İkiz dönüşüm verimliliğin anahtarı olacak

KADRİYE N. TUNÇSİPER
Abone Ol

Tüm dünyada karbon emisyonlarını en aza indirebilmek için yeşil ve dijital dönüşüm seferberliği devam ederken, küresel emisyonların yüzde 80’inden sorumlu olan enerji ve bağlantılı sektörlerde verimlilik çalışmaları hız kazandı. Hem işletmeler hem de hükümetler, geleceğin ekonomisinde rekabet edebilirliklerini sürdürmek için enerji verimliliğini, ikiz dönüşüm sürecinin merkezine yerleştiriyor.

Pandemi döneminde artan dijitalleşme sayesinde verimlilik, zaman tasarrufu ve maliyetlerin düşüşü birçok sektörün temel gündemi haline geldi. Dijital dönüşüm ile beraber sürdürülebilirlik de kaynakların verimli kullanılabilmesi için sektörlerin öncelikleri arasında bulunuyor. Enerji kaynaklarını tüketen tüm sektörlerde verimlilik bu nedenle büyük öneme sahip.

Bugüne kadar yapılan çalışmalar ikiz dönüşümün, üretim süreçlerini iyileştirme ve özellikle enerji tasarrufu yoluyla verimlilik artışı sağlayabileceğini gösteriyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre dijitalleşme, konut ve ticari binalardaki toplam enerji kullanımını 2040’a kadar yüzde 10 oranında azaltabilir. Ayrıca veri merkezlerindeki atık ısının geri kullanılması yoluyla ısı tedariki de sağlanabilir.

Verimlilik konusunda ikiz dönüşüm, özellikle akıllı enerji sistemleri ve ağlarıyla, enerjinin daha sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi anlamına geliyor. Örneğin ağ oluşturmak için kullanılan bakır kablolar yerine fiber kullanmak, üç ila dört kat daha az enerji tüketiyor. Makine öğreniminin sağladığı uyku modu gibi uygulamalar da maliyetlerin düşürülmesinde oldukça etkili.

Emisyonları azaltmanın itici gücü dijitalleşme

Uluslararası Enerji Ajansı, 1.5 Cº hedefini sürdürmek için yıllık enerji verimliliği ilerlemesinin, 2030’a dek yüzde 2.2’den yüzde 4’e çıkarılması çağrısında bulunuyor.

M. Altuğ Karataş.

UNCTAD Yeşil ve Dijital Raporu’na göre gelişmiş robot teknolojisi, 3 boyutlu baskı, sensörler ve kablosuz teknolojiler gibi akıllı üretim ve hizmet teknolojilerinin kullanılması yoluyla operasyonel verimliliği artırmak ve enerji tüketimini düşürmek de mümkün. Örneğin uçaklara yönelik hafif parçaların üretiminde 3 boyutlu baskının kullanılmasının, bu tür parçaların ağırlığını azalttığını ve uçağın kitlesini azaltarak, yakıt tasarrufu sağlandığını gösteren araştırmalar var.

İkiz dönüşümün hem dijital ve yeşil dönüşümün sağlayacağı faydaları artırmak, hem de olası riskleri en aza indirmek için birbirini desteleyen bir yaklaşım olduğunu ifade eden MÜ- SİAD Enerji ve Çevre Sektör Kurulu Başkanı Altuğ Karataş, günümüzde yükselen yeni ekonomik modelin ikiz dönüşüm planlaması ile ilerlediğini belirtiyor.

Enerjide dijitalleşme ile bireyselden sanayiye, hizmetten tarıma kadar birçok sektör ve alanda verileri toplayan ve analiz eden sistemler aracılığı ile enerji verimliliğinin artırılabileceğini belirten Altuğ’a göre sensörler ve sayaçlar ile verilerin sürekli toplanması, kayıt altına alınması ve yapay zekâ algoritmaları ile işlenmesi görünmeyenin, fark edilmeyenin görünür olmasını sağlayabilir. Ayrıca sensörler, akıllı sayaçlar, uçtan uca bilgi işleme ve enerji yönetimi çözümlerinden oluşan bir ağ aracılığıyla binaların enerji tüketimi azaltılabilir ve verimlilik maksimum düzeye çekilebilir.

“Önümüzdeki süreçte öğrenen mekanizmalar ile üretim ve hizmetin durumuna göre en verimliyi ortaya çıkaracak sistemler ile daha az enerji, daha çok iş ve karbon salınımında azalma hedeflerine ulaşılacaktır” şeklinde konuşan Karataş, üretim süreçlerinde dijital teknolojilerin kullanılmasının, küresel emisyonların azaltılmasına büyük katkılar sağladığını, yapılan araştırmalara göre dijitalleşmenin 2030’a dek emisyonları yüzde 20 oranında azaltacağını gösteren araştırmaların olduğunu sözlerine ekliyor.

Onur Ünlü.

2040 yılına kadar ihtiyaç duyulan emisyon azaltımının yüzde 40’ının enerji verimliliğinden sağlanacağının öngörüldüğünü belirten Enerji Verimliliği ve Yönetimi Derneği (EYODER) Yönetim Kurulu Başkanı Onur Ünlü’ye göre de enerji verimliliği ikiz dönüşümün en önemli temellerinden birini oluşturuyor.

“Dijitalleşme sürecinde enerji verimliliği çalışmaları yapmak için yeni teknolojili ve yüksek verimli ekipmanlara yatırım yapılması gerekiyor. Atık ısının geri kazanımı, soğutma, iklimlendirme, pompa ve fan gibi yoğun enerji tüketen sistemlerin modernizasyonu ve otomasyonu ile enerji tüketimini azaltmayı sağlayan enerji verimliliği çalışmalarını bu alandaki yatırımlara örnek olarak gösterebiliriz” şeklinde konuşan Ünlü, gelişen teknoloji sayesinde sensör ve yazılım altyapısıyla enerji tüketimini izleme, analiz etme ve etkin yönetmenin hiç olmadığı kadar kolay ulaşılabilir hale geldiğini sözlerine ekliyor.

Riskler de göz önüne alınmalı

Türkiye enerji yoğunluğu geçtiğimiz yıl yüzde 6.2’lık düşüş ile net sıfır dönüşüm yolunda önemli bir adım attı.

Dijitalleşmenin sera gazı emisyonlarını azaltma konusunda çok önemli potansiyeli olsa da aynı zamanda çevresel yükü de bulunuyor. Veri merkezleri, yapay zekâ ve blockchain gibi teknolojiler giderek artan miktarda elektrik, kaynak ve su kullanıyor. Ayrıca dijital cihazların e-atık olarak yeryüzünde kapladığı alan da artıyor. Bu nedenle yeşil-dijital teknolojilerin çevresel zararlarını en aza indirmek için tüm yaşam döngülerinin doğru bir şekilde planlanması gerekiyor.

Dijitalleşmenin enerji dönüşümü ve enerji verimliliği üzerindeki önemli olumlu katkılarının yanında potansiyel olarak iki ters etkisinin olabileceğini belirten Enerji Verimliliği Derneği Genel Başkanı Dr. Oğuz Can, dijitalleşmenin enerji kullanımını artırması ve sağlanan tasarrufların geri sekme etkisi ile tüketim artışı yaratması konularına dikkat çekiyor. “Dijitalleşme, daha fazla veri işleme ihtiyacı, büyük veri, yapay zeka ve kripto paraları da içeren blockchain uygulamaları ile veri merkezlerinin tükettiği elektrik halen artış trendinde olup, veri merkezlerinde tüketilen elektrik küresel elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 3’ünü temsil ediyor. Bir başka deyişle ülkemizin toplam elektrik tüketiminin iki katı kadardır. Merkezi işlemciler ile grafik işlemcilerin tükettiği elektrik son 6 yılda dört kat artmıştır” şeklinde konuşan Can, bu nedenle son dönemlerde veri merkezleri için su ve enerji verimliliği çalışmalarının geliştirilmeye başladığını belirtiyor.

Türkiye'den verimlilik için topyekûn seferberlik

Uzakdoğu’nun yüksek karbon salınımları ürünleri yerine daha yeşil ve dijital süreçlerle üretilmiş ürünler sayesinde Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefi de başarılabilir.

Türkiye, 7 Ekim 2021 tarihinde Paris Anlaşması'nı onayladı ve böylece 2053 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefini taahhüt etti. Bu tarih itibariyle “Yeşil Kalkınma Devrimi” olarak belirlenen stratejik yönelim doğrultusunda uzun vadeli hazırlık çalışmaları başlatıldı.

Türkiye’nin 2007’de yayınlanan Enerji Verimliliği Kanunu ve sonrasındaki ikincil mevzuatlarla ivme kazanan verimlilik çabalarının Uluslararası Enerji Ajansı tarafından takdir edildiğini hatırlatan Enerji Verimliliği Derneği Genel Başkanı Can, 2022 yılında küresel enerji yoğunluğu yüzde 2 azalırken Türkiye’nin enerji yoğunluğunda rekor seviyede, yüzde 6.2 oranında azaltım sağladığını belirterek 2017-2023 dönemini kapsayan I. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planının başarıyla tamamlandığını belirtiyor.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin enerji yoğunluğunun dünya ortalaması üzerinde azaltılmasına rağmen, Eurostat verilerine göre hala AB ülkelerinden yaklaşık yüzde 28 daha yüksek olduğunu belirten Ünlü ise bu durumun enerji yoğun sektörlerimizin fazlalığı ve enerji verimliliği potansiyelimizden kaynaklandığını ifade ediyor. Ayrıca Ünlü, yapılan analizlere göre Türkiye’de sanayide tüketilen enerjinin, enerji verimliliği ve tasarruflarla yüzde 32 azaltabileceğini de sözlerine ekliyor.

2024-2030 II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı 10 stratejik hedefe yer verirken, bunlardan biri de ikiz dönüşüm oldu. 2030’a dek enerji tüketimini yüzde 16 azaltarak 100 milyon ton emisyon azaltımına katkıda bulunmayı hedefleyen eylem planı kapsamında, enerji verimliliği sayesinde 2040’a kadar 46 milyon dolar tasarruf elde edilmesi bekleniyor.

Türkiye’nin II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında açıklanan, 20 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 7 milyar dolarının sanayide olması gerektiğini belirten Ünlü, “Sektörlere yönelik araştırmalarımız, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması kapsamındaki sektörler içinde enerji verimliliğini en fazla odağına alan iki sektörün çimento ve gübre olduğunu gösteriyor. Şu an bu mekanizmaya tabi olmayan sektörlerde ise gıda, ilaç, uluslararası tedarik zincirlerinin etkisiyle tekstil ve özellikle son bir yıldır otomotiv ön plana çıkıyor” şeklinde konuşuyor.

İşletmelerin bu noktada finansman zorluklarıyla karşılaşabileceğine dikkat çeken Ünlü, uluslararası yeşil kaynaklı fonlar, sanayiye yönelik hibe desteklerinin artırılması, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yeşil dönüşümün finansmanına yönelik katkıların artması, başta teminatlar alanında olmak üzere bankacılık tarafında yapılacak düzenlemeler ve Enerji Performans Sözleşmeleri’nin yaygınlaşması ile birlikte sanayicilerin bu dönüşüm sürecine büyük katkı vereceğini sözlerine ekliyor.

Türkiye’nin ikiz dönüşümü bir fırsat olarak görmesi gerektiğini belirten Karataş’a göre ise bu süreçte gerekli altyapı, mevzuat, finansman ve işbirliğinin sağlanması ardından Avrupa’ya coğrafi yakınlığın etkisi ile daha çok yatırım çekebilmek mümkün. Ayrıca Uzakdoğu’nun yüksek karbon salınımları ürünleri yerine daha yeşil ve dijital süreçlerle üretilmiş ürünler sayesinde Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat hedefi de başarılabilir.

Yenilenebilir enerji başrolde

Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 36 artmasına rağmen yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payı yüzde 29’dan yüzde 42’ye çıktı.

  • İkiz dönüşüm sürecinde, küresel anlamda enerjide verimlilik için öne çıkan temel unsurlardan biri de dünyanın fosil yakıtlardan uzaklaşmaya başlaması ile enerji üretiminde payı artan yenilenebilir enerji kaynakları oldu.

Son olarak Dubai’de gerçekleştirilen BM İklim Değişikliği Zirvesi’nde (COP28) 2030’a dek mevcut yenilenebilir enerji miktarını 3 katına çıkarma ve enerji verimliliğini 2 katına çıkarma konusunda uzlaşma sağlandı.

Net Sıfır Emisyona Giden Yolda Temel Göstergeler Tablosu değerlendirildiğinde 2030 hedeflerine ulaşmak için ortalama yenilenebilir enerji kapasitesi ilavesinin yılda 1000 GW olması gerekiyor. 2022’de bu miktar ise 292 GW ile sınırlı kalmıştı. Bu rakamın artırılması için ise öncelikle enerji depolama kapasitesinin yanı sıra güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitelerinin artırılması gerekiyor.

2040 yılına gelindiğinde güneş ve rüzgârın, kömür ve doğalgazı geride bırakarak küresel enerji piyasasında en büyük paya sahip olması beklenirken, bu alanda Türkiye, Çin ve Avrupa Birliği kayda değer ilerlemeler kaydetti. Dolayısıyla COP28'in yenilenebilir enerji kapasitesini 2030 yılına kadar üç katına çıkarması yönündeki fikir birliği, maliyet rekabetçiliğiyle birlikte güneş ve rüzgâr enerjisini daha da güçlendirecek.

2013-2023 yılları arasında Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 36 artmasına rağmen yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payının yüzde 29’dan yüzde 42’ye çıktığını hatırlatan Karataş, bu konuda Elektrik Piyasası Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında alım garantisi ve yerli imalat teşviklerinin bu başarıda önemli katkı sağladığını belirtiyor.