Sweatshop’lar Kan ve ter fabrikaları

KADRİYE N. TUNÇSİPER
Abone Ol

‘Sweatshop’ 18. Yüzyılda İngiltere’de çok kötü çalışma şartlarına sahip, özellikle giyim eşyası üreten atölyeleri tarif etmek için kullanılan bir terimdi. Emek sömürüsüne karşı yasal düzenlemelerle çalışma şartlarının iyileştirilmesi için verilen mücadelenin başladığı yerler olan Sweatshop’ların tarihe karıştığı düşünülse de, günümüzde ucuz işgücünün yaygın olduğu birçok ülkede işçiler, insanlık dışı şartlarda çalışmaya zorlanıyor. Kalite ile özdeşleşmiş birçok küresel markanın ürünleri de, sağlıksız ve çok uzun çalışma sürelerinde bu işyerlerinde üretiliyor.

Bu yıl Altın Küre ödüllerinde aktör Ricky Gervais’in teknoloji üreten şirketlerin çalışma koşullarına yönelik yaptığı açıklamalar törenin önüne geçerek gündem oldu. Teknoloji markalarının üretildiği fabrikalarda işçilerin çalışma koşullarına dikkat çeken Gervais’in alaycı sözleri gündem olsa da Çin başta olmak üzere özellikle Asya’da işçilerin çok ağır koşullar altında yaşamlarını sürdürdükleri bir sır değil.

Endonezya, Kamboçya, Tayland, Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi ucuz işgücünün olduğu ülkelerde kayıtsız, asgari ücret altında, sağlık riskine sahip koşullarda, hiç sahip olamayacakları ürünleri üreten işçiler ihtiyaçları için sınırlı sayıda mola verebilme ve zorla fazla mesai gibi zorluklarla da mücadele etmek zorunda.

Sweatshop denilen, çalışanların çok kötü koşullarda çalıştığı fabrika ve atölyeler günümüzde ilk olarak 90’lı yıllarda gündeme geldi. ABD’li Jeffrey Ballinger isimli aktivist Endonezya’da Nike fabrikasında asgari ücretin altında, uzun mesai saatlerinde çalışan çocuk işçilerin haberini dünya kamuoyu ile paylaştı ve o gün için oldukça ses getiren bu haberi 1 doların altında ücret ödenen işçilerin yaşamını anlatan, üniversite öğrencisi Jim Keady’nin çektiği belgesel izledi. 1996’da Life dergisinin, 12 yaşında bir Pakistanlı çocuğun Nike futbol topu dikerken bir fotoğrafını içeren çocuk işçiliği haberi de gündeme oturdu.

O dönemde fabrikalarında işçilerin kötü koşullarda çalıştığının ortaya çıkması üzerine Nike bu konuda mücadele vereceğini duyurmuş ve gerekli adımları atmıştı. İşin acı tarafı Endonezya’daki işçilerinin standartların ikiye katlanması 1.63 milyar dolarlık Nike reklam bütçesinin yalnızca yüzde 7’sine mal olmuştu. Ancak markanın ismi iki yıl önce yine benzer olaylarla gündeme geldi. Basına yansıyan haberlerde Kamboçya’da Nike ürünleri üreten taşeron fabrikalarında yüzlerce işçi hastaneye kaldırıldı. Ancak bu kez Nike sorumluluğu üstlenmeyerek konu ile ilgilerinin olmadığını duyurdu.

Nike kurumsal bir sorumluluk raporunda 2005 yılında 700’den fazla fabrikasının adlarını ve yerlerini açıklasa da, hangi fabrikaların taşeron olduğu bilinmiyor. NBC’de yayınlanan bir rapora göre ise Nike’ın Güney Asya’da yer alan 569 fabrikanın yüzde 25 ila 50’sinde işçiler asgari ücret altında, kötü muameleye maruz kalarak zor şartlar altında çalışıyor.

Etik giyim savunuculuk grubu Good On You’ya göre Nike, İşyeri Davranış Kuralları kapsamında sertifikalı olsa da Adidas ile birlikte 2018 yılında yayınlanan raporlara göre işçilere hala yoksulluk sınırı altında maaşlar ödüyor.

  • Çin'de işçilerin saatlik ücreti: 0.63 dolar

Hızlı moda kurbanları

NBC’de yayınlanan bir rapora göre ise Nike’ın Güney Asya’da yer alan 569 fabrikanın yüzde 25 ila 50’sinde işçiler asgari ücret altında, kötü muameleye maruz kalarak zor şartlar altında çalışıyor.

Giyim endüstrisinde kötü çalışma koşulları bilinen bir gerçek olsa da dünyada modaya yön veren birçok kalburüstü marka, üretimlerini bu koşullar altında çalışanlara ürettiriyor. Günümüzde 1 trilyon dolarlık devasa bir pazarda önemli roller üstlenen tekstil atölyelerinde çalışanların çalışma koşullarını iyileştirmek için ise hiçbir şey yapılmıyor.

Gelişmiş ülkelerde yaygın olmasa da gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri büyük ölçüde bu sweatshop’lara bağımlı. İhracatının yüzde 80 ila 90’lık bölümünü tekstil endüstrisinden gelen Bangladeş’te sweatshop’larda işçilere saatte 0,13 dolar ödeniyor. İşçilerin çalışma koşulları ise tahmin edileceği üzere çok ağır. Bu atölyelerle sorunlar düşük ücretlerle sınırlı değil. Pek çok hazır giyim çalışanı ya gerçekçi olmayan günlük kotaları karşılamaları gerektiği için ya da asgari ücret genellikle yeterli olmadığı için günlük harcamalarını karşılamak için ekstra paraya ihtiyaç duydukları için günde 14-16 saat çalışmak zorunda kalıyor. Buna ek olarak, özellikle solunum hastalıklarına yol açabilecek taşlama gibi uygulamalar nedeniyle çalışanlar yaralanma ve hastalık riski altında.

Hızlı modanın kurbanı olan çalışanlar seslerini duyuramadıkları için zaman zaman tüketicilerin bulmasını umarak gizli mesajları ürünlerinin içine dikmeye başladı. Sosyal medyada yayılan bu mesajlar, #kiminyaptığınıbil etiketleri ile gündem olsa da kitlesel bir harekete dönüşmüş değil.

Amozon'un modern Sweatshop’ları

Günümüzde 1 trilyon dolarlık devasa bir pazarda önemli roller üstlenen tekstil atölyelerinde çalışanların çalışma koşullarını iyileştirmek için hiçbir şey yapılmıyor.

Swetshop’lar gelişmekte olan ülkelerin sorunu olarak değerlendirilse de dünyanın en değerli şirketlerinden biri sayılan Amazon’un depo çalışanları da insanlık dışı çalışma şartlarına sahip olduklarını her fırsatta kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Yüksek kotaları doldurmaya çalışan depo görevlileri, yoğun bir stres altında çalışıyor.

Otomatik bilgisayar sistemleri tarafından denetlenen çalışanlar, ürünleri ne kadar sürede paketlediklerinden ihtiyaçları için ne kadar mola verdiklerine kadar sıkı bir takip altında. Ayrıca çalışanlar bir puanlama sistemine de tabi durumda. Buna göre işçilere, önceden izin almaksızın işe geç kalma, vardiya sona ermeden işi terk etme veya moladan geç dönme gibi durumlarda uyarı puanı veriliyor.

Çocuk çalışan.

Amazon’un olumsuz çalışma koşulları konusunda 2018’de yapılan haberlerde ise çalışanların kendilerine konulan kota hedefleri için tuvalete gitmedikleri ve su dahi içmedikleri kamuoyuna duyurulmuştu. Amazon her fırsatta işin yüksek talep gördüğünü belirterek suçlamaları reddetse de, her yıl çalışanların yüzde 10’unun işi bırakması çalışma koşulları konusunda ipucu veriyor.

  • Gelişmekte olan ülkelerde çalışmaya zorlanan 5-14 yaş arası çocuk sayısı: 168 milyon

Teknolojide en sabıkalı şirket Foxconn

Sweatshop terimi en çok giyim atölyeleri için kullanılsa da ekonominin değişimi ile kitlesel üretim gerçekleştiren teknoloji firmaları da benzer eleştiriler ile karşı karşıya kalmaya başladı.

Apple dâhil birçok markanın ürünlerinin üretildiği Foxconn, 2010 yılında intiharlarla dünya gündemine oturdu. Aynı yıl içinde 18 çalışan fabrikada kendilerini yüksekten bırakarak intihar etti. Firma ise çalışma koşullarını iyileştirmek yerine, bina çevresine ağlar taktırarak intiharların önüne geçmek istemesi ile eleştirildi.

Tayvan merkezli devasa bir üretim devi olan Foxconn Apple başta olmak üzere HP, Nokia, Amazon, Dell gibi teknoloji firmaları için elektronik üretim gerçekleştiriyor. Foxconn’un Çin genelinde işgücü 1.3 milyonu aşıyor. Dünyadaki Iphone’ların yarısı Çin’in Zhengzhou şehrinde, 350 binin üzerindeki işçiyi istihdam eden fabrikada üretiliyor. Iphone City olarak adlandırılan bölgede insanlar düşük ücretlerle çok uzun mesai saatlerinde ve geçici sözleşmeler ile çalışıyor. Gerçekte Çin’in ekonomik gelişiminin milyonlarca işçinin uzun saatler düşük ücretler çalışması ile desteklendiği fikri, bu konuda hükümetin de düzenleme yapmasının önüne geçiyor. Çin yasalarına göre, işgücünün yalnızca yüzde 10’u geçici olabilecekken, birçok işletmede buna dikkat edilmiyor.

Amazon her fırsatta işin yüksek talep gördüğünü belirterek suçlamaları reddetse de, her yıl çalışanların yüzde 10’unun işi bırakması çalışma koşulları konusunda ipucu veriyor.

Apple geçici personel sayısının standartları aştığını kabul etse de diğer iddiaları reddediyor. Benzer iddialar, Echo cihazları üretmek için uzun saatler çalışan genç stajyerlerin sayısını araştıracağını söyleyen Amazon’a karşı da yükseliyor.

Apple çalışma koşulları konusunda iyi bir sabıkaya sahip olmasa da Çin İşçi İzleme Örgütü’nden Qiang Li, 2012’de Dell, HP, Nokia ve benzeri diğer teknoloji şirketleriyle kıyaslandığında Apple’ın kötünün iyisi olduğunu belirtiyor.

  • Sweatshop'larda çalışan kadınların oranı: %85-90
  • İşçi ücretlerinin iki kat artırılması halinde hazır giyimde parça başına maliyet artışı: %1.8

Kimin yaptığını bilmek sorunu çözecek mi?

Kadın çalışanlar.

Hem hızlı moda hem de teknoloji alanında insani çalışma koşulları sunamayan firmalara karşı başlatılan kimin yaptığını bil hareketi konuyu gündeme taşısa da dünya çapında sweatshop’lara karşı yasal düzenlemeler sağlıklı bir şekilde işletilemiyor. Bu konuda çeşitli raporlar tarafından sunulan rakamlar ise konunun görünenden çok daha büyük olduğunu gösteriyor. Buna göre Asya genelinde 5 yaşın altında çocuklar bile sabah 6 ve akşam 7 saatleri arasında günde 20 centten az bir ücrete çalıştırılıyorlar. Latin Amerika’da tekstil atölyelerinde çalışan 16 yaşın altındaki çocukların oranı yüzde 10 ila 25 arasında değişiyor. ABD Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre tekstil atölyelerinin yüzde 50’si iki ya da daha fazla temel iş kanunu ihlal ediyor.

Dünya çapında Asya ülkeleri çalışma şartlarının denetimi konusunda yeterli önlemler alma konusunda yetersiz olsa da markalar da çalışanların tedarik zincirlerinde haklarına saygı gösterilmesini sağlama sorumluluğunu yerine getirmiyor. Bazı markalar ürün sayfalarındaki fabrika ve tedarikçi bilgilerini detaylandırarak üretim süreçleri hakkında şeffaflığı artırmak için adımlar atsa da, birçoğu etik dışı üretim yöntemleri nedeniyle eleştirilerin hedefi olmaktan kurtulamıyor.

Kuşkusuz sweatshop’ların 21. yüzyılda varlığını sürdürmesi konusunda tüm sorumluluk markalar ve devletlerde değil. İnsanların aşırı tüketim alışkanlıkları da bu konuda önemli sorunlardan biri durumunda. Sadece ABD de ülke çapındaki atıkların yüzde 10’unu, çöpe atılan kıyafetler oluşturuyor. Sonuç olarak insanların tüketim, markaların kâr çılgınlığı devam ettikçe, dünyanın uzak köşelerinde insanlar insanlık dışı çalışma şartlarında ölmeye devam edecek.