DEAŞ’ın Güney Asya’daki uyuşturucu planı
Şiddetin derecesini bir adım ileri taşımaya hazır ve Paskalya Bayramı’nda Sri Lanka’da gerçekleşen menfur katliamda olduğu gibi ihtiyaç duydukları tek şey motivasyon, eğitim, destek ve finansman olan yüzlerce küçük Ebu Bekir el-Bağdadi’yle dolu olan Güney Asya şiddet eğilimli cihat hareketi ağı açısından nispeten “bakir” bir alandır.
Bölgede olup bitenler sandığımız kadar net, tanımlı ve mantıklı olmadığı için, konuyu yerel siyasi çekişmelerden bağımsız olarak ele almak ve “dostlar ve düşmanlarla” dolu olan Güney Asya ve Güneydoğu Asya’nın ABD-Çin çatışmasının temel savaş alanı olduğunu unutmamak gerekir.
Medya derin analizlerden ve karmaşık senaryolardan ziyade sığ haberleri sevdiği için, Sri Lanka olayı ana akım medyada birkaç gün geniş yer bulduktan sonra hızlıca ve anlaşılmaz bir biçimde kayboldu. Öte yandan, bölgede en azından birkaç yıldan beri olup bitenler aşikâr olduğuna göre, saldırının şiddet eğilimli cihat hareketinin cehennem kapılarını açmadan önce toplumun sosyal katmanlarını altüst etmeyi amaçladığı Irak, Suriye ve Tunus gibi ülkelerde daha önce gerçekleşen olaylara benzediğini söyleyebiliriz. Endonezya gibi Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu ya da Sri Lanka gibi Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde “virüsün” yayılması açısından hiçbir fark yoktur. Halkın son seçimlerde Müslümanların çoğunlukta olduğu bir toplumu modernizme taşımaya karar verdiği Endonezya’da şu ana kadar olduğu gibi bazen Şeytan’ın projesi suya düşüyor. Bu nedenle, 2017’de seçilen Devlet Başkanı Maithripala Sirisena’nın ülkeyi anayasal bir çekişmeye ve siyasi bir karmaşaya sürüklediği eski Seylan adasında olduğu gibi, bir sonraki saldırının daha güçlü ve kurbanlarının daha küçük ve daha zayıf olması gerekiyordu.
Bir zaman stratejisi ve “siyasi” bir yaklaşımla terörü tüm dünyaya yaymak isteyen sözde “hilafet” adı altındaki terör karteli, zayıf, kırılgan veya bozulmuş toplumları hedef alıyor. İlk adım olarak, Körfez ülkelerinin hayır kurumlarının, Vahhabi vakıflarının ve Suudi iş adamlarının desteğiyle okullar, hastaneler ve sosyal tesisler gibi çok çeşitli yasal girişimlere para akıtıyor. Şiddeti başlatmadan önce ve başlattıktan sonra terörist cihat hareketini desteklemek için başvurdukları son çare ise uyuşturucu ticareti. Sıradan suç kartellerinin uyuşturucu ticaretinin artması riskli bölgelerde çalan tehlike çanı olabilir. Uyuşturucu, cihat hareketi şebekesi için elde edilmesi kolay bir mal: Örneğin, Afganistan’da Taliban kontrolündeki bölgeler dünyanın ana afyon kaynağını oluştururken, DEAŞ’ın Sri Lanka’daki eğitim kampı Körfez ülkelerindeki cihatçılar tarafından desteklenen Bangladeş’teki narko-terör çeteleriyle doğrudan bağlantılı. Ayrıca, Myanmar’ın Arakan eyaletinde Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu Yaba hapı ve metamfetamin üretiminden elde edilen gelirle finanse ediliyor. Durum kısaca bu şekildedir.
Öte yandan, Sri Lanka hükümeti de Tamil Kaplanları’na karşı mücadelede Müslüman paramiliter birlikleri eğitti. 2009 yılında iç savaşın sona ermesinden sonra, söz konusu grup tahmin edilebileceği gibi yerel cihat örgütü ile birlikte hareket etmeye başladı. Ayrıca, Sri Lanka istihbaratı ile silahlı Müslüman radikal unsurlar arasında Tamil Kaplanları’na karşı mücadelede gelişen bağlar o kadar sıkı ki, Paskalya Bayramı saldırısından haberdar olmamaları neredeyse imkânsız. Yurtdışından geldiği iddia edilen istihbarat raporu, bir sahte habere benziyordu. Zira, Sri Lanka istihbarat servisinin “gelmekte” olan saldırıyla ilgili yalnızca dikkate alınmayan bir uyarı raporu değil, aynı zamanda bir hedef listesi yayınladığını bilen CIA Hint istihbaratının eliyle hükümete bir mesaj gönderdi. Bununla birlikte, Irak’ın terörle mücadele istihbarat birimi olan Şahin İstihbarat Hücresi Ebu Bekir el-Bağdadi’nin hayatta olduğunu, terörün satranç tahtasındaki piyonlarını hareket ettirmeye hazır olduğunu ve gözünü daha büyük stratejik yüzleşme tahtasına diktiğini açıkladı.