Enflasyonu kim durduracak?
Pandeminin neden olduğu arz talep dengesizliğine savaşın da eklenmesi enflasyonu tüm dünyada son yılların zirvesine taşıdı. Enflasyonun ne olduğunu unutmuş olan dünyanın en gelişmiş ekonomileri dahi bu sorunu hatırladı. Büyük oranda arz kaynaklı enflasyonla klasik yöntemlerle mücadele etmeyen merkez bankaları ise tarihi sınav veriyor. Temel soru; merkez bankaları ekonomileri resesyona sürüklemeden enflasyonu düşürmeyi başarabilecek mi?
Merak edilen soru enflasyonun neden büyük bir dünya sorunu haline geldiği. Pandeminin etkilerinden savaşın sarsıntılarına kadar oluşan beş temel itici güç, bu sorunun cevabını veriyor. İlk neden olarak, tedarik zincirindeki darboğazlar görülüyor. Çünkü salgının küresel tedarik zincirinde iki ayrı etkisi oldu. Sokağa çıkma yasağıyla hareket kısıtlamaları, çeşitli tedarik zincirinde ciddi aksamalara yol açtı. Bu durum da tedarik kıtlığına neden oldu.
Pandeminin sonraki aşamasında ise ekonomik toparlanmayla gelen güçlü talep artışı, bu darboğazın devam etmesini sağladı. Enflasyonun ikinci itici gücü olarak pandeminin değiştirdiği tüketim alışkanlıkları yer alıyor. Pandemide hizmetlere yapılan harcamalar düşerken, talep mallara doğru kaydı. Sonuç olarak, yakın vadedeki enflasyon artışının büyük dilimi dayanıklı mallardaki fiyat artışını yansıtıyor. Pandemi sürecinin uzamasıyla da talep kaymaları kalıcı bir hale geldi. Böylelikle dayanıklı mallara talebin istikrarlı artışı, ekonominin temeli olan ‘talep artarsa fiyat artar’ kuralını hayata geçirdi. Dayanıklı mallara geçiş küresel olarak gerçekleşirken, etki bazı ülkelerde daha büyük oldu (örneğin ABD’deki 2. el araba piyasası).
Enflasyondaki yükselişi savaş tetikledi
Küresel enflasyon artışının üçüncü kanalı ise hükümetler tarafından uygulanan genişletici politikalar oldu. Pandeminin daraltıcı etkilerini silmeye çalışan ülkeler, piyasaya toplu teşvik paketleri sundu. Gelişmiş ekonomilerde nispeten daha büyük desteklerle birlikte, küresel olarak salgınla mücadele için yaklaşık 16,9 trilyon dolarlık mali önlemler açıklandı. Yalnızca ABD’de 1,9 trilyon dolarlık bir teşvik paketi sunuldu.
Ardından, büyük mali teşviklerin kolay parasal koşullarla birleşmesinin yüksek ve kalıcı enflasyona yol açacağı tartışmaları başladı. Çünkü hanehalkları teşviklerin yanında, pandemi sırasında daha önce biriktirdikleri tasarrufları tüketti. Bu da toplam talepte bir artışa ve beklenenden daha güçlü bir ekonomik toparlanmaya yol açtı. Sonunda yolumuza güçlü talebe karşılık gelen enflasyonist süreç çıktı. Enflasyonun dördüncü nedeniyse işgücü arzında yaşanan şok oldu. Pandemiden kaynaklanan işgücü piyasasındaki aksaklıklar, başladıktan 2 yıl sonra bile devam ediyor. İşgücü arzına katılım birçok ülkede pandemi öncesi seviyelerin altında kalmaya devam ediyor.
Gelişmiş ekonomilerde katılım pandemi öncesine göre yaklaşık yüzde 1,5 daha düşük olurken (yaklaşık 4 milyon daha az işçi), ABD’deki etki daha büyük oldu. Ülke bu büyük etkiyle büyük istifa dönemi olarak anılan bir sürece girdi. İşgücü arzının daralma nedenleri arasında, pandeminin bireyler üzerinde oluşturduğu psikolojik etkiler ve ailesine daha çok zaman ayırma isteği yer alıyor.
İşgücü piyasasındaki bu daralmada çalışan ücretlerinde, dolayısıyla arz maliyetlerinde artışa katkıda bulunuyor. Böylelikle enflasyonist sürecin bir girdisi de istihdam açığı oluyor. Fiyat artışlarının beşinci kanalı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan kırılmalar oldu. 24 Şubat 2022’de işgal gıda ve enerji fiyatlarında da artışa yol açtı. Bu da kaçınılmaz olarak küresel enflasyon artışına katkı sundu. Hem Rusya hem de Ukrayna büyük emtia ihracatçıları olması nedeniyle, savaş ve yaptırımlardan kaynaklı aksaklıklar, özellikle petrol ve doğal gaz(enflasyonun alt kırılımları) için küresel fiyatlarda sıçrama oluşturdu. Gıda ticaretinde de baş aktörler arasında olan bu iki ülke, buğday fiyatlarında rekor seviyeyi görmemize sebep oldu.
Ankara Medipol Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abuzer Pınar, şu an yaşanılan enflasyonun maliyet enflasyonu olduğunun altını çiziyor. Emtia fiyatlarındaki artışın maliyetleri artırdığını ve bunun da enflasyonu tetiklediğine dikkat çeken Pınar, pandemi sonrasında ertelenen talebin de harekete geçmesiyle bugünkü noktaya gelindiğini belirtiyor.
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu da enflasyonun maliyet kaynaklı olduğu görüşünde. Tedarik sorunları, enerji fiyatlarındaki artış, ulaşım maliyetlerindeki yükselişin yanı sıra başta ABD ve Avrupa olmak üzere verilen desteklerin ciddi bir tasarruf ve gelir artışına yol açtığının altını çiziyor. Ancak Türkiye’de hem yapısal hem de gıda kaynaklı özel sorunların yaşandığına dikkat çekiyor.
Ülkelerin enflasyon oranı zirveyi gördü
ABD enflasyonu 2022’nin Mart ayında yüzde 8.5 ile 1981’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Enflasyonun alt kırılımlarından yakıtta (fuel oil) yıllık yüzde 70,1 benzinde ise yüzde 50’ye yakın artış gerçekleşti. Küresel fiyat artışı rekorlarına eşlik eden İngiltere’de enflasyon 30 yılın zirvesinde. Enflasyonun altı aydır beklenenin üstünde gerçekleştiği İngiltere’de, Nisan enflasyonu yüzde 9 oldu. Yükselişte Nisan ayında enerji tavan fiyatlarına yüzde 54 zam yapması etkili oldu. Yaptırımların faturasını enflasyonla ödeyen Rusya’da ise Nisan ayı enflasyonu yüzde 17,8 oldu. 20 yıldan sonra zirveyi tadan Rusya için, enflasyonun önümüzdeki aylarda artarak, yüzde 18 ila 23 arasında olacağı bekleniyor. Hollanda da tüketici fiyat artışlarına eşlik eden ülkeler arasında. Mart ayında yüzde 9,7 artış gerçekleşen ülkede, enflasyon son 46 yılın en yüksek seviyesinde. Son verilere göre rekora yakın enflasyon kaydeden Hollanda’da, Nisan ayı enflasyonu 9,6 oldu.
Enflasyonda zirveleri gören ülkelerden biri de İspanya oldu. Mart ayı fiyat artışı yüzde 9,8 olan İspanya’da son 37 yılın en büyük artışı görüldü. Nisan ayı enflasyonunu yüzde 8,3’e çeken ülke hala tüketici fiyat artışlarında üst seviyelerde. Aynı dönemde enflasyonla başa çıkmaya çalışan Hindistan’da da TÜFE yüzde 7,7 arttı. Hindistan bu artışla 8 yılın zirvesini görmüş oldu. Fiyat artışlarında rekorlar yılını yaşayanlardan biri de Meksika. Nisan ayında yüzde 7,6 fiyat artışı kaydeden Meksika, 2001’den beri en yüksek seviyeyi gördü. 19 Avrupa Birliği ülkesinden oluşan Euro Bölgesi ise Nisan ayı enflasyonuyla tarihinin zirvesini yaşıyor. Yüzde 7,5 seviyesinde Nisan ayı enflasyonu açıklayan Euro Bölgesi’nde sular durulmuyor. Çünkü Avrupa Birliği’nin en büyük iki ekonomisi olan Almanya ve Fransa’da fiyat artışları son 40 yılın rekorunu kırıyor. Almanya ‘da Mart ayı enflasyonu en yüksek seviyesine ulaşmışken, ülke Nisan’da da rekor tazeledi. Yüzde 7,4 olarak ölçülen Nisan ayı enflasyonu, Almanya tarihinin 1981’den bu yana gördüğü en yüksek oran oldu. Beklentilerin üzerinde artışlar yaşayan Almanya’da, enerji fiyatları yıllık bazda yüzde 35,3 arttı. Dizel yakıt ise aynı dönemde yüzde 51,9 oranında artış kaydetti. Fransa da fiyatlardaki kaçınılmaz artışa katlanıyor. Nisan ayında yüzde 4,8 enflasyon artışı yaşayan Fransa, son 37 yılın zirvesini gördü. Avrupa’nın üçüncü büyük ekonomisi İtalya’da Mart ayında yüzde 6,5 artışla enflasyonda tarihi zirveyi yaşadı.
Nisan ayında yüzde 6,2 enflasyon açıklayan İtalya, rekorunu yakından takip ediyor. Ülkede enerji fiyatları ise yıllık yüzde 52,9 oranında arttı. Önümüzdeki aylarda enerjiye yüzde 30-40 seviyesinde zam geleceği de açıklanan İtalya’da, enflasyonun daha da artması bekleniyor. İtalya ile aynı kaderi paylaşan İspanya da Mart ayında 1985’ten bu yana en yüksek enflasyon artışını yaşadı. Rekorunu Nisan ayında da yakından takip eden İspanya enflasyonu yüzde 6,2 seviyelerinde gerçekleşti. Ülkenin enflasyon raporunda, artışın yüzde 73’ünün enerji ve işlenmemiş gıdalardan kaynaklandığı yer aldı. Nisan ayı enflasyonu yüzde 69,9 kaydedilen Türkiye’de rekor yaşayan ülkeler arasında yerini aldı. Küresel enflasyona eşlik eden Türkiye’de enerji fiyatları yıllık yüzde 102,9 arttı. Çünkü bir yandan resesyonist bir sürece girmek istemeyen Türkiye, büyümeyi desteklediği için harcamaları artırdı. Bu da enflasyonun yüksek kalmasını sağladı.
Pandeminin ve savaşın temelinde yer aldığı küresel enflasyon sorununun etkileri, emtia fiyatlarında da görülüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından açıklanan son raporda Gıda Fiyat Endeksi, Mart’ta ortalama 159,3 puan ile yıllık yüzde 33,6 yükseldi. Böylece Endeks, 1990'dan bu yana yeni bir tarihi rekor kırdı. Artışlar, bitkisel yağlar, tahıllar gibi alt endeksler için tüm zamanların en yüksek seviyesini yansıttı. Hububat Fiyat Endeksi Ukrayna-Rusya savaşından kaynaklanan ihracat kesintileri nedeniyle yüzde 17,1 arttı. Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi ise yine savaşın etkisiyle yüzde 23,2 artarak rekor kırdı. Enerjiden, gıdaya kadar fiyat artışları görülürken, araba piyasası da etkileri hisseden sektörlerden biri. Küresel otomotiv şirketi olan Cox Automotiv’in verilerine göre 2021 yılı sonunda ABD’de ikinci el bir arabanın ortalama fiyatı 28.205 dolardı. Böylece ABD tarihi boyunca, ilk kez ikinci el araba fiyatları 28.000 doları aştı. Avrupa’nın en büyük otomobil satış sitesi konumunda olan AutoScout24’ ün verilerine göreyse, ikinci el araba piyasaları zaten 2021’de ciddi bir yükselişe geçti. Euro bölgesinde yıllık yüzde 8 yükselişe geçen otomobil piyasasında en yüksek artış Avusturya’ya ait. Son bir yılda Avusturya’da yüzde 13 artan araba fiyatlarını, yüzde 11 artışla Hollanda, yüzde 10 artış ile Almanya takip ediyor. 2022’de Euro bölgesinde motorlu taşıtların artış oranı ise 2021 yılına göre yüzde 6 civarında.
Enflasyonist etkiler tüm dünyada alım gücünü düşürüyor
Tarihi seviyelerini yaşayan emtia fiyatlarıyla bireylerin alım gücü düşüyor. Numbeo verilerine göre, küresel satın alma gücü endeksi bu düşüşün kanıtı niteliğinde. 2019’da en yüksek satın alma gücü paritesi 138,2 ile Katar’a aitken, bu oran 2022’de 93,6 seviyesine düştü. 2022’de satın alma gücü endeksinde 118,4 ile dünyada ilk sırada olan İsviçre olsa da bu olumlu bir durumu işaret etmiyor. Çünkü İsviçre 2019’da zaten 129,7 ile bu seviyenin daha üstünde bir satın alma gücüne sahipti. Bu durum enflasyonist baskıların ABD’den İngiltere’ye tüm dünyanın cebini yaktığının göstergesi. Ankara Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abuzer Pınar, özellikle ücretli kesimde alım gücü düştüğü için ücret artışlarının sürekli gündemde olduğunu vurguluyor. Ücret artışının kamuda harcama artışı yarattığını belirten Pınar, bunun maliyet artışı demek olduğunu söyledi. Tüm dünyada alışılmışın dışında olarak, asgari ücretin yıl ortasında arttırılması istendi. Bu da alım gücünün zayıfladığına bir örnek oluyor. Çünkü Pınar’ın belirttiğine göre, yüksek enflasyon ortamında ücretler çok hızlı eridiği için bir yıl sonrasını beklemek, reel gelirde ciddi düşüş anlamına geliyor.
“FED’in resesyonist süreç başlatma ihtimali yüksek”
Enflasyonist sürecin olumsuz etkilerini silmek isteyen ülkelerin uygulayacağı birincil politika sıkılaşma üzerine. Yüksek talep ve enflasyonla ısınan ekonomiyi soğutmaya çalışan ülkeler maliye politikalarında, merkez bankalarının ise para politikalarında sıkılaşmaya gitmesi beklenir. Para arzı kısıldığında, hem talep hem de emtia fiyatlarındaki artış kontrol altına alınır. Maliye politikaları kısıldığında ise kamu harcamaları daraltılır, dolayısıyla bütçe açıkları sınırlanır. Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, bu nedenle ülkelerin daraltıcı politikaları devreye soktuğunu belirtiyor.
- Para politikasında sıkılaşma yöntemlerinden birinin faiz arttırımı olduğunu söyleyen Aslanoğlu, Fed’in tutumunu örnek vererek, son 60 yılda 11 kez faiz arttıran Fed’in politikalarının 8 tanesinin resesyonla sonuçlandığına dikkat çekiyor. Aslanoğlu, çok yüksek bir küresel enflasyonla 12. kez faiz artırımına giden Fed’in yine resesyonist süreç başlatması yüksek ihtimal diyor.