Artık kararlı risk yönetimi içeren stratejiler gerekiyor
Piyasaları anlatmak ve yorum yapmanın zor olduğu zamanlardan geçiyoruz. Öncelikle hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Türkiye’mize geçmiş olsun dileklerimizi iletirken, birlik ve beraberlik içinde yaralarımızın en kısa sürede sarılmasını temenni ediyoruz.
Global piyasalarda ardışık Fed ve ECB toplantılarının ardından bir miktar risk algısının değişmeye başladığını gözlemliyoruz. Uzun süredir dile getirdiğimiz gibi resesyon korkularına bağlı olarak kötü veri-iyi piyasa algısıyla Fed’in faiz artışlarına iki toplantı daha devam edip faizleri yüzde 5 sınırına yakın bir yere getirdikten sonra durabileceği hatta yıl sonuna doğru faiz indirebileceği beklentisi ile oluşan sürecin sorgulandığını gözlemliyoruz. Enflasyon hafif aşağı yönlü bir sürece girmesine rağmen hedeflerden hala oldukça uzak olması ve işsizlik verileri ve büyüme verileri dahil gelen verilerin şimdilik beklenenden iyi olması ve çok derin bir resesyon sürecini işaret etmemesi doğal olarak Fed’in hem kendisini hem de piyasaların Fed’e bakışını bir miktar değiştirmeye başladı. Fed Başkanı Powell’ın konuşmalarında sıkı para politikasına dair sinyallerin devam etmesi ve 2023 için herhangi bir faiz indirimine vurgu yapılmaması, önceliklerinin enflasyon ile mücadele etmek olduğunun altını ısrarla çizmesi bu algının değişiminde en önemli faktör. Fed tutanaklarında bize göre öne çıkan ifadelere baktığımızda da buna benzer yaklaşımlar görmekteyiz. Tutanaklarda gelen veriler, enflasyonun yüzde 2’ye doğru devamlı bir düşüş eğiliminde olduğuna dair güven verene kadar, kısıtlayıcı politikanın sürdürülmesi gerektiğini ve bunun biraz zaman alabileceğini belirtti. Yani hep söylediğimiz gibi uzun bir süre sıkı para politikası sürdürme ihtimali iyice güçlenmiş oldu.
İkinci bir önemli unsurda… Bazı üyelerin ‘yeterince kısıtlayıcı olmayan’ bir politikanın enflasyon baskılarını hafifletme konusunda kaydedilen ilerlemeyi durdurabileceğini söylemeleri oldu. Bu notlar kafa karışıklığını gösterirken faiz indirim beklentilerini kısa-orta vade adına iyice öteleyecektir. Fed politika faizi hâlihazırda yüzde 4,50-4,75 seviyesinde. Piyasa şimdilik faiz oranının Haziran ayı toplantısı ile birlikte 5,25-5,50 seviyesine kadar çıkabileceğini fiyatlamakta. Ama buna şerh koyan isimlerde var.
Örneğin JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon, son açıklamalarında ABD’de faiz oranının yüzde 6’ya ulaşabileceğini öngördüğünü söyledi. Dimon, “Enflasyon konusunda kontrolü biraz kaybettik. Fed muhtemelen faiz artırımlarını yüzde 5’ in üzerinde bir yerde durduracak, ancak faizin daha yukarı gitmesi de gerekebilir. Faiz oranlarının konuşmakta olduğumuz yüzde 5’in üzerindeki seviyelerden daha yukarı gitmesinin gerekebileceğinde kuşkulanıyorum. Faiz yüzde 6’ya ulaşabilir” dedi.
Hatta merkez bankalarının piyasalara destek vermesi gerektiği söylemleri ile tanınan IMF’den gelen açıklamalarda bu noktada dikkat çekiyor. IMF’den küresel merkez bankalarının enflasyonu sürdürülebilir bir şekilde hedefe geri getirmek ve fiyat baskılarında bir toparlanmadan kaçınmak için faiz oranlarının daha uzun süre daha yüksek kalması gerektiğini finansal piyasalara netleştirmeleri gerektiği yönünde açıklamalar geldi.
IMF’nin uyarısı, finansal koşullarda beklentilerle ekim ayında bu yana ciddi bir gevşeme olduğu ortamda gelmiş oldu. IMF’nin Para ve Sermaye Piyasaları Departmanı Başkanı Tobias Adrian ve iki yardımcısı, “Merkez bankaları, enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde hedefe döndüğüne dair kanıt bulunana kadar faiz oranlarını daha uzun süre yüksek tutma ihtiyacı duymanın muhtemel olduğunu iletmeliler. Erken şekilde gevşeme, ekonomik aktivite toparlandığında enflasyonda keskin bir yeniden artış riski getirebilir, ülkeleri enflasyon bekleyişlerini kontrolden çıkaracak daha fazla şoka açık hale getirebilir” dediler. Bunlar IMF’den gelen marjinal söylemler olarak kayda geçmiş oldu.
Grafikler ve yazının devamı Z Raporu 46. sayısında