Enerjide oyun kuran ülke
Avrupa, OPEC+ tarafından açıklanan petrol üretimini kısma kararı ve Avrupa genelinde bir gaz fiyat koridoru oluşturulması önerilerini tartışırken, Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz sevkiyat rotası olarak TürkAkım’ı işaret etmesi, Türkiye’nin uzun yıllardır planladığı ‘gaz ticaret merkezi’ olma hedefinin yeniden gündeme gelmesine neden oldu. uzmanlara göre Türkiye bu süreçte hukuki, fiziki ve teknik engelleri kaldırabilirse, doğalgaz merkezi olma hedefine bir adım daha yaklaşacak.
Avrupa ekonomisini gün geçtikçe daha fazla zorlayan doğalgaz krizinde, Rusya’nın Türkiye’yi gaz sevkiyatı için merkez olarak işaret etmesi bir anda gündemi değiştirdi. Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattındaki kesintilerin sabotaj olduğunu ifade eden Putin, Avrupa’ya enerji sevkiyatında planlı bir kesinti yapmadıklarının altını çizdi.
İki Kuzey Akım boru hattındaki patlamaların ardından Türkiye’nin en güvenilir güzergâh olmasından hareketle Türkiye’yi bir gaz merkezi yapıp Kuzey Akım güzergâhı yerine Avrupa’ya gaz arzını Türkiye üzerinden gerçekleştirme önerisi Türkiye tarafından da destek buldu.
Türkiye’nin uzun zamandır hedeflediği gaz ticaret merkezi olma sürecinde önemli bir adım anlamına gelen bu gelişme, doğalgazda sadece transit ülke olmayı değil, fiyatların belirlendiği ve alıcı-satıcıları bir araya getiren bir merkez olma vizyonunu yansıtması bakımından büyük öneme sahip. Bununla beraber uzmanlar doğalgaz ticaret merkezi olmak ve transit olmak arasında büyük farkların bulunduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin doğalgaz ticaret merkezi olabilmesi için gerekli hukuki, fiziki ve teknik altyapının tamamlanması gerektiğini belirtiyor.
Transit ülke değil, enerji hub'ı olmalıyız
TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener’e göre
Türkiye, mevcut enerji krizi, Avrupa’nın alternatif kaynaklar arayışı ve doğalgazın bu kadar önemli olması gibi sebeplerle doğalgaz merkezi olma hedefine ilk kez bu kadar yakın.
Ancak bu noktada enerji merkezi mi olacağız? Doğalgaz merkezi mi olacağız? Transit ülke mi olacağız? Bunun ayrımını iyi yapması gerekiyor. Çünkü TürkAkım halen iki hattan oluşuyor ve bu hatların biri Türkiye’yi, diğeri ise Balkanları besliyor. Bu haliyle Rusya kendi gazını Avrupa’ya kendi sattığı için, Türkiye transit ülke konumunda.
“Putin’in söylemlerinden anlayabildiğimiz kadarıyla Türkiye üzerinden daha fazla gaz gönderirse, biz daha güçlü bir transit ülke oluruz. Ancak bu Türkiye’nin enerji merkezi olması vizyonunu gerçek anlamda çok desteklemez” diyen Akyener’e göre, Türkiye’nin kendi bünyesinde fiyatlandırmaların yapıldığı, bölgesel fiyat sistematiklerinin değiştirildiği ve birçok farklı kaynaktan gelen gazın Türkiye’de fiyatlanarak Avrupa piyasalarını beslediği, gerçek anlamda enerji merkezi olabilmesi için EPİAŞ bünyesinde Rus gazını millileştirerek, buradan alacağı farklı kontratlarla ihraç etmesi gerekiyor.
“Bizim asıl hedefimiz bu olmalı. Bu teknik, politik ve ekonomik olarak mümkün. Çünkü
Rus gazı gerçekten en ucuz gaz. Türk Akım’a sadece 2 tane hat yapılmıştı. 2 tane daha hat yapılacak. Ancak Putin’in bahsettiği rakamlar, yani tüm kuzey rotasını Türkiye’ye kaydırmak uzun vadeli de olsa, daha çok hacimlerin geleceğini hissettiriyor bize.
Fazladan 32 milyar metreküp gelmesi halinde, bu ilaveten bir Türk Akımı daha çıkacak demek” şeklinde konuşan Akyener’e göre halen AB Belarus ve Ukrayna üzerinden gaz alsa da, önümüzdeki 15 yıl içerisinde bu hatların eskimesi dolayısıyla bu güzergâhlar da kullanılmaz durumda olabilir. Bu sebeple Türkiye Rusya’nın doğalgaz çıkışı haline gelebilir ve Türkiye’nin bu durumu çok iyi kullanması gerekiyor.
Enerji politikaları uzmanı Ali Arif Aktürk’e göre ise Türkiye’nin enerjide transit ülke değil, enerji hub’ı olabilmesi için Rusları, TürkAkım 3 ve 4’ü BOTAŞ iletim sistemine bağlamaya ikna etmesi, böylece miktarı çeşitlendirmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
“Burada Rusları ikna edebilmek için kullanacağımız en önemli argüman Türk sistemine girmiş gazın üzerinde, moleküllerinde Rus gazı yazmaması. Bu miktarı Avrupa’ya, Rus gazına olan hassasiyetinden dolayı almayacağını da düşünerek Türk sisteminde kokteyl olmuş ve hub’daki gaz şeklinde satabilmeliyiz. Aksi takdirde eğer TürkAkım 2 felsefesinde TürkAkım 3 ve 4 inşa edilecekse, bunun hem Türkiye’ye yararı olmaz hem de Avrupalı bu gazı almaz. Almak istese zaten Kuzey Akım 2 hâlihazırda çalışabilir vaziyette” şeklinde konuşarak Türkiye’nin Rus gazını Avrupa’ya aktaran değil, satan ülke olması gerektiğinin altını çiziyor.
TANAP da müzakere edilmeli
Aktürk’e göre Rusya’nın ikna edilmesinin yanı sıra doğalgaz merkezi olmak için TANAP’ın gaz taşıma felsefesinin de müzakere edilmesi gerekiyor.
TANAP baştan yanlış kurgulanmış olsa da şu anda oradaki kapasiteyi avantaja çevirmenin yolu var. Bu da Eskişehir ve Trakya’daki BOTAŞ giriş noktalarını çift taraflı çalışır hale getirecek ticari düzenlemeler yaptıktan sonra TANAP kapasitesinin de iletimde rekabet yaratmak açısından avantaja çevrilmesi en doğru yaklaşım olur.
Burada TANAP’da yaratılacak atıl kapasitelerin hiçbir şekilde uzun vadeli sözleşmelere tahsis edilmemesinin sağlanması önemlidir” diyen Aktürk’e göre TANAP ilave kapasitesinin ve tarife düzenlemesinin EPDK tarafından yapılmasının sağlanması büyük önem taşıyor.
“En büyük zorluğumuz bizim doğalgaz sektöründe başta BOTAŞ olmak üzere karar vericilerin bakış açılarında, zihinlerinde değişimin sağlanması, kanuni düzenlemelerin yapılması ve Gazprom ile TANAP ortaklarının ikna edilmesidir” şeklinde konuşan Aktürk, Türkiye’nin uzun yıllardır hedefi olan doğalgaz ticaret merkezi tesis edebilmesi halinde, Doğu Akdeniz havzasında ve Güneydoğu Avrupa’da bir referans fiyat noktası olması mümkün. Bu durum EPİAŞ derinlik kazandıkça ülkenin gayrisafi milli hasılasına da çok büyük katkılar sağlayacak bir gelişme anlamına geliyor.
Türkiye'nin eli güçlü
Türkiye’nin, Rus gazını Avrupa’ya aktaran değil, satan ülke olması beraberinde birçok kazanımı da getirecek. İstanbul Teknik Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul’a göre
Türkiye, enerji merkezi olmasıyla enerji-politik başta olmak üzere, ekonomik ve siyasi açıdan da avantajlar elde edecek. Bu bağlamda, konjonktürel ve jeopolitik konumunu güçlendireceği gibi farklı güç odakları ve ülkeler açısından hedef haline gelebilmesi de mümkün.
Dolayısıyla Türkiye’nin sahip olması gereken enerji politik kuvvetli alt yapısına ilaveten çevresel ve global bazda yumuşak ve sert gücü açısından da konuya hazır olması gerekiyor.