pandemi sonrasında, ucuz iş gücü ve zengin ham madde kaynaklarıyla bazı ülkelere yatırımların hızlanma süreci söz konusu. Uluslararası Araştırma Kuruluşu Stratfor'un raporuna göre, 'Yeni Çin' olarak gösterilen 16 ülke Asya devine adeta meydan okuyor. Etiyopya, Uganda, Tanzanya, Srilanka, Kenya, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Vietnam, Laos, Myanmar, Bangladeş, Meksika, Nikaragua, Dominik Cumhuriyeti ve Peru'dan oluşan 16'lı blok Çin'den rol çalarak, onu aşağı çekiyor. Söz konusu devletler, Çin'in 1990'lı yıllardan bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikalarını takip ediyor. Bu ülkeler, ucuz işgücü, ciddi vergi indirimleri yanında hammadde ve ticaret yollarına ucuz ulaşım imkanı sayesinde milyarlarca dolarlık yabancı yatırımcıyı çekmeyi başarıyor.