‘Batı kendi içinde çatışacak’ tezi yakında tartışmaya açılır
2006’dan bu yana küresel ekonomik kriz üzerine tartışmaları dikkatle izlemeye çalışıyorum. Ekonomist olmamama rağmen, daha o tarihte tartışmaların bu kadar ilgimi çekmesinin nedeni, krizin sadece ekonomik olmadığına, jeopolitik sonuçlar doğuracağına, küresel iktidar kavgasının en açık tartışma biçimi olduğuna ilişkin kanaatimdi. Ya da bu yönde kanaatlere katılmamdı.
Bu yüzden, Türkiye’de ekonomik kriz tartışmaları henüz başlamamışken 2006-2007 yıllarında bu yönde çokça yazı yazdım. Dikkatleri özellikle dar ekonomik tartışmaların dışına çekmeye çalıştım. Kriz siyasi, iktidar hesaplaşmasının bir parçasıydı. Atlantik merkezinin ekonomik düzenine karşı bir başkaldırı söz konusuydu.
Tek kutuplu Süper Amerikan Yüzyılı Planı’nın boşa çıkmasından sonra çok kutuplu, çok başkentli yeni bir dünya arayışı başlamıştı. Yeni ekonomik havzalar oluşuyordu ve bu havzalar yavaş yavaş siyasi pozisyonlar almaya başlamıştı. Bütün kartlar ABD ve müttefiklerinin sınırsız kudretini sınırlandırmaya ayarlanıyordu. Asya ülkeleri başı çekiyor, Latin Amerika ülkeleri öne çıkmaya çalışıyor, Türkiye gibi imparatorluk geçmişi olan ülkeler eski gücünü arıyordu.
Bütün bu arayışlar, uzlaşma ve paylaşım yerine tamamen çatışmalarla şekilleniyordu. Aslında örtülü bir dünya savaşı söz konusuydu. Yeryüzünün bazı bölgelerinde patlayan iç çatışmalar, yaşanan işgaller, devlet kontrolü altında servis edilen terör operasyonları bu çatışmanın parçasıydı. Küresel stres ve güçler arası hesaplaşma bazı yerlerde patlıyor, çatışmanın boyutu hakkında bilgi veriyordu. Dünya büyük bir uyum, uzlaşma yalanıyla oyalanırken, bir tiyatro oynanırken örtülü savaş giderek daha da şiddetleniyordu. Hesaplaşmanın en ağır faturasını ise Müslüman ülkeler çekiyordu. Bunun da kılıfı “İslam tehdidi” kavramı ile zaten önceden hazırlanmıştı.
Türkiye, bu küresel çatışmanın en sıcak cephesinde, bölgesinde duruyor. Atlantikçi ve Asyalı güçleri ayıran bir nevi ölüm çizgisinde yer alıyor. Bu yüzden etrafı çatışmalarla, savaşlarla çevrilmiş durumda. Bu yüzden Türkiye ardı ardına müdahalelere maruz kalıyor, imparatorluk geçmişini hatırlayıp yeniden ayağa kalkması engellenmeye çalışılıyor.
Son üç yılda üç büyük saldırı atlatan, olağanüstü bir direnç gösteren Türkiye, artık doğrudan kendi müttefikleri tarafından vuruluyor. Bunun sebebi ise, Ankara’nın duruşunu yeniden biçimlendirme, küresel örtülü savaşta sadece cephe ülkesi haline dönüştürme hesabıdır. Atlantik merkezi, bu kalıba uymayan, iddialarıyla öne çıkan yeni Türkiye’yi hedef alıyor, diz çökmeye zorluyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinden hemen sonra, kredi kuruluşlarının mesaj yüklü not indirimi, 15 Temmuz sonrası saldırıların ekonomik ayağına ilişkin çarpıcı bir örnek sundu. Eğer öyleyse ekonomik saldırılar devam edecek demektir. Öyleyse biz dikkatleri yeniden Türkiye’nin ötesine, küresel örtülü savaşa çekmek ve durumu bu çerçevede anlayıp analiz etmek zorundayız. ABD ve AB arasındaki karşılıklı cezalandırma, şirketlere müdahale örnekleri Atlantik içinde de bir tür ekonomik kavganın başladığını, gelecekte bunun bir şekilde jeopolitik sonuçları olacağını bize gösteriyor. Bunları öne çıkarıp tartışmak zorundayız.
Doğu-Batı hesaplaşmasının, Atlantik içinde bir çatışma ile devam edeceğine dair çok güçlü gelişmelere tanık oluyoruz. “İslam kendi içinde savaşacak” tezi ile bütün Müslüman ülkeleri iç savaşa sürükleyen Batı dünyasının kendi içinde sorunları hızla büyüyor. Bunu itiraf etmekten çekinseler de, bir süre sonra üstü örtülemeyecek bu gerçek, dünyanın en keskin tartışma konularından biri haline gelebilir. “Batı kendi içinde savaşacak” tezi bile yavaş yavaş öne çıkmaya başlayabilir.
Bölgemizdeki bütün çatışmaların, krizlerin bu büyük hesaplaşma ile bir bağlantısı vardır. Yakın gelecekte, bizim coğrafyayı kaos coğrafyasına dönüştürenlerin kendi coğrafyalarında ciddi sıkıntılar yaşayacağını söylemek için artık erken değil. Rusya’ya yaptırımlar, Asya-Atlantik çekişmelerinden sonra, Atlantik iç çekişmesi yeni bir küresel kriz alanı olarak öne çıkabilir.
21. yüzyıl küresel düzeni hiçbir şekilde uzlaşma ve paylaşımla kurulamayacak. Her küresel düzen, çok büyük krizlerin ardından biçimlendirilmiştir. İnsanlık belki de bir kez daha buna tanık olacak gibi. Bu yüzden, her ne kadar sıcak çatışmalar bizim coğrafyamızda yaşansa da, aslında küresel savaşın bütün cephelerine dikkat etmek, örtülü dünya savaşının Avrupa ve Amerika’da da cepheleri olduğunu not etmek durumundayız.