İslami finansın dünya ekonomisine katkı potansiyeli

HABER MASASI
Abone Ol

Serbest piyasa ekonomisi veya Karl Marx’ın isimlendirmesiyle kapitalizm 20’nci ve 21’inci yüzyıllarda birer kez büyük bunalımlar (1929 ve 2008) yaşadı. 20’nci yüzyıldaki kriz büyük depresyon, 21’inci yüzyıldaki ise büyük resesyon olarak adlandırıldı. Depresyonun etkileri daha şiddetli olup yaygın işsizlik ve ekonomik faaliyetlerde büyük duraklamalara işaret eden küresel niteliği belirgin bir çöküştür. Resesyon ise üretim, istihdam, hane halkı gelirlerinde düşüşe yol açan ve bölgesel olabilen ekonomideki yavaşlama eğilimidir.

2008 ve ardından gelen 2018 krizleri gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi Türkiye’de de ciddi boyutlarda olumsuz sonuçlara yol açtı. Ekonomide reel kesimdeki mal ve hizmet üretiminin parasal kesimdeki izdüşümü olan finansal kesimin orantısız hızda büyümesi, sahici finansal derinleşme yerine reel kesimle organik bağı zayıf finansal genişleme ve casino kapitalizminin görünür olması anlamına gelen balon faaliyetlere dayalı ekonomiler, büyük kırılganlıklara ve dalgalanmalara yol açmaktadır. Türkiye gibi dışa açıklık derecesi yüksek olan ülkeler (2022 yılında dış ticaret hacminin milli gelire oranı yüzde 66), ekonomik ilişkileri yoğun olan gelişmiş ekonomilerdeki dalgalanmalardan daha fazla etkilenmektedir. Grafik 1’de son büyük küresel krizlerin Türkiye büyümesine olan etkileri görülmektedir. 2008 ve 2018 küresel krizleri bir yıllık gecikmelerle Türkiye’yi vurmuştur.

Küresel krizler, bir ülkenin yurtdışı ekonomik entegrasyon düzeyi ve biçimine göre farklı aktarım mekanizmaları ile yayılmaktadır. Grafikten görüleceği üzere, sabit TL fiyatları ve cari ABD Doları fiyatlarıyla Türkiye’nin ekonomik büyümesindeki trend birbiriyle oldukça farklı yollar izlemektedir. Bu farklılık, bir yandan hükümetlere ulusal paranın değerini ayarlama yoluyla dış ticaret açıklarını yönetme imkânı verirken, diğer yandan ulusal para ve rezerv para cinsinden ulusal ekonominin çelişkili görüntü vermesine neden olabilmektedir.

2001 ve 2008 krizlerinin ekonomik büyümesine etkisi.

Finansal krizleri aşmada İslami finansın katkı potansiyeli

1980 yılında ticari serbestleşme, 1990 yılında ise finansal serbestleşmeyi başlatan Türkiye, uluslararası alandaki gelişmelere çok daha açık hale gelmiştir. Özal döneminde başlayan katılım finans tecrübesi, Erdoğan döneminde ivme kazanmıştır. İslami finansın reel mal ve hizmet üretimine daha eğilimli olması, finansal sektörden ziyade reel sektöre daha fazla odaklanması, toplumsal meşruiyet zemininin geniş olması, doğrudan üretimi ve ticareti hedeflemesi, mikro kredi, zekât, karzı hasen gibi müesseselerle daha yakın ilişki içinde bulunması gibi özellikleri söz konusudur. Bu nedenle, İslami finans istikrar yanlı bir güçlü bir imaya sahiptir.

Yazının devamı Z Raporu 49. sayısında