Çoklu ittifaklar çağında Şanghay'a giden yol

HABER MASASI
Abone Ol

53 yıldır kapısında beklediğimiz AB üyelik serüvenimizin belki de en ciddi krizi yaşanıyor. Avrupa Parlamentosu’ndan çıkan müzakerelerin dondurulması karar tasarısının onaylanması yeni bir kırılma noktası oldu. AB’nin oyalamalarına alışkın olan Türkiye’nin bundan böyle daha farklı hareket edeceğine ait en net mesaj Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verildi. Zira Erdoğan tasarıdan bir hafta önce işaret ettiği Şanghay Örgütü, şimdi Türkiye'nin elinde önemli bir koz.

Türkiye 1963 yılında başlayan Avrupa Birliği (AB) yolculuğunda şimdi yol ayrımında. Zira, Avrupa Parlamentosu (AP), 3 Ekim 2005’te başlatılan üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasını öngören karar tasarısını 24 Kasım'da onayladı.

Bu karar tasarısının hukuki bağlayıcılığı bulunmasa da nihai karar Aralık ayındaki AB liderler zirvesinde verilecek. ‘Ya tamam ya devam’ mesajı veren ve ciddi bir kırılma yaşadığımız bu dönemde gözler AB’de değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’da. AB’nin yıllardır oyalama hamlelerine alışkın olan Türkiye’nin bundan böyle daha farklı hareket edeceğine ait en net mesaj Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildi.

Erdoğan fitili ateşledi

Fitili Erdoğan ateşledi. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üye olması gündeme gelirken, Şanghay Enerji Kulübü'nün 2017 dönem başkanlığı Türkiye'ye verildi. İlk kez üye olmayan bir ülkeye başkanlık görevinin oybirliği ile verilmesi, AB tarafına karşı elde edilen ciddi bir koz oldu. Uzun yıllar kapıda bekletilen haklı haksız eleştiri ve bahanelerle aradaki mesafesi her zaman AB tarafından belirlenen bu satrançta, oyun kurucu artık Türkiye. Şanghay’ın AB’ye alternatif olma durumundan ziyade ona karşı ciddi bir denge unsuru haline gelmesi Türkiye kadar bölgesel dengeleri de etkileyecek.

53 yıldır önünde beklenilen kapı

Uzmanlara göre, Erdoğan’ın bu çıkışı AB tarafına ‘Alternatifiniz var’ mesajı ve kozu şeklinde yorumlanabilirken, aynı zamanda önemli bir vizyonu da ortaya koyuyor. Bir bakıma, dünyadaki siyasal dengeler, küresel ticaret ve refahın doğuya doğru kaymakta olduğu bir ortamda Cumhurbaşkanı, AB tarafına karşı bir hamle yapmak yanında, yeni bir yol haritasının ilk sinyallerini veriyor.

Erdoğan, AP oylamasından yaklaşık bir hafta önce Özbekistan dönüşünde yaptığı açıklamada, Türkiye için Şanghay'yı işaret etti Erdoğan'ın, son olarak Kasım ayının sonunda "Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. 'Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği' dememeli. Mesela, 'Şanghay içerisinde Türkiye niye olmasın?' diyorum. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye'nin Şanghay Beşlisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır diye düşünüyorum" açıklaması sadece Türkiye’de değil küresel siyasetin gündemine bomba gibi düştü. Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı AP’deki Türkiye oylamasından önce yapması da manidardı. Türkiye 2011 yılındaki başvurusunun ardından 2013'te ŞİÖ'nün diyalog ortağı konumuna geldi ve bu tarihten sonra üyelik ihtimali birçok kez gündeme geldi.

Zenginlik doğuya kayıyor zamanın ruhunu yakalayan kazanır

Uzmanlara göre, Erdoğan’ın bu çıkışı AB tarafına karşı ‘Alternatifiniz var’ mesajı veya kozu olarak yorumlanabilirken, aynı zamanda önemli bir vizyonu da ortaya koyuyor. Bir bakıma, dünyadaki siyasal dengeler, küresel ticaret ve refahın doğuya doğru kaymakta olduğu bir ortamda Cumhurbaşkanı, AB tarafına karşı bir hamle yapmak yanında, yeni bir yol haritasının ilk sinyallerini veriyor. Özellikle 2008 krizinin ardından Batılı gelişmiş ülkelerdeki sorunların çözülememesi, AB içindeki Brexit başta olmak üzere yaşanan huzursuzluklar. Dünya’nın doğu tarafında Çin’in önlenemez yükselişi, Rusya’nın enerji gücü, Orta Asya bölgesinin hammadde kaynakları ve stratejik öneminin artışı dikkatle izleniyor. Doğudan yükselen bu yeni güç, iki dünya arasındaki Türkiye için de ulusal ve ekonomik çıkarlarının izinde yeni bir yol haritası çizme imkanı veriyor. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Erdoğan, zamanın ruhunun yakalanması gerektiğine işaret ediyor. Çünkü artık zenginlik doğuya kayıyor ve değişim trenini yakalayan kazanacak.

Dünya üretiminin çeyreği Çin ve Hindistan'da

AB mi yoksa Şanghay mı sorusu yol ayrımındaki Türkiye’nin gündemini hayli meşgul edecek gibi görünüyor. Kimilerine göre AB siyasal bütünleşme hedefi ve kurumsal yapısı ile hala dünyanın en önemli işbirliği oluşumu kimilerine göre, 2008 krizinden sonra ve özellikle Yunanistan meselesinde dağılmanın eşiğinde olan bir ulus devletler çatı kurumu. Şanghay bazı analizler için sadece ticaret odaklı bölgesel bir oluşum bazıları için de refahın doğuya kayması nedeniyle geleceğin süper gücü. 1950’li yıllarda dünya üretiminin yarısını Amerika, geri kalanını dünya yapardı. 1970’lerde dünya üretiminin üçte birini Amerika, üçte birini Avrupa ve Japonya, üçte birini de geri kalanlar yapıyordu. Bugün dünya üretiminin yüzde 20’sini Amerika, yüzde 24’ünü Çin ve Hindistan, yüzde 15’ini Avrupa yapıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi İsmail Tatlıoğlu’na göre, 2025 yılında dünya üretiminde Amerika kadar ağırlığı olan bir Çin olacak. O yıllarda Çin olmadan dünyanın hiçbir meselesini çözemeyeceksiniz. Aslına bakarsanız şimdi de çözemiyorsunuz. Dünyaya yeni aktörler geliyor. 1995 yılında dünya üretiminin yüzde 6’sını üreten Çin, şimdi yüzde 18’ini üretiyor. Böyle bir büyük değişim var. Böyle büyük bir değişimi özeti şudur; dünyada zenginlik doğuya kayıyor. Buna Türkiye de dâhildir. Doğu, medeniyete yabancı değil. Zaten kadim medeniyetin olduğu yerdir. Gitseniz ilk para nerede bulundu diye sorsanız, mutlaka Çin’e dokunursunuz. 1996 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şanghay kentinde "Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Çin ve Tacikistan" ülkelerinin katılımıyla adına "Şanghay Beşlisi" denilen bölgesel güvenlik alanında derin iş birliğini öngören bir oluşum gün yüzüne çıktı. 2001’de Özbekistan da dahil olunca adı "Şanghay İşbirliği Örgütü" olarak değişti. ŞİÖ özellikle 2000’li yılların başından itibaren Çin ve Rusya’nın eko-politik gücünün artmasıyla birlikte, ‘tek kutuplu dünya düzenine’ karşı çıkmaya başladı.

12,6 trilyon dolarlık ekonomi

Peki rakamlar ne diyor. Nitekim rakamlarda küresel ekonomik dengeler ve potansiyel açıdan ŞİÖ’ye işaret ediyor. AB’nin son 60 yılda aldığı entegre ve her alanda uzmanlaşan işbirliği gerçeğini göz ardı etmeden uzmanlar da ŞİÖ’nün önemine dikkat çekiyor. Örgüt toplamda 1.8 milyarlık nüfusu ile dünya nüfusunun yaklaşık çeyreğini (yüzde 22) oluşturuyor. Hindistan ve Pakistan’ın 2017’deki katılımlarıyla beraber bu rakam yüzde 42’ye çıkacak. AB’ye üye 28 ülkenin toplam nüfusu ise 2015 itibarıyla 508,2 milyon iken İngiltere’nin ayrılmasıyla 66 milyon kişi azalacak. ŞİÖ’nün 6 ülkesinin ekonomik büyüklüğü ise 12.6 trilyon dolar yani dünya ekonomisinin yüzde 20’si. Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre ortak pazara sahip AB ekonomisinin toplam GSYH'si geçen yıl 16,2 trilyon dolar oldu. Yine Brexit sonrası bu rakam 2.8 trilyon dolar azalacak. Yani iki oluşumun ekonomik değeri birbirine çok yaklaşacak.

  • Büyüme oranları açısından da ibre ŞİÖ’den yana zira, son 5 yılda örgüt ortalama yüzde 5.6 büyüdü. AB ülkeleri ise 2008 krizi sonrasında son 5 yılda 1.5’lik ortalama ile büyürken geçen yıl bu rakam 1.9 oldu.

İhracat açısından bakıldığında AB ülkelerinin 2015 ihracatı 2.2 trilyon dolar iken sadece Çin (2.1 trilyon dolar) ve Rusya’nın (341 milyar dolar) ihracatı 2.4 trilyon dolar.

Avrupalı olmanın maliyeti her gün artıyor

AB’nin kurumsal yapısı son yıllarda hantallıkla eleştiriliyor.

AB bugünkü düzende ‘siyasi birlik’ hedefi olan ve üye devletlerin egemenliklerini bir ölçüde paylaştıkları tek uluslararası kurum. ŞİÖ’nün ise böyle bir amaç ya da çabası söz konusu değil. Ayrıca, AB’nin 1956 yani kuruluşundan bugüne gelen 150 bin sayfayı geçtiği kabul edilen geniş bir müktesebatı ve kurumsal bir yapısı var. Meclisi, mahkemesi, parlamentosu, bayrağı, vatandaşlığı, pasaportu ve marşı ile ile bir devlet görünümünde olduğunu da hatırlatalım.

ŞİÖ ise bunların hiç birine sahip değil. AB'nin üye ülkeleri arasında insan, sermaye ve ürünlerin serbest dolaşımı bulunurken ŞİÖ'de bunlar da yok. AB, diğer ülkelerle de serbest ticaret anlaşması imzalayabilirken ŞİÖ üyeleri kendi aralarında serbest ticaret anlaşmasına sahip değil. ŞİÖ'ye kıyasla, AB'ye daha çok benzeyen Asya örgütü ise Avrasya Ekonomik Birliği (AEB). Rusya, Kazakistan, Ermenistan, Belarus ve Kırgızistan'ın üye olduğu AEB'de insan, sermaye ve ürünlerin serbest dolaşımı bulunuyor. Öte yandan AB arasında tam entegre yapı görünse de bu ülkeler için ek bir maliyet ve egemenliğin kısıtlaması anlamına geliyor. Zira son yıllarda AB ülkelerinde milliyetçi söylemin yükselme nedenlerinden biri de Almanya güdümündeki birlik kurumlarının aşırı müdahaleci tavrı.

AB’nin kurumsal yapısı son yıllarda hantallıkla da eleştiriliyor. Birliğin masrafları 2007’de 116 milyar Euro iken 2017 bütçesinde 167 milyar euro gider belirledi. Bu masraflar tabi ki üye ülkelerin yani vatandaşların cebinden çıkacak. İngiltere’nin AB’den ayrılma kararında bu maliyet nedeniyle yükselen vergilere tepkiyi de unutmayalım.