Kalkınma reçetesi ne olmalı?

HABER MASASI
Abone Ol

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam 2022’nin sonuna kadar 860 milyon insanın yoksullaşacağını açıkladı. Hanehalkını yoksulluktan kurtarmanın çözümü kişi başına düşen milli geliri artırmaktan geçerken, halihazırda resesyon sürecinde olan ülkeler için bu durum imkansız gibi görünüyor. Geçmişte yoksulluğun pençesinden kurtulan ekonomiler ise hikayeleriyle bu imkansızlığa yol gösteriyor.

Kovid-19 pandemisi ve ardından gelen Rusya-Ukrayna savaşı ülkeler arasındaki eşitsizlik uçurumunu artırıyor. Çünkü yüksek seyreden fiyatlardan en çok etkilenen kesim alt gelir grubunda yer alan ülkeler oluyor. Hanehalkını yoksulluktan kurtarmaya çalışan ülkelerin ise büyüme kaydetmesi gerekiyor. Çünkü yoksulluk oranını düşürmenin çözüm yolu, kişi başına düşen milli geliri yükseltmekten geçiyor. Fakat içinde bulunduğumuz süreçte uluslararası kuruluşlar ülkelerin büyüme verilerini aşağı yönlü revize ediyor. Kısacası yoksulluktan kurtulmanın çözüm yolu kapalı gibi görünüyor, fakat bu engeller daha önce aşıldı. Örneğin, Dünya Bankası verilerine göre, 1990’da 1,8 milyar insan 1,9 dolar ve daha altında bir gelirle yaşadı. 2015’e gelindiğinde bu oran 736 milyon dolara düştü ve birçok ülke yoksulluktan kurtuldu. Yoksulluktan kurtulan Norveç ve Singapur gibi ülkelerin hikayeleri ise alt gelir grubundaki devletler için ‘kalkınma reçetesi’ görevi görüyor.

Sıcak para akışı ülke ekonomisini hızla büyütüyor

Bazı ülkeler ekonomilerini olumsuzluklardan kurtaran çözümler geliştirerek, imkansız görüneni olağan kılan hikayeler yazıyor.

Singapur vatandaşlarını yoksulluktan kurtaran ve daha iyi bir gelecek sunan ülkelerin başında yer alıyor. 1965’te kişi başına düşen GSYH’sı 516 dolar olan Singapur, nüfusun yüzde 70’inden fazlası gecekonduda yaşayan ve ekonomik bunalım sürecinde olan ülke statüsündeydi. Ülkenin yarısı okuma-yazma bilmiyorken, dönemin başkanı Lee Kuan Yew, ekonomiyi güçlendirmek için eğitim sisteminde reformlar yaptı. Bunun yanında ülkeye yabancı yatırımcı getirmek için Ekonomik Kalkınma Kurulu’nu kurdu ve düşük oranlı bir vergi sistemi uyguladı. Özellikle düşürülen gümrük ve damga vergileri, nakliye ve imalat işletmeleri yatırımcıları ülkenin kıyısına taşıdı. Doğrudan yabancı yatırım girişleri on yıllar içinde büyük ölçüde arttı. 2001 yılına gelindiğinde yabancı şirketler mamul üretiminin yüzde 75’ini ve imalatın yüzde 85’ini oluşturdu. Ülkeye artan sıcak para akışıyla yatırım ve tasarruf oranları yükseldi. Buna eğitim seviyesiyle işgücüne katılan insan sayısının artması da eklenince, ülkenin yaşam standartları yükselmiş ve ekonomi refaha ulaşmış oldu. Böylece 2017 yılına gelindiğinde Singapur’un kişi başına düşen GSYH’sı 57.714 dolar oldu. 2021 yılında ise bu oran 66.176 dolara ulaşarak ülke ekonomisinin kalkınmasına katkı sağladı.

  • Yıllarca süren Japon işgali ve Kore Savaşı’ndan dolayı ekonomik bir buhran içinde olan Güney Kore ise günümüzde Asya’nın en büyük dördüncü ekonomisine sahip.

1950’lerde henüz sanayileşmemiş ve ana odağı tarım olan Güney Kore’nin kişi başına düşen GSYH’sı yalnızca 79 dolardı. 1963’te ülkenin cumhurbaşkanı olan Park Chung-hee ile ülke yoksulluktan kurtulma hikayesine giriş yapmış oldu. 1962’de istihdam büyümesi hedefiyle beş yıllık bir plan uygulayan Chunghee, sanayileşmenin de önünü açtı. Hyundai, Samsung ve LG gibi şirketlere işlerini büyütmeleri için teşvikler sağladı. Bu durumda ülke ekonomisinin büyümesine sebep oldu. Böylelikle yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman haline gelerek, 5,6 milyar dolarlık bir yatırım aldı. 1963’lerde yüzde 12 olan yatırım oranı(yatırımlar/GSYH), 1990’lara gelindiğinde yüzde 36’lara yükseldi. 2020’ye gelindiğinde 9,2 milyar dolar ile doğrudan yabancı yatırımcı çeken ülkeler arasında 25’nci sırada yer alırken, ülkedeki doğrudan yabancı yatırımcı stoku 19,3 milyar dolar oldu. Böylece istihdam artışı ve sıcak para akışı sağlayan desteklerle gelişen Güney Kore, 2020 yılında kişi başına düşen milli gelirini 30.000 doların üzerine çıkardı.

  • Günümüzde Kuzey’in en refah ülkesi olarak anılan Norveç de ülkelerin yoksulluktan kurtulmaları için dikkat çekici bir hikayeye sahip. 20’nci yüzyılın başlarında ekonomisi tarım ve balıkçılığa bağlı olan Norveç ekonomisi, o dönemde en fakir ülkelerden biriydi.

Günümüzde ise dünyadaki en refah üçüncü ülke ekonomisi olarak adlandırılıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çöküş yaşayan Norveç ekonomisi, 1970'lerde Kuzey Denizi’ndeki petrol keşfi ile ekonomik toparlanma yaşadı. Yadsınamaz bir gerçektir ki, enerji sektörünün ülke ekonomisine en büyük katkı sağlayacak alanlardan biri olması hali hazırda yaşadığımız krizle de kanıtlanıyor. Böylece petrol ve doğal gazın sağladığı ekonomik refahı eğitim ve sağlık alanında harcayan Norveç, tüm sağlık hizmetlerini ücretsiz sunmaya başladı. Ülke ekonomisini eğitimli, sağlıklı istihdam seviyesi ve enerji katkısıyla desteklemiş oldu. Bu katkılarla 1960’larda kişi başına düşen GSYH’sı 2 bin dolar civarında olan Norveç, 2021’de bu oranı 77.544 dolar seviyesine yükseltti. 2022’nin ikinci çeyreğinde yüzde 3.3 ile dünyadaki en düşük işsizlik oranlarından birini kaydeden Norveç, gelişmiş ülkeler listesindeki yerini koruyor.

Alt gelir grubuna yönelik destekler yoksulluk oranını düşürüyor

Hanehalkını yoksulluktan kurtarmaya çalışan ülkelerin ise büyüme kaydetmesi gerekiyor.

Bir zamanlar Güney Amerika’nın en fakir ülkelerinden biri olan Bolivya, 2022’nin hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer alıyor. Ülkenin yoksulluk oranı 2005’te yüzde 51 iken, artan kişi başına milli gelirle birlikte bu oran 2020’de yüzde 21’e düştü. Ülkenin kullandığı reçete ise dönemin başkanı olan Evo Morales’in uyguladığı fiyat kontrollerinden geçiyor. Kontroller benzin ve gıda ürünlerinde uygulanırken, politika yoksul kesimin temel gereksinimlerini karşılamasında zorluk çekmemesini sağladı. Bu durum istihdam artışı yaratmasa da hanehalkının harcamalarını artırdı ve ekonominin büyümesine izin verdi. Morales aynı zamanda emekli maaşı düzenleme kurumunu da hayata geçirdi. Ve 60 yaş üstü kesimin yoksulluktan kurtulması için ek olarak 258 dolar ödeme gerçekleşti. 2021 yılına gelindiğinde kişi başına düşen GSYH, 2000’li yılların başlarına göre dört kat artarak 3.143 dolar oldu. Kısacası bazı ülkeler ekonomilerini olumsuzluklardan kurtaran çözümler geliştirerek, imkansız görüneni olağan kılan hikayeler yazıyor. Bu hikayeler ise yoksulluktan kurtulmak isteyen ülkelere çıkış yolu için fikir veriyor.