Suudi Arabistan-BAE kavgasının arkasında ne var?
Suudi Arabistan ve BAE gibi iki müttefikin Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun üretimi artırma planları şöyle dursun, herhangi bir siyasi veya iktisadi konuda açıkça anlaşmazlığa düştükleri çok nadirdir. Yine de iki yakın müttefik arasındaki kavganın arkasında görünenden çok daha fazlası olabilir.
OPEC+’in Suudi Arabistan’ın ısrarıyla Ağustos-Aralık döneminde petrol üretimini her ay için günlük 400 bin varil artırma kararı almasıyla, yıl sonuna kadar piyasaya günde ek iki milyon varil ham petrol sürülecek. Grup ayrıca üretim kesintilerini 2022’nin sonuna kadar uzatma kararı aldı.
Ancak BAE, üretim kesintilerinin sona erme tarihinin Nisan 2022’den Aralık 2022’ye kadar uzatılmış olmasının kendisine haksızlık olacağını savunarak anlaşmayı reddetti. OPEC+ anlaşması, BAE’nin petrol üretimini yüzde 18, Suudi Arabistan’ın ise yüzde 5 oranında azaltmasını öngörüyordu. Ancak burada Suudi Arabistan’ın tek taraflı olarak günde 1 milyon varillik ek bir kesinti yaptığı gerçeği göz ardı ediliyor.
Suudi Arabistan-BAE anlaşmazlığının temelinde, OPEC+ ülkelerinin üretim kesintilerini ve artışlarını belirlemek için baz aldığı üretim “taban” seviyesi konusu var.
BAE, günde 3,17 milyon varillik mevcut üretim taban seviyesinin çok düşük olduğunu ve üretim kesintilerinin 2022’nin sonuna kadar uzatılması halinde bu rakamın 3,8 milyon varile çıkarılması gerektiğini söyledi. Ancak Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Selman, “34 yıldır OPEC+ toplantılarına katılıyorum ve hiç böyle bir talep görmedim,” diyerek BAE’nin bu talebini reddetti.
Ayrıca BAE’nin 3,8 milyon varillik üretim taban seviyesi talebi kabul edilirse, üretim kapasitesi BAE’nin çok üzerinde olan Irak da aynı talepte bulunacak ve onu Kuveyt ve İran takip edecektir.
Körfez Bölgesi'ndeki anlaşmazlık petrolle mi, Üstünlükle ilgili mi?
Suudi Arabistan ve BAE yıllardır birçok konuda anlaşmaya varmış olsa da, ulusal çıkarları gittikçe farklılaşıyor. Bu durum, iki ülke arasındaki kavganın OPEC+’in üretim planlarından ziyade, İsrail’le ilişkilerinin normalleşmesinden güç alan BAE’nin Çin-Rusya-İran bloğuna meydan okuyan ABD-İsrail-Hindistan bloğuna katılarak Suudi Arabistan’ın Körfez’deki üstünlüğüne meydan okumasıyla ilgili olup olmadığı sorusunu akla getiriyor. Şahsen bu olasılığı dikkate almasam da, BAE’nin OPEC’ten tamamen ayrılmaya hazırlanıyor olması da ihtimaller dahilindedir.
BAE başlangıçta Yemen’de İran yanlısı Husilere karşı Suudi liderliğindeki savaşa katılırken, 2019’da askeri güçlerinin çoğunu ülkeden geri çekmişti.
Yine BAE, 2017’de Katar’a boykot uygulayan Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır’a katılırken; Suudi Arabistan Ocak ayında boykotu sona erdirme anlaşmasını açıkladığında, BAE barış konusunda isteksiz davranmıştı.
Bu arada BAE geçen yıl İsrail ile ilişkilerini normalleştirirken, Suudi Arabistan böyle bir adım atmadı.
5 Temmuz’da, Suudi Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinden yapılan ithalatla ilgili düzenlemelerinde değişikliğe gitti. Söz konusu değişiklikler, bölgenin ticaret ve iş üssü olan BAE’ye açıkça meydan okuyarak, serbest bölgelerde ya da İsrail girdisi kullanılarak üretilen ürünleri tercihli tarife imtiyazlarından çıkarmayı öngörüyor.
BAE ekonomisinin önemli bir itici gücü olan serbest bölgeler, yabancı şirketlerin yumuşak düzenlemeler altında faaliyet gösterebileceği ve yabancı yatırımcıların şirketlerin tam sahibi olmasına izin verilen alanlardır.
BAE ve İsrail ilişkilerini normalleştirdikten sonra iş geliştirme çabaları kapsamında geçen Mayıs ayında bir vergi anlaşması imzaladı.
İki müttefik arasındaki anlaşmazlık tırmanırsa, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail’in, BAE’nin petrol ihracatının bir kısmını İsrail’in Akabe Körfezi’ni Akdeniz’e bağlayan Eilat-Aşkelon boru hattı üzerinden Avrupa pazarlarına ulaştırma konusunda vardığı anlaşmayı açıkça reddedebilir. Nitekim Suudi Arabistan, Mısır’ın Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan ve günlük bazda Suudi Arabistan’ın Avrupa’ya petrol ihracatının büyük bir kısmını taşıyan Süveyş-Akdeniz boru hattını (SUMED) kullanmaya devam etme niyetini vurguladı. Suudi Arabistan, BAE’nin Eilat-Aşkelon kullanılmasını, bir Arap müttefiki olan Mısır’ın aleyhine İsrail’e fayda sağlıyormuş gibi bile sunabilir.
OPEC+’in son toplantısının dağılmasının sert ve yıkıcı bir fiyat savaşına dönüşebileceği konuşuluyor. Ancak, Suudi Arabistan bu türden bir savaşa çekilemeyeceği için bu riskin gerçekleşme ihtimali yoktur. Suudi Aramco, Asyalı müşterileri için Arap Hafif ham petrolünün fiyatını Temmuz ayına kıyasla varil başına 80 sent artırdığını açıkladı. Bu, bir fiyat savaşına girmek isteyen bir ülkenin tutumu olamaz. BAE’ye gelince, üretimi bir fiyat savaşını başlatacak kadar büyük değil.
Fiyatlar üzerindeki etkisi
- OPEC+ üretim konusunda anlaşmaya varsa da varmasa da petrol fiyatları artmaya devam edecek. OPEC+ bir anlaşmaya varamazsa, piyasa ilave 2 milyon varillik OPEC+ petrolünden mahrum kalacağı için fiyatlar daha da yükselecek ve bu da piyasanın daha da daralmasına neden olacaktır.
OPEC+’in anlaşmaya varması durumunda ise, fiyatlar yine artacak, ve bu da blokun küresel petrol piyasasının temellerine duyduğu büyük güveni gösterecektir. Yani her iki durumda da kazanan fiyatlar olacaktır.
OPEC+ önümüzdeki ay arzı artırmazsa, petrolün varil fiyatı 85-90 doları görebilir. Yine de, OPEC+, üretimin artmasında çıkarları olan Rusya’nın desteğiyle önümüzdeki üç hafta içinde bir uzlaşmaya varacaktır.