IMF nerede hata yapıyor?
Pandemi ve ardından patlak veren Ukrayna-Rusya savaşı ortamında, Asya’dan Afrika’ya bir dizi ülke ödemeler dengesinde yaşadığı sorunlar nedeniyle uluslararası para fonu (IMF)’nun kapısını çaldı. Ekonomik sıkıntı içerisindeki ülkelere kredi sağlayan IMF, ülkeleri acılı bir reform programı uygulamaya zorlarken; bugüne kadar yapılan araştırmalar, ülkelerin bu programları nadiren tamamlayabildiğini ve uygulanan programların çoğunluğunun başarısız olduğunu gösteriyor.
Sri Lanka, Bangladeş, Tunus, Pakistan, Ekvador ve Lübnan… Birbirinden farklı coğrafyalarda ve ekonomik gelişmişlik seviyesindeki bu ülkelerin bugünlerde ortak noktası, ödemeler dengesinde sorun yaşayarak IMF ile müzakere masasına oturmaları oldu.
1980'ler ve 1990'lar boyunca, borç krizi içerisindeki gelişmekte ülkeler IMF kapısını çaldığında, ülkelerin tüm dinamikleri bir kenara itilerek bu ülkelere yapısal uyum programları adı verilen politikalar dayatıldı. Bu programlar, sosyal harcamalarda büyük kesintilerle birlikte agresif özelleştirme programlarına dayanıyordu. Programların tüm maliyeti halk tarafından karşılanırken, programlar sonucu vaat edilen büyüme ve gelişme bir türlü gerçekleşemedi.
90’ların sonunda IMF’ye yönelik eleştiriler hız kazandı. The Heritage Foundation (Miras Vakfı) tarafından 1997’de yayınlanan bir rapor, IMF politikalarının kesin olarak başarısız olduğunu gösterdi. Buna göre son 30 yıllık verilerin değerlendirildiği rapora göre IMF kredisi alan az gelişmiş ülkelerin çoğu, kredileri almadan öncekiyle aynı veya daha düşük kişi başına gelire sahip olurken, ekonomik olarak daha kötü durumda oldukları tespit edildi.
- Rapor sonuçları 1965 ve 1995 yılları arasında IMF kredisi alan 89 az gelişmiş ülkeden 48'inin ekonomik olarak IMF kredisi almadan öncekinden daha iyi durumda olmadığını; bu 48 ülkeden 32'sinin ise IMF kredisi almadan öncekinden daha yoksul durumda olduğunu gösterdi.
Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz da IMF’yi en ağır eleştirenlerden biri oldu. 2002 tarihli kitabında, Stiglitz fonu dünyanın en fakir ülkelerinden bazılarında uygulanan başarısız kalkınma politikalarının başlıca suçlusu olarak gösterirken, IMF'nin borç verme koşulları olarak sunulan kemer sıkma, yüksek faiz, özelleştirme gibi ekonomik reformların genellikle hedef ekonomiler için verimsiz ve halk için yıkıcı olduğunu savundu.
Glasgow Üniversitesi’nden Bernhard Reinsberg ve Holloway Üniversitesi’nden Thomas Stubbs tarafından yürütülen yeni bir araştırma da 1980’den 2015’e kadar uygulanan 763 IMF programının 512’sinin kesintiye uğradığını, 291’inin ise devam edemediğini gösterdi. Yine aynı yazarlar tarafından yürütülen başka bir araştırma da 1980- 2014 arasında, borç alan ülkelerdeki IMF politika reformlarının yolsuzluk üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu ortaya koydu.
IMF klasiği: Kemer sıkma
IMF ülkelere borç verme karşılığında yapısal uyum programları adı verilen kemer sıkma politikaları dayatması nedeniyle sıklıkla protestoların hedefinde oldu.
Yakın geçmişte IMF programının başlamasının hemen ardından ekonomik ve sosyal göstergelerde bozulmayı 2012'de Yunanistan yaşadı. Kriz döneminde GSYİH'si üçte bir oranında küçülürken, işsizlik yüzde 24'e yükseldi. Ülkede asgari ücret ve emekli maaşları kesilirken, kamu hizmetleri kemer sıkma paketi ile harap edildi. Kurtarma programı başlatıldığında kamu borçlarının GSYİH'ye oranı yüzde 120 iken, programdan sonra yüzde 170’e yükseldi. 2013 yılına gelindiğinde IMF ekonomistleri Yunanistan konusunda başarısız olduklarını itiraf etmek zorunda kaldı.
Rusya’yı derinden etkileyen 1998 krizi sırasında ülkeye aktarılan 22 milyar dolarlık yardım paketi de IMF’nin en önemli başarısızlıklarından biri kabul ediliyor. Özellikle Rusya’nın GSYİH’sini olduğundan fazla tahmin eden IMF, Rusya’nın uygulayamayacağı politikalar kabul etmesi ile eleştirildi. Doğu Asya krizinde Tayland ve diğer ülkelere benzer bir mali kemer sıkma politikası uygularken bu ülkelerdeki ekonomik gerilemeler de devam etti. Endonezya ve Malezya’nın da dâhil olduğu Doğu Asya ülkelerinin birçoğunda bütçe açığını azaltmak ve döviz kurlarını güçlendirmek için IMF tarafından sıkı para politikası ve sıkı maliye politikası izlemesi istenirken, bu politikalar çok yüksek işsizlik oranları ve ciddi bir durgunluğa neden oldu.
IMF politikalarının en acı sonuçlarından birini Afrika ülkesi Tanzanya yaşadı. 1985’te iflas etmiş bir ülke olan Tanzanya ile IMF arasındaki görüşmeler sonrasında dönemin hükümeti devlete ait sanayi tesislerini satmayı ve ticaret önündeki engelleri kaldırmayı amaçlıyordu. Ancak yapısal uyum programı sonrasında ülkede AIDS oranı yüzde 8’e yükselirken; 1981’de yüzde 98 olan okullaşma oranı yüzde 66’ya geriledi.
IMF son dönemlerde büyüme ve sosyal göstergelerde iyileştirmeye odaklanan bir kurum imajı çizerek, eşitsizlik konusunda araştırmalarını artırdı. Ancak sonuçlar IMF politikalarının gelir eşitsizliğini engellemede hala başarısız olduğunu gösteriyor. IMF yapısal uyum programlarını ismen terk etse de, ülkelere dayatılan reform programlarının yapısı ve talepleri aynı kalmaya devam ediyor.
IMF'nin Ekvador ile yaptığı son kredi anlaşması da yapısal uyum programının tipik özelliklerini taşıyor. Bir dizi neo-liberal kurumsal reformların yanı sıra doğrudan kamu sektörü çalışanlarını hedef alan hükümet harcamalarında büyük kesintiler talep ediliyor. Kısacası fon, ülkeye sosyal maliyetleri olan başarısız politikaları dayatmaya devam ediyor.
IMF’nin müdavimleri: Pakistan ve Arjantin
IMF’nin daimi müşterilerinden Pakistan, 90’lı yıllardan itibaren 10 ayrı anlaşma imzaladı. Bu programların sadece 4’ü başarı ile tamamlanırken, geri kalanlar terk edildi. IMF bağımlısı olan Pakistan son 30 yılın 22’sini IMF programlarıyla geçirirken, eski IMF danışmanları Ehtisham Ahmad ve Azizali Mohammed'in 2012'de Asya Araştırma Merkezi için hazırladığı bir çalışma IMF programlarının yönetişim ve devlet kapasitesini aşındırarak, her zamankinden daha fazla rant arayışı ve yolsuzluk için koşullar yaratarak Pakistan'ın üretkenliğini ve büyüme potansiyelini baltaladığını gösterdi.
- 2018 yazında IMF ile anlaşma imzalayan Arjantin örneği de fonun yetersizliğini bir kere daha gösterdi. Program boyunca ekonomik kriz kötüleşmeye devam ederken, Arjantin'deki yoksulluk 2017 ortasında yüzde 25,7'den 2018 sonunda yüzde 32'ye yükseldi.
2016 ve 2017'de onaylanan toplam 26 programdan 23'ü kemer sıkma önlemlerine dayanıyordu. Bu dönemde Arjantin’e tarihinin en büyük kredi limiti olan 57 milyar dolar verilirken, ülke bu kredinin 45 milyar dolarlık kısmını ödeyemedi. Geçtiğimiz yıl sonunda kredi taksitini ödeyemeyeceğini açıklayan Arjantin hükümetine, yeni kredi paketi açıldı.