OSB'lerde ikiz dönüşüm trend değil 'zorunluluk'

HABER MASASI
Abone Ol

Türk sanayicisi, ikiz dönüşümün sağladığı verimlilik artışını avantaja çevirmek için kolları sıvadı. OSB’lerde bir yandan eğitimlerle ikiz dönüşümün artık trend değil zorunluluk olduğu, dönüşüme ayak uyduramayanların rekabette geride kalacağı anlatılıyor. Bir yandan da Türkiye genelinde bazı kentlerde kurulan “model fabrikalarla” ikiz dönüşümün sağladığı verimlilik artışı deneyimleniyor. Pek çok OSB’de dönüşüm hızla ilerlerken, bazı işletmeler için ise dönüşümün maliyetleri en önemli sorun.

Seyit Ardıç.

İklim krizinin zorunlu getirisi olan yeşil dönüşüm ve teknoloji devriminin bir sonucu olarak dijitalleşme alanlarında eş zamanlı yapılan dönüşüm verimlilikte de sıçrama sağlıyor. Çevreyi korumakla kalmayıp, işletmelerin rekabet gücünü artıran yeşil dönüşüm trendine ayak uyduramayan işletmeler ise rekabet gücünü kaybediyor. Devletler artık yeşil dönüşümle ilgili ek vergilendirme ve cezai yaptırımlarını ardı ardına açıklıyor. Türkiye’de de işletmeler küresel rekabette geri kalmamak için her iki dönüşümle ilgili süreci hızlandırdı.

Gündemlerinin tamamen dönüşüm odaklı uluslararası standartları sağlamak olduğunu ifade eden Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, ikiz dönüşümün üyelerinde kurum kimliği haline gelmelerini sağlamak olduğunu belirtti. Avrupa Birliği’nin üretim ve ticaret kriterlerine uyumlu olma konusunda Ankara Sanayi Odası’nda ve OSB’lerde firmalara yönelik kapsamlı faaliyetler yürüttüklerini söyleyen Ardıç, birçok ulusal kurum ve kuruluş ile yakın işbirliği içinde çalışmalar yaptıklarını belirtiyor.

Rekabet için ‘ikiz dönüşüm’ şart

Ekonominin omurgası olarak kabul edilen KOBİ’lerin yalın üretim felsefesini benimsemesi sektörel büyüme açısından büyük önem taşıyor.

Üreticiler için yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm bir trend değil, zorunluluk haline geldi. İklim değişikliğinin etkilerinin son yıllarda küresel ölçekte güçlü bir şekilde gözlenmesiyle birlikte, Yeşil Mutabakat ve dijital dönüşüm Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olan AB için en temel iki öncelik haline geldi. Dijitalleşme ile beraber daha verimli teknolojik altyapılar geliştirilirken yeşil dönüşüme katkı sağlayan üretim modeline de kapı açılmış olunuyor. Avrupa Birliği üyesi ülkeler ticaret yaptığı diğer ülkelerden bu tarz üretim modellerine ve dönüşüm ilkelerine uymalarını istiyor ve buna uygun vergilendirme oranları belirliyor. Bu durum beraberinde ikiz dönüşüm adına yaygınlaşmayı zorunlu hale getiriyor. Türkiye’nin de bu dönüşümü zamanında yakalaması için hızla harekete geçmesi gerekiyor.

Ayhan Zeytinoğlu.

Kocaeli Sanayi Odası bünyesinde Yeşil Mutabakat Komisyonu kurduklarını ifade eden Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, üyelerine bu alanda eğitimler düzenlediklerini belirtti. Zeytinoğlu, eğitimlerin yanı sıra, 2023 yılında Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’nın desteği ile ‘Kocaeli Sanayiinde Yeşil Dönüşüm’ Projesini yürüttüklerinin, proje kapsamında eğitim faaliyetleri ve pilot ölçekte danışmanlık hizmetleri verdiklerini, 2024 yılında da bu projeleri yaygınlaştırmayı planladıklarını kaydetti.

ASO Başkanı Seyit Ardıç da, Ankara Sanayi Odası olarak ikiz dönüşüm süreçlerine hizmet etmek için son 6 aylık dönemde Türkiye’deki tüm bölgeleri kapsayacak şekilde kurgulanan dijital dönüşüm merkezi projesine ana ortak olarak katıldıklarını söyledi.

Dijitalleşmeyi yavaşlatan unsurlar.

Yenilenebilir enerji yatırımlarına destek beklentisi

AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde yenilenebilir enerjinin önümüzdeki dönemde daha fazla önem arz edeceğini söyleyen Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, özellikle enerji krizine karşı Türkiye’nin kendi enerjisini üretebilir bir noktaya gelmesinin gerektiğini ve bu anlamda sanayicilerin yenilenebilir enerji yatırımlarının daha fazla desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Dijital dönüşümün sadece çevreye olan olumsuz etkilerimizi azaltmak değil, aynı zamanda verimlilik ve karlılık artışı açısından da önemli olduğuna dikkat çeken Zeytinoğlu, 2026 başında başlayacak olan Sınırda Karbon Vergisi uygulamasının bir taraftan avantaj, öteki taraftan da tehdit olacağını söylüyor. Zeytinoğlu, son dönemde bu alanda yatırımların arttığını belirtiyor.

Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek yeşil OSB hedefiyle, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nin İklim Eylem Planı’nı hazırladıklarına değinen Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adan Ünverdi ise yeşil OSB olmasını hedefledikleri Ayakkabı Terlik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi için yeşil OSB fizibilite çalışmasını gerçekleştirdiklerini söylüyor. Yine bir ilk olarak uluslararası yeşil enerji sertifikası alan ilk sanayi odası olduklarına dikkat çeken Ünverdi, sanayi odası tarafından kullanılan elektrik enerjisinin tümüyle yenilenebilir enerji kaynaklarından üretildiğini ve doğaya hiçbir karbon salınımında bulunulmadığını ifade ediyor.

Tamamlandığında 45 milyon metrekare alan ile Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesi olacak olan, Polateli-Şahinbey Organize Sanayi Bölgesinde uygulayacakları simbiyoz projesiyle, bir fabrikadan çıkan atığın başka bir fabrikada hammadde olarak kullanılmasını hedeflediklerini söyleyen Ünverdi, “Yeşil mutabakatın en önemli bileşenlerinden biri olan ‘döngüsel ekonomi’ konusuna da simbiyoz projemiz ile önemli bir katkıda bulunmuş olacağız” diyor.

Dönüşüm maliyetli ve zorlu bir süreç

Dijitalleşme ile beraber daha verimli teknolojik altyapılar geliştirilirken yeşil dönüşüme katkı sağlayan üretim modeline de kapı açılmış olunuyor.

Yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye’de gelecek 10 yılda Avrupa Birliği sınırda karbon düzenlemesinden doğacak maliyetlerin yıllık 2,5 milyar euroya ulaşabileceğini dile getiren ASO Başkanı Seyit Ardıç da yine karbon fiyatlandırmasından zarar gören değil, fayda sağlayan ülkeler tarafında olabilmemizin çok önemli olacağının altını çiziyor. Yeşil dönüşüm sürecinin gelişmiş ve zengin ülkelerde bile yoğun devlet destekleriyle yürütüldüğüne dikkat çeken Ardıç, “ABD 2022 yılında İklim ve İstihdam Yasası ile sanayide yeşil dönüşüme 391 milyar dolar tahsis etti. 10 yıl boyunca sürdüreceği bu desteğin tutarı 2023 federal bütçesinin dörtte birine denk geliyor. Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Mutabakatı tarafından belirlenen hedeflere ulaşmak için en az 1 trilyon euroyu harekete geçirme taahhüdüyle yola çıktı ve bu fon tavanını her yıl artırıyor. Geçtiğimiz aylarda, sanayiye 270 milyar dolar tutarında ek kaynak tahsis etti. Firmaların finansmana erişimini kolaylaştırdı. Yerli üretim desteklerini artırdı. Japonya hükümeti, Yeşil Dönüşüm Yasası kapsamında kamu-özel sektör ortaklıkları aracılığıyla 1,1 trilyon dolar tutarında yeşil yatırımı teşvik ediyor. Ülkemizde de devletimizin dönüşümü hem felsefesiyle, mevzuatıyla hem de finansmanı ve teknik yardımlarıyla sahiplenmesi büyük önem arz ediyor” diyor.

İkiz dönüşümle nitelikli iş gücüne ihtiyaç artıyor

İklim nötr bir ekonomiye doğru ilerlediğimiz şu dönemde yeşil geçişle birlikte artık kahverengi işler yerini yeşil işlerle değiştiriyor. Yeni karbon nötr endüstriler, işletmeler ve sektörler ortaya çıkacak olsa da, enerji yoğun olanların çoğu ortadan kalkacak. Bu nedenle ikiz dönüşümün istihdam piyasası açısından da önemli etkiler ortaya çıkarması bekleniyor.

McKinsey’in 2021 yılında yapmış olduğu çalışmada ise önümüzdeki 10 yılda otomasyon, yapay zeka ve dijital teknolojilerin tamamlayıcı yatırımların yanı sıra, teknolojinin getireceği ekonomik etki ve sosyal değişimler göz önüne alındığında 3,1 milyon net yeni iş yaratma potansiyeline sahip olduğu tahmin ediliyor.

Kobi’ler, iş gücü verimliliğinde potansiyelin altında kalıyor

12. Kalkınma Planı, ‘istikrarlı büyüme, güçlü ekonomi’, ‘yeşil ve dijital dönüşümle rekabetçi üretim’, ‘nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum’, ‘afetlere dirençli yaşam alanları, sürdürülebilir çevre’ ve ‘adaleti esas alan demokratik iyi yönetişim’ olmak üzere beş ana eksende oluşturuldu. Türkiye’nin teknoloji ve verimlilik temelli ‘ikinci yüzyılın’ gerektirdiği yüksek katma değerli üretimi gerçekleştirecek iyi eğitilmiş iş gücünde geriye düşmemesi gerekiyor. Ayrıca küresel ısınmayı durdurmak için karbon ayak izimizi azaltacak, döngüsel, ürünlerin uzun süre kullanıldığı ve dönüştürülebildiği bir üretim ve tüketim modeline de bir an önce geçilmesi gerekiyor. Bu teknolojilerin geliştirilmesi için de nitelikli bir insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. İstihdamın büyük bir bölümünü üstlenmelerine rağmen iş gücü verimliliğinde potansiyelin altında kalan KOBİ’lerin, nitelikli ve teknoloji destekli yüksek katma değerli iş yaratma becerilerinin güçlendirilmesi gerekiyor.

İkiz dönüşüm, eğitim ihtiyacını beraberinde getiriyor

Adnan Ünverdi.

Devletin de mesleki eğitim konusunu daha fazla teşvik etmesi, meslek liselerindeki eğitimi de endüstri 4.0 koşullarına uygun hale getirmesi gerektiğini belirten Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi, “Bu bağlamda mühendislik bölümleri ve meslek liselerinde yeşil dönüşüm, dijitalleşme, yalın üretim ve verimlilik konuları muhakkak müfredata alınmalı ve ders olarak okutulmalı” diyor.

İkiz dönüşümün şirketlerin iş yapış modellerini ve üretim başta olmak üzere tüm süreçlerini etkileyeceğini ifade eden Zeytinoğlu da bu süreçlerin aynı zamanda çalışanların rollerini, istihdam türlerini ve birçok alanı değiştirmesinin kaçınılmaz olacağını ve eğitim sisteminin bu sürece hızla adapte edilmesi gerektiğini söylüyor.

Dijital dönüşümün anahtarı ‘model fabrika’

'Yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye’de gelecek 10 yılda Avrupa Birliği sınırda karbon düzenlemesinden doğacak maliyetlerin yıllık 2,5 milyar euroya ulaşabilir.'

İmalat sanayinin büyümesinde ve modernleşmesinde çözüm ortağı olarak görev yapan model fabrikalar, KOBİ’lerin yalın üretim felsefesini benimsemelerini ve sektörde verimliliği artırmalarını teşvik etmek amacıyla tasarlandı. Model Fabrika Projesi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığında 2015 yılında başlatıldı.

Ankara, Konya, Bursa, İzmir, Mersin, Adana, Kayseri, Gaziantep gibi şehirlerde aktif halde çalışmaya başlayan model fabrikaların ardından Eskişehir, Denizli, Kocaeli, Samsun, Malatya ve Trabzon’da model fabrika kurulacak. Bunlarla birlikte 8 olan model fabrika sayısı 14’e ulaşacak.

Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezleri (Model Fabrika), üretimde verimliliğin artırılmasını ve dijital dönüşüm sürecinin hızlandırılmasını amaçlıyor. Kocaeli Sanayi Odası olarak ortağı oldukları model fabrikanın fiziki kurulumunu tamamladıklarını ve 2024 yılında söz konusu merkezin makine ve ekipmanlarının satın almalarının tamamlanarak faaliyete geçeceğini ifade eden Zeytinoğlu, “Model fabrika bünyesindeki eğitimlerin ve danışmanlık hizmetlerinin üyelerimizin ihtiyaçları ile örtüşmesi için çalışmalar yapmayı hedefliyoruz” diyor.

Rekabet avantajı kazandırılıyor Yeni sanayi devrimi olarak kabul edilen Endüstri 4.0’a geçişle birlikte dijital dönüşümün endüstriyel üretim süreçlerine yansıması öncelikli gündem maddelerinden biri haline geldi. Ağırlıklı olarak imalat sanayinde faaliyet gösteren KOBİ’lerin üretkenlik ve rekabet gücü kapasitelerini artırmayı hedefleyen model fabrikalar, işletmelerin Endüstri 4.0’a uyumunu destekleyerek işletmeleri geleceğe hazırlarken, yalın üretim felsefesiyle işletmelerde verimliliği ve daha birçok alanda iyileşmeyi sağlıyor. Ekonominin omurgası olarak kabul edilen KOBİ’lerin yalın üretim felsefesini benimsemesi sektörel büyüme açısından büyük önem taşıyor.

Eğitimler gerçek üretim bantlarında veriliyor

Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezleri olarak da bilinen model fabrikalar hata yapma özgürlüğünün olduğu gerçek bir üretim ortamında, deneyimsel öğrenme teknikleri kullanılarak verimlilik temelli dönüşümün öğretilmesini ve yaygınlaştırılmasını sağlayan eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunuyor. Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Çil, model fabrikaların işletmelerde faaliyet bazlı mükemmeliyet ilkelerinin, deneyimsel öğrenme teknikleri kullanılarak, ölçeklendirilebilir bir şekilde yaygınlaştırılmasını sağlayan ortak kullanıma yönelik bir merkez olarak tanımlandığının altını çiziyor.

Model fabrikalarda yürütülen eğitimlerde kullanılan teknikler sayesinde hatırlama oranları yüzde 65'ten yüzde 85 ila 100 aralığına çıkıyor. Ayrıca yapılan anketler, katılımcıların yüzde 90’ının öğrendikleri yöntemleri kendi başlarına uygulayabilecek yeterliliğe sahip olduklarını gösteriyor. Model fabrikalarda yaklaşık olarak yüzde 65 uygulamalı, yüzde 35 kuramsal eğitimden oluşacak şekilde, en kalıcı öğrenme yöntemi olan deneyimsel öğrenme ilkelerine dayalı programların yürütüldüğünü söyleyen Çil, bu sayede katılımcılara, uygulama senaryoları üzerinden verimli ve verimsiz üretimi aynı ortamda deneyimleme ve sonuçlarını gözlemleme fırsatının sunulduğunu belirtiyor.