İran'da dengeleri değiştiren kaza
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmesi, Tahran’da bir sistem krizini tetikleme potansiyeli taşıyor. 2021 yılındaki seçimlere dini lider Ali Hamaney’in tam desteğiyle kazanan Reisi, rejimin geleceği açısından merkezi bir rol oynuyordu. Hamaney’in olası haleflerinden biri olarak görülen Reisi’nin ölümü beraberinde bir güç mücadelesini de getirecek. Hamaney’in önemli bir siyasi sermaye harcaması yaptığı reisi yerine kimi işaret edeceği ve bu ismin kendisinden beklenen rolü oynayıp oynayamayacağı merak ediliyor. 28 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri fotoğrafı biraz daha netleştirecek.
19 Mayıs öğlen vakitleri tüm dünya sıradan bir Pazar günü geçirirken, İran’dan gelen haber bir kez daha tüm başkentleri hareketlendirdi. Habere göre İran’ın muhafazakar Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve sağ kolu Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan dahil 9 kişiyi taşıyan helikopterin, ülkenin kuzey batısındaki dağlık bir alana sert iniş yaptığı bildirildi. Ancak kısa sürede Reisi ve beraberindeki sekiz kişiden haber alınamadığı ortaya çıktı. İran Cumhurbaşkanı’nı taşıyan helikopterle bağlantının öğlen 13.30 sularında kesildiği öğrenildi. Helikoptere ancak Türk savunma sanayiinin son yıllarda ürettiği en önemli hava unsurlarında görevlendirilen AKINCI TİHA, enkaza 04.30 sularında ulaşılabildi.
- Kurtarma ekipleri, helikopterin kırım alanına ulaştığında hiçbir canlı belirtisi bulunmadığı ilan edildi.
İran devlet sisteminin uzun yıllardır üzerine yatırım yaptığı Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi beraberindeki sekiz kişiyle birlikte can vermişti. Beş günlük yas ilan edilen ülkede, Reisi’nin cenazesi, Tebriz, Kum, Tahran’da düzenlenen törenlerin ardından 23 Mayıs günü doğup büyüdüğü memleketi Meşhed’de toprağa verildi. Kazanın gerçekleşme nedeni belki uzun yıllar konuşulacak ama sonuçları itibarıyla İran için hem iç hem dış siyasette maliyetleri olan bir sürece girildiği söylenebilir.
30 yıllık hazırlık boşa gitti
İç siyasetteki en önemli maliyet, rejimde sürekliliğin sağlanması için de hayati önemde olan “yumuşak geçiş” planlarına büyük darbe inmesi oldu. 1980’lerden itibaren ülkenin kaderinin ellerine bırakılması için hazırlanan İbrahim Reisi görevdeki üçüncü yılında dramatik bir kazayla hayata veda ederken, İran dini lideri Ali Hamaney’in rejimin geleceği için kurguladığı zincirde önemli bir kopma yaşandı. New York Times gazetesinde Reuel Marc Gereht ve Ray Takeyh imzalı makalede de belirtildiği gibi Hamaney’in görev süreci boyunca aynı dalga boyunda anlaşabildiği belki de ilk Cumhurbaşkanı Reisi’den başkası değildi. Hem İran hem de Batılı kaynaklarda da belirtildiği gibi 85 yaşındaki Hamaney’in, İran’da rejimin devamı için kurumlar arası dengeyi sağlayabilecek adaylar arasında İbrahim Reisi’yi görüyordu. Gençliğinden beri rejime olan sıkı bağlılığı, kendisine verilen görevleri çekinmeden, gerektiğinde acımasız ve tavizsiz şekilde yürütmesi; yargı ve ordu ile yakın ilişkisi ve Meşhed gibi İran için önemli bir dini merkezi temsil etmesi onu Hamaney’in yerine devrim rehberliği makamına geçebilecek en ideal aday profili olmasını sağlıyordu. Rejimin sürekliliğinin sağlanması için bir diğer önemli durum ise halk nezdinde meşruiyetin korunması.
- Devrim rehberi Ali Hamaney, kamuoyunun büyük tepkisini göze alarak ve potansiyel rakiplerin adaylığını engelleyerek 2021 yılında düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ni İbrahim Reisi’ye adeta altın tepsiyle sunmuştu.
Yüzde 40 gibi düşük bir katılım oranıyla ki başkent Tahran’da yüzde 7/8 civarına kadar düştüğü biliniyor, seçilen Reisi ülkede derin bir ayrışmanın oluşmasına sebep oldu. Burada Hamaney’in temel düşüncesinin ödenen büyük bedele (meşruiyetin sorgulanması) rağmen sistemin sağlama alınması olduğu söylenebilir. Ancak beklenmeyen kaza tüm bu oyun planını çöp sepetine atmış durumda.
Adaylar arasında pazarlık olabilir mi?
İbrahim Reisi’nin önünü açmak için yapılan mıntıka temizliği ve yatırımın olumsuz sonucu yerine ikame edecek ‘devlet adamı’ niteliğinde bir ismin Ali Hamaney’in elinde kalmaması oldu. Reisi yerine vekaleten atanan Muhammed Muhbir ya da devlet katında hiçbir tecrübesi olmayan Mücteba Hamaney veya İran Meclis Başkanı Muhammed Bakir Kalibaf gibi sertlik yanlısı hırslı isimlerin halk nezdindeki karşılığı soru işareti taşıyor. Reisi’nin adaylığını sandığa gitmeyerek protesto eden İran halkını, içeride ve dışarıda yaşanan krizlerin ardından sadece üç sene sonra yeniden sandığa gitmeye motive edecek bir adayın bulunma şansının oldukça zor olduğu değerlendiriliyor. Açık ki hangi aday ortaya çıkarsa çıksın, Reisi’nin sistem içinde oynadığı denge kurucu rolü sağlamasının kolay olmadığı değerlendiriliyor. Reisi’nin yokluğunda başta İran Devrim Muhafızları Ordusu olmak ise çeşitli fraksiyonlar arasında bir güç mücadelesinin başlayabileceği değerlendiriliyor. Amerikan The Atlantic dergisine konuyla ilgili bir yazı kaleme alan Arash Azizi, Mücteba Hamaney ile Meclis Başkanı Kalibaf arasında devletin zirvesi için tıpkı baba Ali Hamaney’in 1980’lerin sonunda Haşimi Rafsancani ile rehberlik ve cumhurbaşkanlığı için yaptığı anlaşmanın benzerinin yapılabileceğini belirtmesi, İran iç politikasında gerilimli ve hareketli bir dönemin bizi beklediğine de işaret ediyor.
Dış politikada oluşan boşluk
Dış politikada ise kazanın oluşturduğu artçı sarsıntıları yönetmek gibi epey zorlu bir görevle karşı karşıya kalacak yeni seçilecek Cumhurbaşkanı ve kabinesi. Öncelikle İbrahim Reisi ve bir kariyer diplomatı olan Hüseyin Emir Abdullahiyan iyi bir ekip oyunu kurgulamış, başta Suudi Arabistan ile normalleşme gibi Tahran için kritik diplomasi kazanımları sağlamıştı. Reisi hükümetinin açıkladığı dış politika programında bölge ülkeleri ile ilişkileri geliştirmeye öncelik verildiği biliniyor. Bu yönde de geçen üç yılda önemli adımlar atılırken, Çin ve Rusya gibi büyük güçlerle de ilişkilerin geliştirildiğine şahit olundu. Batılı ülkelerle nükleer müzakerelere başlansa da ilerleme sağlanamazken, son aylarda ABD ile Umman üzerinden yeni bir müzakere sürecine girildiğine ilişkin haberler gündeme gelmişti. İşte tüm bu diplomasi portfolyosuna sahip iki temel ismin sahneden çekilmesi, yerlerinin nasıl doldurulacağına dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Emir Abdullahiyan’ın, Reisi’den sonra önemli Cumhurbaşkanı adayları arasında sayıldığını da hatırlamak gerekiyor. Bu çerçevede sadece iç politikada değil dış politikada da sürekliliği sağlama planının tehlikeye girdiği söylenebilir.
Caydırıcılığı sorgulanacak
Öte yandan kazanın oluş biçimi sonrasında yaşananlar, İran’ın ABD ambargosu ve yaptırımları altında yıprandığını göz önüne sermiş oldu. Eski İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in kazaya ilişkin baş sorumlu olarak ABD ambargolarını işaret etmesi de, bu zayıflığın dolaylı yoldan itirafı olarak okunabilir. Nisan ayında, tarihinde ilk kez füze ve İHA’larla İsrail’i doğrudan hedef alan Tahran’ın verdiği caydırıcılık mesajı, Reisi’nin kullandığı helikopter modelinin teknik yeterliliğinden, arama-kurtarma çalışmalarındaki teknolojik yetersizliğe kadar sergilenen eksiklikler ile adeta yerle yeksan oldu. 19 Mayıs’tan 20 Mayıs’a kadar geçen 24 saatten kısa bir sürede İran devletinin iyi bir sınav verememesi açık ki başta bölge ülkeleri olmak üzere birçok devlet tarafından not edilmiş durumda. Rejimin uzun yıllardır füze ve İHA teknolojisine yaptığı yatırımın diğer alanlarda önemli eksikliklere rağmen gerçekleştirildiği görülmüş oldu.
- Cumhurbaşkanına ulaşmak için gece görüş teknolojisine sahip bir hava aracının envanterinde olmadığı görülen İran’ın olası bir konvansiyonel savaşta nasıl bir performans göstereceği, savunma çevrelerinde şimdiden tartışma konusu oldu bile.
İstikrarsızlık tehdidi
Sonuç olarak 28 Haziran’da düzenleneceği belirtilen seçimlerden öncesi yaşanan gelişmeler ve çıkacak sonuç, İran’ın kaderini uzun dönemli olarak etkileme potansiyeline sahip. Ülkedeki siyasi dengeleri koruyacak bir ismin seçilememesi durumunda, Tahran’da güç savaşlarının baş gösterebilir. Bölgenin ve dünyanın gerilimli bir süreçten geçtiği düşünüldüğünde İran’da oluşacak bir istikrarsızlık, ülkedeki silahlı güç İran Devrim Muhafızları’nın etkisinin artmasına, sertlik yanlısı genç neslin öne çıkmasına sebep olabilir. Bu da halk ile devlet arasındaki uçurumun genişlemesini diğer yandan bölge ülkeleriyle gerilimin artmasını beraberinde getirecektir. Açık ki, Haziran ayının başında ortaya çıkacak Cumhurbaşkanlığı adaylarının isimleri bu tartışma için yeni bir zemin oluşturacaktır.