Olimpik madalyanın ekonomisi

SERNUR YASIKAYA
Abone Ol

Ağustos ayında tamamlanan Rio Olimpiyat Oyunları bize bir gerçeği daha hatırlattı. İnsan kaynağına ve gelişmişliğine yapılan her yatırım farklı alanlarda olduğu gibi sportif başarı için de kritik eşiği oluşturuyor.

Rio'da düzenlenen Yaz Olimpiyat Oyunları ardında pek çok rekor bırakarak sona erdi. Usain Bolt, Michael Phelps, Simone Biles gibi sporcular şimdiden birer efsane niteliği kazandılar. İnsanoğlunun bedenen ulaşabileceği sınırları zorlayan sporcular, oyunların devam ettiği 15 gün boyunca yine olağanüstü performanslar sergilediler. Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB'nin rekabetine dayalı olan olimpik rekabet, günümüzde, dünyamızın değişen siyasi ve ekonomik haritasını da yansıtacak şekilde değişmiş durumda. Sportif rekabette yeni oyuncu Çin. Aslında Çin'in bir süper güç olarak kabul edilmesinin kapısını açan gelişmelerden biri de olimpiyatlar olmuştu. 2008 Pekin Olimpiyatlarında, madalya sıralamasında ilk sıraya yerleşen Çin, rüştünü sportif olarak da ispat ederek, devler ligine resmen kabul edilmişti. Tüm zamanların Olimpiyat sıralamasına bakıldığında, ilk dörtte, 1022 altın madalya ile ABD birinci sırada, onu takiben 395 altın madalya ile SSCB, 261 altın madalya ile Büyük Britanya, 226 altın madalya ile Çin de dördüncü sırada. Mevcut tabloda bulunan ülkelerden Macaristan ve Doğu Almanya hariç hepsinin dünyanın önde gelen ekonomileri olduğu göze çarpmakta. ABD, üst üste ikinci kez ve toplamda 17'nci kez birinci sırada yer almakta.

Simone Biles-Jimnastikçi.

Olimpiyatların 100 yıllık bir mazisi olduğu ve 4 yılda bir kez düzenlendiği düşünüldüğünde, ABD'nin mevcut başarısı daha rahat anlaşılmakta. Bu dönem aynı zamanda söz konusu ülkenin dünya siyasetinde ve ekonomisinde öncü olduğu dönemine de işaret etmekte. Burada bir ülke var ki, dünya ekonomisinde ağırlığına rağmen, sportif anlamda ilk sıralarda kendine yer bulamamakta. O da, sizin de tahmin ettiğiniz gibi Japonya'dan başka bir ülke değil. Her ne kadar son olimpiyata, aldığı altın madalyalar sayesinde altıncı sırada olsa da Japonya hiçbir olimpiyatta ilk üçte kendisine yer bulamamış durumda. Peki mevcut tabloda ekonomi ile olimpiyatlarda madalya kazanma arasında nasıl bir ilişki kurulabilir. Dünyaca ünlü danışmanlık şirketi Price Waterhouse Coopers'ın (PwC) Rio öncesi yaptığı araştırmada, olimpiyatlara katılan ülkelerden yalnızca otuzunun mevcut madalyalarının yüzde 80'ini kazanacağı öngörülüyordu. Rapora göre bu, dünya ekonomisinin mevcut durumuna da ayna tutan bir nitelik sergiliyor. Birkaç ülkenin küresel çıktının büyük bir bölümünün ürettiği bir düzeni. 1950'lerden bugüne ekonomi ve olimpiyatlar ilişkisine dair birçok modelleme üretilmiş durumda. Yapılan modellemelerde edilen verilerden en önemlisi, sportif branşlara yönelik ekonomik yatırım arttıkça, elde edilen başarı sayısında da pozitif artış oluşu. Ne kadar yetenek havuzunuz, isteğiniz olursa olsun, spora yeterli yatırım yapılmayınca beklenilen başarının kazanılması da o kadar zor. Çin'in 2008 Pekin Olimpiyatlarında birinci sırada yer almasında da, ülkenin özel olarak başarıya odaklanmasının ve yatırım yapmasının payı var. Ekonomik büyüme ve nüfus da olimpik başarı için tek başına yeterli değil. Buna dair en önemli örnek Hindistan. Dünyanın en kalabalık ikinci nüfusuna sahip olan ve hızlı büyümesi ile kendinden bahsettiren ülke, insan kaynağına yatırımdaki eksiklikten dolayı, olimpiyatlarda kayda değer bir başarı sağlayamıyor. 1 milyar 251 milyon nüfuslu ülkenin Rio olimpiyatlarında yalnızca iki madalya kazandı ki hiçbiri altın değil. 2012 yılında Hindistan yine hiçbiri altın olmayan 6 madalya kazanmıştı. Buna karşın Yeni Zelanda 4 milyon nüfusuna karşın 2012'de 13 madalya kazanırken 2016'da madalya sayısını dördü altın olmak üzere 18'e yükselmiş durumda. Bu veriler ekonomik gelişmenin insani gelişmeyi desteklemediği bir ekonominin röntgenini çekmesi açısından anlamlı. Kısaca, eğer olimpiyatlarda başarılı olmak isteniyorsa yalnızca büyük bir ekonomiye ya da insan havuzuna sahip olmanız yetmiyor. Bu insan havuzunun kalitesini artıracak yatırımı da yapmanız gerekiyor. Elbette bu sadece sporla sınırlı bir veri değil, bir ülkenin refah düzeyinin artması da insani gelişmişlik seviyesinin artışıyla doğrudan ilgili.

'Madalya'nın öbür yüzü!'

Olimpiyatlardaki başarının ekonomik ölçütü, madalyanın hangi yüzüne baktığınıza göre değişiyor.

Peki ülkelerin olimpiyatlardaki madalya performansı, sahip oldukları GSMH ve nüfusa göre değerlendirilseydi karşımıza nasıl bir tablo çıkardı. Bilindiği üzere, Rio'da alınabilecek 258 altın madalyanın 99'unu üç ülke ABD, Birleşik Krallık ve Çin elde etti. Geri kalan altın madalyalar da diğer ülkeler arasında bölüşüldü. Peki bu ülkeler nüfus ve GSMH'lerine göre değerlendirilseydi kaçıncı sırada kendilerine yer bulacaklardı. Örneğin ABD her bir milyon kişiye göre aldığı altın madalya değerlendirildiğinde 14'üncü sırada kendine yer bulabilecekti. Birleşik Krallık 18'nci, Çin ise 23'üncü sırada yer alacaktı. Yine GSMH'ler dikkate alındığında ABD 28'nci, Birleşik Krallık 32'nci, Çin ise 35''nci sırada kendine yer bulacaktı. Peki bu verilere göre en başarılı ülkeler hangileri olacak? Nüfus dikkate alındığında Bahamalar Olimpiyatları tekeline alıyor. Bilindiği üzere Bahamalı atlet Shaunae Miller, kadınlar dörtyüz metre yarışında, bitiş çizgisine yüz üstü atlayarak yarışı kazanmış ve altın madalyaya ulaşmıştı. Bu ada ülkesinin 388 binlik bir nüfusa sahip olduğu düşünüldüğünde, her bir milyonluk nüfusa 2.6'lık altın madalya oranına ulaşılıyor. Bu veri ABD için yalnızca 0.4, Çin için ise 0.05 olarak gerçekleşiyor. Ekonomik performans anlamında ise Tayvan, Grenada ve Jamaika göz dolduran ülkelerin başını çekiyor. Jamaika, göz dolduran atletleri ile, Usain Bolt sağolsun, listenin üçüncü sırasında yer buluyor. Her 100 milyar dolara, Jamaika 43 altın kazanacak performansı göstermiş oluyor. Hakeza, 1 altın kazanan Tayvan da, 91 altın kazanacak performansı sergiliyor. Aynı ölçüt, ABD ve Çin'e uygulandığında ise sırayla 0.7 ve 0.6 oranı elde ediliyor. Sonuç olarak, olimpiyatlardaki başarının ekonomik ölçütü, madalyanın hangi yüzüne baktığınıza göre değişiyor. Ne var ki eğer amaç, istatiksel değişimler ile değil gerçekte altına uzanmaksa, bunun yolu öncelikle insani gelişmişliğe yapılacak yatırımdan geçiyor. Ülke nüfusunuz az ya da çok, GSHM'niz düşük ya da alçak olsa da, refah seviyenizi yüksek tutmanız, doğru bir planlama ve strateji ile olimpiyatlarda altına gidecek yolun taşlarını döşüyor. O nedenle insana yatırım her işin ve başarının anahtarı.