İslami bankalar için optimal büyüklük nedir?
Bankacılık kapsamlı ölçek ekonomileri ve büyük genel giderlere sahip bir sektör olduğu için, büyüklük birçok nedenden dolayı çok önemlidir. Bankaların maliyet açısından rekabetçi olabilmesi için yüksek sabit maliyetleri çok sayıda işleme yaymaları gerekmekte, bu da önemli bir büyüklük gerektirmektedir. Ayrıca, bankacılık inanç ve güven etrafında döndüğü için de büyüklük önemlidir.
Bu nedenle, birçok varlığa ve geniş bir kapsama alanına sahip olarak büyümek banka konusundaki algılara kesinlikle olumlu bir katkı sağlayacaktır. Ancak, ekonomideki her şeyde olduğu gibi, burada da bir denge söz konusu. Sözgelimi, bankalar çok büyüdüğünde, iki durumun gerçekleşmesi muhtemeldir. İlk olarak, aşırı büyüme verimliliğin düşmesine neden olabilir. Bu da yönetimsel ve idari maliyetlerin yükselmesine, kredi kalitesinin düşmesine ve dolayısıyla kârlılığın azalmasına yol açabilir. Bir banka çok büyüdüğünde, bu gibi iç faktörlerin yanı sıra bir takım dış baskılar da ortaya çıkabilir. Düzenleyiciler banka kaynaklı sistemik riskleri ve finansal krizlerle ilgili son deneyimleri göz önüne alarak, bankaların çok büyümesinden endişeleniyorlar.
Bankacılığın iç içe geçmiş doğasından dolayı, büyük bir banka bir hata yaptığında, tüm bankacılık sistemini altüst etme potansiyeline sahiptir. Bu gibi durumlarda, devlet sistemik bir krizi önlemek için bu bankaları kurtarmak zorundadır. Dolayısıyla, bunlar “batamayacak kadar büyük” bankalardır. “Batamayacak kadar büyük” olgusunun getirdiği ahlaki tehlike ne yazık ki çok büyük olduğu için düzenleyiciler söz konusu durumun kabul edilemez olduğu görüşündeler.
Dolayısıyla, bankacılıkta denge de büyüklük kadar önemli bir konudur. Zira bankalar bir yandan ölçek ekonomisinden kazanç elde edebilecek ve maliyet verimliliğinden faydalanabilecek kadar büyük olmalı, ancak diğer yandan sistemik risk potansiyeli oluşturacak kadar büyük olmamalıdırlar. Bankacılık politikası açısından bakıldığında, bunun anlamı optimal bir büyüklüğün mümkün olabileceğidir. Optimal banka büyüklüğü konusunu ve uygun olmayan büyüklüğün sonuçlarını inceleyen çalışmalar çoğunlukla gelişmiş ülkeler bağlamında olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerde ise banka büyüklüğü üzerinde çok az çalışma yapılmış olmakla birlikte, bu ülkelerde İslami bankalar üzerine yapılan çalışmaların sayısı daha da azdır. Son zamanlarda, Malezya merkezli Uluslararası İslami Finans Eğitim Merkezi (INCEIF) gelişmekte olan 12 İslam ülkesindeki 63 İslami bankayı inceledi. Çalışmanın sonuçları büyüklük ve verimlilik arasında net bir denge olduğunu ve aktif büyüklüğü 2 milyar doların altında olan bankaların kârlı olsalar bile maliyet açısından etkin olmadıklarını gösterdi. Bankalar yaklaşık 2 milyar dolarlık aktif büyüklüğüne ulaştıklarında maliyet etkinliği artmaya başlamaktadır. Hem maliyet verimliliği hem de kârlılık, varlık büyüklüğü arttıkça artmaya devam etse de, varlık büyüklüğü 5 milyar doların üzerine çıkınca, kârlılık zirveye ulaşarak 7 milyar dolar seviyesinden hızla aşağı inmektedir. Bu denge finansal sistem altyapısını geliştirilmesiyle ve sağduyulu bir yönetim eliyle sağlanabilir.
Gelişmiş ülke bankalarının bu çalışmada incelenenlerden çok daha yüksek bir optimal büyüklüğe sahip olması, daha gelişmiş finansal sistem altyapısı ve daha etkin bir yönetime sahip olmaları ilgilidir. Çalışma, İslami bankacılığın, geleneksel bankalardan ziyade kendi aralarında rekabet eden çok sayıda küçük bankadan oluştuğunu göstermiştir. İslami bankaların yalnızca ölçek ekonomileri açısından değil, aynı zamanda küçük bankalar aleyhine çalışan büyük uyum maliyetleri açısından da dezavantajlı oldukları görülüyor. Dolayısıyla, politika yapıcıların İslami bankalarla ilgili kaygıları, “batamayacak kadar büyük” olgusuna değil, “başarılı olamayacak kadar küçük” olgusuna dayanmalıdır.