Bir devir kapanıyor: Merkel'den sonra

HABER MASASI
Abone Ol

Almanya’nın iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birliği, Eylül’deki federal seçimler öncesinde Angela Merkel’in yerine parti lideri olarak Armin Laschet’i seçti ve Merkel döneminin sona ermesinin yolunu açtı.

Almanya’da 26 Eylül’deki genel seçimler öncesi Şansölye Angela Merkel aday olmayacağını çok önceden ilan etmişti. Bunun yanı sıra başka herhangi bir uluslararası kuruluşta görev almayacağını da söyledi. Böylece 2021 yılı Almanya’da 16 yıllık Merkel döneminin sonu olacak. Berlin Duvarı sonrası dönemin yarısından fazlasında Almanya’yı yönetmiş olan Merkel’den sonrası, Almanya için yeni ve zorlu bir dönemin de başlangıcı anlamına geliyor. Merkel’in vedasıyla Almanya’yı ekonomide, siyasette ve toplumsal konularda derin değişimler bekliyor. Merkel’den sonra Almanya’nın, Avrupa ve Türkiye politikası da köklü değişimlere uğrayacak.

Siyasi boşluk korkusu

Armin Laschet ve Angela Merkel.

Almanya, 2007’de mali, 2010’da euro, 2015’te mülteci krizi gibi derin ekonomik ve siyasi krizlerden Merkel yönetimi sayesinde kazançlı çıkmayı başardı. 2005’te Merkel iktidarına kadar ekonomisi çok cılız büyüyen, hatta ‘Avrupa’nın hasta adamı’ olarak nitelenen Almanya, bu tarihten itibaren sürekli bir büyüme sürecine girdi. OECD verilerine göre 15 yılda Almanya’nın kişi başına gayri safi milli geliri yüzde 16 arttı. Ekonomisi ortalama yüzde 1,6 büyüdü. 6 milyonu aşkın yeni iş yeri yarattı. İşsizlik yüzde 11’lerden yüzde 3,4’lere geriledi.

Düzenli bir ekonomik büyüme fırsatı yakalayan Merkel, Almanya’yı, ‘Avrupa’nın lokomotifi ve istikrar çapası’ yaptı. Euro Bölgesi’nde güç dengesini değiştirdi, siyasi ağırlığı Fransa’nın elinden aldı. Almanya, bugünkü konumunu müzakerelere çok iyi hazırlanan, soğukkanlı ve sakin hesaplar yapan Merkel’e borçlu olduğunun farkında ve şimdi de Merkel’den sonra siyasi bir boşluğa düşülmesinden korkuyor.

Merkel ise siyasi hayatının en derin ve son krizi korona bunalımından başarıyla çıkarak görevini zirvede bırakmak, böylece başbakanlık koltuğunu yine bir Hıristiyan Demokrat lidere teslim etmek istiyor. Partisinin gelecek seçimleri kazanma şansı da Merkel’in korona krizindeki başarısına bağlı görülüyor. Şu ana kadar Almanya’da ve tüm dünyada olumlu bakılan liderim Covid-19 kriziyle başa çıkması nedeniyle popülerliği artış gördü.

Bölünmüş bir Almanya ve Avrupa

26 Eylül’de sandıktan nasıl bir başbakan çıkarsa çıksın, Almanya şimdiki Almanya olmayacağı söyleniyor. Merkel 16 yıl sonra görevi bırakırken, 2015’te mültecilere kapıları açmakla geride bölünmüş bir parti ve toplumla birlikte bölünmüş bir AB de bırakıyor. Merkel’in mülteci politikası Almanya ve Avrupa’da aşırı sağı güçlendirdi. Almanya’da en çok korkulan oldu. 2017 seçimlerinde yabancı ve İslam karşıtı AfD, sandıktan üçüncü güçlü parti çıktı. Yeni seçilecek başbakan toplumdaki bu bölünmüşlüğü tamir etmek için içeride ve dışarıda Merkel’den farklı bir politika izlemek zorunda. Bu yeni politika başta Türk toplumu olmak üzere, Almanya’da yaşayan göçmenler ve mülteciler açısından da büyük önem taşıyor. Yeni politikaya göçmenler hangi ölçüde katılacak ya da dışlanacak?

  • Almanya işsizlik oranı: %6
  • Almanya Gayrisafi Yurtiçi hasılası(2020) 3.8 trilyon dolar

Avrupa ve Türkiye

Armin Laschet-Alman Federal Meclisi Üyesi.

Almanya’nın, Merkel döneminden sonra Avrupa ve Türkiye politikası, büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu göçmenlere yönelik nasıl bir siyasi yol izleyeceği sorusu en çok merak edilen konuların başında. Merkel, AB’de sıkı bir borç freni ve mülteci politikasıyla diğer üyelerin eleştirilerine maruz kaldı. İngiltere AB’den ayrıldı. Diğer Avrupa ülkelerinde de ‘AB’den çıkalım’ sesleri güçlendi.

Ama AB’nin Almanya için önemini iyi bilen aynı Merkel, korona virüs krizinde AB’nin dağılma tehlikesine karşı hızlı hareket etti ve Almanya’yı başka Avrupa ülkelerinin borçlarına ortak eden 750 milyar euro tutarındaki yardım paketini onayladı.

Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmayan Merkel, zaman içinde Türkiye’yle sıcak bir diyalog kurdu. İki ülke arasında iş birliği güçlendi. 2017 referandumunda Türk politikacılara Almanya’da konuşma yasağı ilişkileri kopma noktasına getirdi. İki ülke arasındaki ilişkiler ilk kez Merkel’le bu kadar derin bir bunalım yaşadı. Ancak 2015’te yaşanan mülteci krizi, Avrupa için Türkiye’nin önemini yeniden hatırlattı ve Merkel, Türkiye’yle ilişkileri düzeltme yolunu seçti.

Almanya şansölyesi Merkel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Son olarak Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin doğal gaz ve petrol arama faaliyetleri sonucu AB üyesi Yunanistan ile yaşanan gerilimde, Almanya ara buluculuk rolü üstlendi. Gerek kendi partisi, gerek muhalefet, gerekse Fransa ve Yunanistan’ın baskılarına rağmen Türkiye’yle uzlaşma, diyalog, AB ile bağlarının koparılmaması politikasında kararlı bir tutum sergiledi.

Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin yeni Başkanı Armin Laschet’in Türkiye politikası ise Merkel çizgisi ile birebir örtüşüyor. Bu bağlamda Laschet geçmişte örneğin Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerilimlerde Merkel’e yakın rasyonel tonda söylemlerde bulunurken, Türkiye’nin bir NATO üyesi ve AB’ye komşu ülke olarak Almanya için jeostratejik önemine işaret etmişti. Bu doğrultuda sıklıkla diyalog vurgusu ve “ahde vefa” çağrısı yapan Laschet Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini mümkün görmese de, AB sürecine son verilmesine de karşı çıkan az sayıdaki CDU’lu siyasetçilerden olmuştu. Türkiye’nin, Almanya için önem taşıdığına sık sık dikkat çeken Laschet, iki ülke arasındaki tüm görüş ayrılıklarına rağmen sorunların diyalog yoluyla çözümlenmesi gerektiğini savunmuştu.