Sürdürülebilirlik markaların yeni dili olmalı

HABER MASASI
Abone Ol

İçinde yaşadığımız dünya bizim evimiz. evimizde daha sağlıklı yaşamak ve gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için bireyden kurumlara kadar toplumun tüm paydaşlarına büyük sorumluluk düşüyor. Markaların, sürdürülebilirlik kavramını gündemlerinin ilk sıralarında tutmaları, iş süreçlerini buna göre optimize etmeleri, verimliliğe çevreci bir bakış açısıyla bakmaları ve ona göre aksiyon almaları gerekiyor. Pazarlama iletişimi tam bu noktada, yapılan bu çalışmaları ve bakış açısını aktarmada kilit rol oynayacaktır.

Sürdürülebilirlik kavramı, pandemi, yangın ve sel felaketleriyle gündemimizde daha fazla yer almaya başladı. Artan nüfus ve sınırlı kaynaklara ek olarak yaşanan bu felaketler, içinde yaşadığımız dünyaya karşı ciddi sorumluluğumuz olduğunu bize bir kez daha hatırlattı. Sürdürülebilirlik kavramı, kaynakları akıllıca kullanarak bugünün ihtiyaçlarını karşılamak ve gelecek nesillere temiz, sağlıklı ve yaşanabilir bir dünya bırakmayı anlatıyor. Yani, doğal kaynakları koruyarak ve çevre kirliliğini azaltarak dünyamızın daha yaşanabilir, huzurlu ve adil bir yer olmasını sağlamak gibi bize büyük bir sorumluluk yüklüyor.

Bu kavramı bir ütopya olarak görmeden, yaşam ve çalışma mantığımızı değiştirerek yeni bir bakış açısıyla, şirketler, markalar ve kurumlar bu konuda ne yapıyor ya da ne yapmalı, ona bakalım. Bir giyim markasını düşünelim. Bu marka, sürdürülebilirlikle ilgili ilk olarak sürdürülebilir malzemeler kullanabilir. Örneğin, organik pamuk gibi doğal ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen kumaşları tercih edebilir. Bu, doğal kaynakların korunmasına ve çevresel etkinin azaltılmasına katkı sağlar. Ayrıca, üretim sürecinde enerji tasarrufu sağlayan yöntemler kullanarak karbon ayak izini azaltabilir. Bir diğer sürdürülebilirlik örneği ise geri dönüşüm ve atık yönetimi diyebiliriz. Giyim markası, ürünlerin ömrü dolduğunda geri dönüşümünü sağlayabilir veya müşterilerden eski giysilerini getirmelerini sağlayıp, bu ürünleri başkalarının yeniden kullanımını teşvik edebilir.

Markalar ürünlerini sürdürülebilirliğiyle anlatmalı

Markalar, kaynak kullanımını optimize ederek, çevresel etkiyi azaltarak ve toplumun refahını gözeterek sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunabilirler. Bu şekilde, hem tüketicilerin beklentilerine yanıt verebilir hem de gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya bırakmada etkin rol oynayabilirler. Bunun yanı sıra, etik tedarik zinciri uygulamalarıyla, tedarikçilerin adil çalışma şartlarına ve işçi haklarına uyduklarını beyan etmelerini ve bunu belgelendirmelerini sağlayabilirler.

Sanayiciler veya perakendeciler sürdürülebilirlik bakış açısıyla üretim proseslerini optimize ederken, pazarlama açısından markalar sürdürülebilirlik mesajlarını tüketicilere aktarmak için çeşitli stratejiler kullanabilirler. Öncelikle şirket olarak yaptıklarını veya ürettiklerini sürdürülebilirlik diliyle anlatabilirler. Anlatım stratejilerinde yeşil pazarlama ve çevre dostu ürünlerini görsel olarak vurgulayabilir ve toplumsal projelerin paylaşılmasına öncelik verebilirler.

Oluşacak artan bilinçle müşterilerin de sürdürülebilirlik bilinci olan markaları tercih edecekleri göz ardı edilmemelidir. Ancak pazarlama iletişiminde sürdürülebilirlik iddialarının gerçekçi, doğrulanabilir ve şeffaf olması oldukça önemlidir. Yeşil yıkama gibi sürdürülebilirlik iddialarının gerçek dışı olduğu durumlarda tüketicilerin güveni kaybolabilir ve itibar kaybı yaşanabilir.

Yazının devamı Z Raporu 50. sayısında