Bağımlılık ve toplumsal sürdürülebilirlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın rolü
Türkiye’de alkol ve madde bağımlılığı başta olmak üzere bağımlılıkla mücadeleyi yürütmek üzere 2017 ve 2019 yıllarında güncellenen şekliyle Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu (BMYK) kurulmuştur. Cumhurbaşkanı Yardımcısının başkanlığında 11 Bakanın üyesi olduğu bu kurulun altında görev yapan idari ve teknik kurullar da yer almaktadır. Merkezi yönetimin il ve ilçe düzeyindeki örgütlenmesine kadar uzanan yapılanmada eksik olan, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve belediyeler gibi paydaşların karar, uygulama ve değerlendirme mekanizmalarında yer almamasıdır.
BMYK ve Yeşilay’ın bağımlılıkla mücadele gündemlerine bakıldığında, devletin bağımlılığı en üst düzeyde bir duyarlılıkla ele aldığını gösteriyor. Ne var ki, bağımlılığa çözüm geliştirmede merkezi ve yerel yönetim, özel sektör ve STK’ların işbirlikli bir model içinde işlev görmeleri gerekiyor. İnsani Yardım Vakfı İHH’nın 2020 yılında yayımladığı rapor, bağımlılığı Türkiye’nin toplumsal sürdürülebilirliği için en önde gelen tehdit olarak gösteriyor. Türkiye’nin uluslararası ilişkilerindeki gelişme, turizm, dış ticaret ve uluslararası yatırımlardaki artışlar ile çevresindeki çatışma ve savaş ortamları beraberinde uyuşturucu ticareti dâhil suç ekonomisinin farklı görünümlerde tezahürlerine ve boyutlarının genişlemesiyle sonuçlanıyor.
Amerika ve Avrupa’da alkol ve madde bağımlılığıyla mücadelede Türkiye’deki uygulamaya benzer örgütlenmelerin yanı sıra sivil toplumun da aktif olarak müdahil olduğu farklı çözüm yöntemleri dikkat çekiyor. Türkiye pratiğinde Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sırasıyla en fazla aktif rol ve sorumluluk alan kurumlardır. Devlet korumasındaki çocukların barındırıldıkları mekanlara ilişkin geliştirilen alternatif çözümler bağımlılıkla mücadelede bir örnek olarak alınabilir. Halihazırda az sayıdaki STK bağımlılıkla mücadelede “klinik ortamında çözüm” dışında alternatif sayılabilecek çözümler sunmaktadır.
Bağımlı bireylerin, genelde düzenli bir gelirden yoksun oluşları, sosyal çevrelerini büyük oranda kaybetmiş olmaları, mesleklerini ve zanaatlarını icra kabiliyetlerini yitirmiş olmaları gibi nedenlerle, ücret karşılığı bağımlılıktan kurtarma hizmeti veren yerlerden yararlanma imkânları oldukça sınırlıdır. Ulaşım, barınma, yeme-içme, sosyal ve kültürel etkinlik düzenleme, sosyal sorumluluk projelerinde görev verme gibi imkanlar düşünüldüğünde belediyelerin mevcut imkan ve kabiliyetleriyle geliştirilecek yeni modelin sürdürülebilirliğine önemli bir katkı yapacağı söylenebilir. Konusu insan olan ve çözümü en zor sayılabilecek bir konuda sivil toplumun gönüllülük esaslarına dayalı olarak bağımlılıkla mücadelede görev alarak başarılı olması, ancak modelin belediye, sağlık ve güvenlik hizmetleri gibi diğer bileşenlerinin de aktif rol almasıyla mümkün olabilecektir.
Yazının devamı Z Raporu 50. sayısında