Eğitim, sanayileşme, ahilik ve Prusya üzerine

HABER MASASI
Abone Ol

Ahilik sistemi 13. yüzyılda Anadolu’da kuruldu. Bizans İmparatorluğu o dönemde Anadolu’nun idaresinden çekilmekte ve idare Selçuklu İmparatorluğu’na geçmekteydi. 12. yüzyıl’da Selçuklular Anadolu’da “Selçuklu Barışını” kurmuş ve Anadolu’nun hatırı sayılır bir alanında iktisadi kalkınma ve ticari gelişim sürecini başlatmışlardı. Bununla birlikte 1243 Kösedağ yenilgisiyle birlikte Selçuklular idareyi fiilen kaybetme sürecine de girdiler.

Selçuklu döneminde göçebe Türkmenler ile yerleşikler arasında ekonomik bir çatışma vardı. Bir kere, yerleşikler temelde tarımla uğraşırken göçebe hareketleri tarlalardaki zirai ürünlere zarar veriyordu. Tarıma dayalı Anadolu ekonomisi o yüzden göçebe hareketlerinden zarar görüyordu. Öte yandan iç ve uluslararası ticaret de Anadolu açısından bir gelir kaynağıydı. Bu alanda Selçuklular Anadolu ekonomisine önemli bir kalkınma hareketi getirmişti. Kuzeyde Sinop, güneyde Alanya ve Antalya gibi şehirlerin fethedilerek, geliştirilerek ticari zemin denizlere uzatılmış, kervansarayların yapılmasıyla, denizlere kadar uzanan uluslararası kara ticareti tekrar canlandırılmıştı.

Birincisi Bizans döneminde ihmal edilen Anadolu ekonomisinin geliştirilmesinde iki eksik kalmıştı. Birincisi azalan nüfustu. Tarım üretiminde Bizans tarım politikaları düşen nüfusla birleşince yeni tarım alanları açılamıyor, tarım üretimi düşüyor ya da artmıyordu. İkincisi ise sınai üretimdi. Sınai üretime ilgisizlik, sınai girişimci ve çalışanların hem kemmiyet hem de keyfiyet olarak düşmesi sadece sanayi değil hizmetler sektörünü de zayıflatıyordu. İşte ahilik bu noktada çok kritik bir rol oynadı. Selçuklu politikası ahiliği destekleyerek hem sanayi sektörünü geliştirdi hem de göçmen nüfusun yerleşik hayata geçmesine zemine oluşturdu. Bu açıdan, Ahilik, Selçuklu Barışı döneminde Anadolu ekonomisinin kalkınmasında önemli rol oynadı.

Ahilik aynı zamanda genel bir eğitim sistemiydi. Aile, çocuğunu 6-9 yaş aralığında bir ustaya çırak olarak verirdi. Usta, kabul ettiği çırakların kariyer gelişimleriyle birlikte, “ustaçırak” ilişkisi deyiminin çağrıştırdığı gibi, ahlaki gelişimlerinde de öğretmen konumundaydı. 4 sene civarında çıraklık yapan çocuk, ustanın kabulüyle kalfalığa terfi ederdi. Kalfalık için çocuğun teknik becerisi kadar, aldığı değerler ve davranış eğitiminin çıktıları da göz önüne alınırdı.

Kalfalıktan sonra, ortalama 3 senelik bir dönemin ardından ustalık imkânı doğdu. Yani, 17-18 yaşlarında, yeterliliğini ispat etmek şartıyla -genç bir usta- olmak mümkündü. Ortalama 7-10 yıllık eğitim ile Pîr ve bir “komisyon” tarafından ustalık payesi verilen genç, artık Anadolu’daki sanayi üretimine katkı vermeye başlayabilirdi. Ustalık için gencin teknik beceri kadar ahlak (“etik”), değerler ve davranış açısından da yetkinlik sahibi olması beklenirdi; yani ahlaklı bir toplumun ahlaklı bir üretim aktörü...

  • Ahilik “kendini düzenleyen ve denetleyen” bir üretim sistemi idi. Yani devletin düzenleme ve denetimlerine tabi olmayan kendi kendini düzenleyen ve denetleyen üreticiler...

Bugünkü tüketici mahkemeleri yerine tüketici, satın aldığı üründen şikayetini ustaya yapardı. Usta tatmin etmezse, tüketici Pîr’e giderdi. Pîr, üründe üretim hatası olduğunu tespit ederse ürünün tamiri ya da değişimi için ustaya emir verirdi. Eğer bir ustadan fazla şikâyet olursa “pabucu dama atılırdı,” yani kalite standartlarına uymadan üretim yaptığı topluma afişe edilirdi. Bu, usta için ticari ölüm manasına gelirdi. O yüzden ustalar bu riski alamaz, kaliteli üretim yapmak zorunda hissederlerdi kendilerini.

Devamı Z Raporu 39. Sayısında.