Dikkat: Borç bataklığı çıkabilir

HABER MASASI
Abone Ol

Ülkeler pandemi sonrasında milli gelirinin ortalama yüzde 6’lık kısmını ekonomik toparlanmaya ayırdı. Bu durum bütçenin gider kalemlerinde yerini alırken, ülkeler tarihi açıklara imza attı. 2022’nin ilk çeyreğinde küresel borçların 305,3 trilyon dolarla zirveyi görmesi ise bu açıkların nasıl finanse edildiğini gösteriyor. Acaba dünyanın en büyük ekonomileri borç batağına mi giriyor?

Hükümetlerin uyguladığı politikaların finansal tablosu niteliğinde olan bütçe dengesi, vergiler ve kamu harcamalarından oluşuyor. Kamu harcamalarının vergilerden yüksek olduğu dönemde bütçe açığı verilirken, tersi durumda bütçe fazlası veriliyor. Günümüzde ise küresel ekonomi pandemi ve savaşın etkisiyle yüksek emtia fiyatlarıyla mücadele ediyor. Ve bu durum bütçe dengesi kavramını önemli kılıyor. Çünkü tüm dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 salgınının etkilerini bütçe tablosundan silemeyen ülkeler, salgının yol açtığı olumsuz etkilerle nasıl mücadele edeceğini düşünüyor.

  • Birçok ekonomik kanalı sarsan Kovid-19 krizi, kamu maliyesinde önemli bir bozulmaya neden oluyor. Bu krize başta sağlık sektörüne destek vererek müdahale eden devletler, yoksul kesimi de ekonomik sirkülasyonda tutmak için destek paketleri açıkladı.

Ülkeler destek paketlerinin büyüklüğünü karşılayabilmek için milli gelirlerinde genişlemeye gitti. 50 milyon üzerinde nüfusa sahip ülkeler arasında en yüksek destek paketini Almanya açıkladı. Almanya bu paketler için GSYH’sının yüzde 22’sini genişletmek durumunda kaldı. En büyük ekonomilerden olan ABD milli gelirinin yüzde 10,3’ünü genişletirken, Polonya ve Litvanya’da aynı oranda genişleme kaydetti. Türkiye ise yüzde 2’lik bir genişlemeyle teşvik paketlerine katıldı. Kamu harcamaları artsa da ekonomik aktivitelerin yavaşladığına dikkat çeken Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Han Gür, bu dönemde vergi gelirlerinin de düştüğünü belirtiyor. Transfer ve sosyal harcamaların artışına gelir düşüşünün de eşlik ettiğini vurgulayan Gür, bunun sonucunda bütçe açıklarının oluştuğunu belirtiyor. Ardından yaşanan yüksek enflasyon süreci ile ülkeler daraltıcı maliye ve para politikası almaya çalışıyor. Ekonomiyi soğutmaya çalışan ülkelerin harcamalarını kıstığına değinen Gür, buna rağmen bütçe açıklarının devam ettiğini vurguluyor. Açıkların hala devam ettiğine dikkat çeken Gür, nedenini ekonomik aktivitelerle vergi gelirlerindeki düşüşün aynı anda yaşanmasına bağlıyor. Pandemiden sonra harcamalarının yeterince düşürülmemesine savaş maliyetlerinin de eklenmesiyle bütçe açığı yükselişleri devam ediyor.

Açıkların yükselmesi ülkeler için riskli

Açıkların yükselmesi bir risk anlamına geliyor, çünkü açıklar borçlanmayla finanse ediliyor. Böylelikle açık büyüdükçe, borçlar da artıyor. Ve alacaklı ülkeler borç verdikleri ülkenin geri ödeme kabiliyeti konusunda endişelenmeye başlıyor. Oluşan yüksek borç riskinden daha fazla getiri sağlamak isteyen alacaklılar, daha yüksek faiz oranları talep ediyor. Bu durum da bütçe açıklarının her yıl daha çok artmasına yol açıyor.

Bütçe gelirlerinin artırılamaması halinde de bu açıklar sürdürülebilir olmaktan çıkarak bir borç sarmalına dönüşüyor. Bütçe fazlasıysa tüm bunların tersi durumunda gerçekleşiyor. Hükümetin elde ettiği gelirlerin harcamalarından daha fazla olduğu anlamına geliyor. Bu da devletin kamu harcamalarını kısması veya vergi gelirlerini artırmasıyla mümkün oluyor. Fakat zaten pandemi, savaş, ihracat kısıtlamaları derken ısınan ekonomilerle şuan bütçe fazlası vermek pek mümkün olmadı. Çünkü hükümetlerin politikaları ekonominin çarklarını yavaşlatmak üzerine kuruluyor.

Bütçe açığında rekorlar ABD ve Çin'e ait

  • ABD’nin bütçe açığı 2020’de pandemi destek paketleriyle birlikte 3 trilyon doları aşarak rekor kırdı. 2021 yılında da açık vermeye devam eden ABD, 2,8 trilyon dolar ile rekorunu yakından takip etti.

Harcamalarını kısarak ekonomik toparlanmada hızlanacakları açıklamasını yapan ABD Bütçe Ofisi, bütçe açığını 1,8 trilyon dolara düşürmeyi amaçladıklarını söyledi. Kovid-19 sürecinde piyasaya destek olan İngiltere’de de durum aynı. İngiltere 2020 yılında 317,6 milyar sterlin açık verdi. 2021’den 2022 yılının Mart ayına kadar olan dönemde ise ülkenin bütçe açığı 151,8 milyar sterlin olarak açıklandı. Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden olan Almanya’da pandeminin yankılarını en derinden hisseden ülkeler arasında yerini aldı. 2020’de 144,3 milyar euro açık veren ülke, 2021’de de 132,5 milyar euro bütçe açığı verdi. Pandeminin sancılarını çekmeye devam eden Çin de ise bütçe 2021’de 2,9 trilyon yuan açık verdi. 2020’ye göre yüzde 43 artış yaşanan bütçe açığının nedenleri arasında Kovid-19 sürecindeki vergi iadeleri ve ekonomiyi iyileştirme paketleri yer alıyor. Bu oran Çin için tarihi bir rekor olarak kaydediliyor. Türkiye ise pandemideki destek paketleri açıklamalarıyla 2020’de 172,7 milyar TL’lik bütçe açığı verdi. 2021’de ise verilen destek paketleri ve vergi düzenlemeleriyle bu oran 192,2 milyar TL oldu.

Yüksek borçlar 2010'u anımsatıyor

  • Bazı ülkelerin bütçe açıklarının pandemi öncesi seviyesine göre düşme nedeni ise bütçelerini dengelemek için borçlanmaya gitmeleri olarak görünüyor. Bunun en büyük kanıtı da küresel borçların 2022 yılının ilk çeyreğinde rekor seviyeye ulaşması oluyor.

Uluslararası Finans Enstitüsü’nün ‘Küresel Borç Monitörü’ raporunda bir önceki yılın aynı çeyreğine göre 3,3 trilyon dolar artan borçlar 305,3 trilyon dolara yükseldi. En yüksek borçlanma oranı ise rekor bütçe açıkları açıklayan ABD ve Çin olarak kaydedildi. Küresel borç rekoru büyük ölçüde Çin ve ABD'den kaynaklanırken, sırasıyla 2,5 trilyon dolar ve 1,8 trilyon dolarlık borçlanmaları bulunuyor. Yüksek bütçe açıklarının temel riskini borçlarla ilişkilendiren Oxford Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Andrea Ferrero, ‘‘Ülkelerdeki risk borçların sürdürülemez hale gelmesidir’’ diyor.

Bazı ülkelerin borçlarının milli gelire oranı(%),2021. GSYH yüzdesi

Finansal piyasa yatırımcıları tarafından da durumu değerlendiren Ferrero, bir ülkenin borcunu ödemek için gelecekte yeterli bütçe fazlası veremeyeceğine inanan bu yatırımcılarla, 2010 Avrupa borç krizinin kaçınılmaz olacağını belirtiyor. 2009 yılı sonunda birkaç Euro Bölgesi üyesinin borçlarını ödeyememesiyle ortaya çıkan bu kriz, bütçe dengesinin önemini ortaya koyuyor. Devletlerin daima borçlarını temerrüde düşürdüğünü söyleyen Ferrero, birçok ülkenin temerrüde düşmesinin borç krizinin tekrarını yaşatacağını düşünüyor. Bu yüzden en büyük riskin bu borçların sürdürülemez olması olduğunu vurguluyor.