Resesyon mu, kontrollü yavaşlama mı?

KADRİYE N. TUNÇSİPER
Abone Ol

Ekonomik faaliyetlerinde en az altı aylık süreyle gerileme yaşanması anlamına gelen resesyon riski hala devam ediyor mu? Sene başından beri birçok ekonomist bu sorunun yanıtını ararken, açıklanan veriler bu olasılığın halen mevcut olduğunu, ancak kontrollü yavaşlama ile sürecin daha az hasarla atlatılmasının da mümkün olabileceğini gösteriyor.

ABD’de Ağustos ayında açıklanan istihdam verileri, tüm dünyaya sıçrayabilecek bir resesyon endişesine neden oldu. İşsizliğin yüzde 4.3’e çıktığını gösteren bu veriler, resesyonun ilk işareti olarak değerlendirilirken, JP Morgan ABD ve küresel düzeyde resesyon riskini yüzde 25’ten yüzde 35’e yükseltti. Goldman Sachs ise 12 aylık durgunluk ihtimalini yüzde 15’ten yüzde 25’e çıkardı.

Tarihsel olarak üç aylık hareketli ortalama işsizlik oranının bir önceki 12 ayın en düşük seviyesinin yarım puan üzerine çıkmasıyla resesyonun başladığını gösteren Sahm Kuralı da piyasalardaki endişeleri artırdı.

ABD Gayrı Safi Milli Hâsıla Yıllık Degisim (2000-2024)

Endişeler çabuk dağıldı

ABD’de istihdam verilerinin açıklanmasının ardından işsizlik başvurularının ve perakende satışların durgunluğa yönelik işaret göstermemesi ise piyasalarda yeniden iyimser bir havanın oluşmasını sağladı. Goldman Sachs resesyon riskini 5 puan düşürürken, piyasalar da bu verilere olumlu tepki gösterdi.

Ağustos ayındaki zayıf istihdam raporuna rağmen ABD ekonomisi ikinci çeyrekte özellikle hizmetler sektöründe tüketici harcamalarında sağlam bir artış yaşadı. Buna göre tüketici harcamaları GSYİH büyümesine yaklaşık yüzde 1.95 katkı sağladı.

ABD’de resesyon endişelerini yeniden gündeme getiren veri ise imalat sanayinden geldi. Üretimin 5 ay üst üste gerilemesi, eylül ayı başında tartışmaların yeniden alevlenmesini sağladı.

Geçen 25 yıllık süre boyunca ABD ekonomisi 2 yıl hariç sürekli olarak büyüdü. 2022’de rekor kıran enflasyon artışının ardından Fed faiz artışlarına gitse de bu yüksek faiz oranları yıllarında ABD ekonomisi büyümeyi sürdürdü.

Faizlerin düşüşü kontrollü olmalı

ABD’nin yüksek faiz yıllarında da büyümesini sürdürdüğü görülse de agresif faiz indirimlerinin ekonominin beklenenden kötü durumda olduğu sinyali verebileceği de ifade ediliyor. Bu nedenle Eylül ayında 4 yıl aradan sonra 50 puan indirim açıklayan Fed’in daha dikkatli hareket etmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca yılın geri kalanında ABD’de resesyon riski konusunda işgücü piyasası ve diğer ekonomik verilerin dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekiyor.

2024'ün birinci çeyreğinde yüzde 1,4, ikinci çeyrekte yüzde 3 büyüyen ABD GSYİH’si, Fed’in projeksiyonuna göre 2024 genelinde yüzde 2,1 olarak gerçekleşecek.

Avrupa’da risk daha yüksek

Hikmet Baydar.

ABD’den ziyade resesyon riskinin Almanya ve Avrupa’da daha fazla olduğunu söyleyen ekonomist Hikmet Baydar ise açıklanan rakamlara göre Almanya’da imalat sektörünün tahmin edilenden daha yüksek düşüş kaydettiğini ve Rusya-Ukrayna şokunu atlatma mücadelesini daha ileriye taşıdığını belirtiyor.

Capital Economics'ten Franziska Palmas’ın ‘İleriye dönük göstergeler pek umut vermiyor ve sektörün yaşadığı sıkıntılar Euro Bölgesi'nin en büyük ekonomisini yılın üçüncü çeyreğinde teknik resesyona sürükleyebilir’ ifadesini hatırlatan Baydar, Alman sanayisi için ciddi resesyon sinyallerinin bulunduğunu iddia ediyor.

“Pantheon Macro Economics'ten Claus Vistesen, açıklanan sanayi üretimi ve dış ticaret verilerinin ardından yayımladığı bir notunda, zayıf ihracatın Almanya'da yenilenen teknik durgunluk endişelerini artırdığını yazdı.

  • Euro Bölgesi'nin en büyük ekonomisi, ihracatın beklenenden fazla düşmesi nedeniyle Haziran ayında daha düşük bir ticaret fazlası kaydetti; bu da ülke mallarına yönelik zayıf pazarların altını çizdi.

Almanya'da ihracat piyasa beklentisi olan yüzde 1,5'in altında yüzde 3,4 düşüş gösterdi. Böylece dış ticaret fazlası 20,4 milyar euro oldu” şeklinde konuşan Baydar, bu durumun resesyon beklentilerini artırdığını da sözlerine ekliyor.

Petrole talep düşükse resesyon konuşulur

Petrol fiyatlarına bakarak durumun daha iyi anlaşılabileceğini, brent petrol fiyatının şu an 74 dolar seviyesinde olduğunu; petrol kısıtlarının da fiyatları yükseltmekten ziyade düşüşünü önlemeye yönelik olduğunu ifade eden Baydar’a göre de bu durumun en önemli sebebi talep yetersizliği. Petrol gibi bir ürüne talep yetersizse onu hammadde olarak kullanan küresel sistemde resesyonun konuşulmamasının mümkün olmadığını söyleyen Baydar, talep daralmasının üretimi yavaşlattığını da belirtiyor.