Yeni başlayanlar için edebiyat

HABER MASASI
Abone Ol

Yazarları okunmadan tasnif edilen isimler sonradan başa çok iş açar. “Kolaycı tasnif”, tasniften çok daha önce vardır yeryüzünde. Bir gelenektir. Bir de bu gibi isimlerle kardeş başka isimler de vardır: Oğuz Atay, A. H. Tanpınar, gibi.

Dosto-Tolstoy: Birer Rus kardeştirler. Ama birbirleriyle kardeş değildirler. Balzac da bir kardeştir, ama yine bunlarla kardeş değildir. Ancak kitaplıkta bir araya gelebilirler (zihinde değil). Bunlar, Erasmus değişim programıyla ülkemize gelmemişlerdir. Birçok ayrım vardır edebiyatta işte böyle. Üniversite öncesi eğitimde (eğitim denilir, öğretim denilmez), bu kardeşlerden bahseden mutlaka çabası karşılığında prim alacaktır (maaş değil). Lise bitip de, bir bölüme kaydını yaptırınca bunları zikrederken maaş beklenir, ancak bahsedenlere prim bile verilmemelidir. Yazarları okunmadan tasnif edilen isimler sonradan başa çok iş açar. “Kolaycı tasnif”, tasniften çok daha önce vardır yeryüzünde. Bir gelenektir. Bir de bu gibi isimlerle kardeş başka isimler de vardır: Oğuz Atay, A. H. Tanpınar, gibi. Bazen yüceltilirler, yüceltilmeleri de gerekebilir, ancak bunlar okunmadan adlarından uzun süre bahsedilirse, ve edebiyat çevresinde hayatını sürdürme konusunda ısrar edilirse, kişi de -Allah korusun- kaygı bozukluğuna yol açabilirler. Bu durumda bu edebiyatçılar, insan hayatı için birer tehdittir. (Sedat Demir)

Edebiyat mahalleleri ve cadde:

1. Mahalle

Belirli aralıklarla yanıp sönen sosyal ve siyasal oluşumların hemen ardından aniden evler, caddeler, sokaklar yapılıverir. Dikiliverir. Sokaklar, cadde diyelim onlara da, sınırdır artık her ikisi de. Her ne kadar, bir süre önce ağaçlı, banklı bir parkta -mahalle aralarında küçük parklar- oturulmuş, çayla demlenilmiş olsa da, park bir muşambaymış gibi katlanılır, rafa kaldırılır ve herkes evine geçip, karşı mahallenin penceresine doğru yüksek ve kızgın sesle konuşulur, edebiyat dışı olan bu konuşmalardan sesler kısılınca, pencerelerin kanatları, ardından ışıklar kapanır. Susulur. Artık karşı mahallenin evine gidilmez. Birer “biz” üretilir. Artık o park da yoktur.

Birçok ayrım vardır edebiyatta işte böyle.

2. Cadde

Bütün bunlar olurken, artık sadece herkes kendi evinden mahallesindekiler için öykü, şiir yazarken caddelerin uzunluğu artar, genişliği değil. Tozludur yürüyen için. Sırtını, evindeki duvara verenler için her şey, (herşey ayrı yazılmamalı), evet evrendeki her şey çok daha etkili biçimde mizana sahiptir. İşler biraz kolaylaşmıştır, daha az iş vardır artık kontakları kapatanlar için. Caddede olan için iki durum su yüzündedir: a) belirsizlik ve b) başka bir tehlike

Otuz yıldır öykücülüğümüz aynı mecranın içinde akıyor
Post Öykü

a) Evleri birbirleriyle fiziki anlamda karşı karşıya tutan cadde biraz ıssızlaşır. Kimsesizleşir. Ama burada söylenen söz, doğrudan yazınsala bağlanır. Şimdi için değil, çok sonrasına. Bir anlamda tüm zamana. (Dolayısıyla, yukarıdaki ayrımda belirsizlik sözünü aslında ortadan kaldırabiliriz.)

b) Cadde, edebiyatın orta yolu değildir (Siyaset, ekonomi ve vesaireden bahsetmiyoruz.) Ama öyle sanan herhangi bir mahalle sakini tüm hırsıyla, saksı dolu çiçekleri caddede yürüyenin kafasına atabilir. Olan çiçeğe olur, caddedeki yürür. Gider. Giden, sokağa girmemelidir. Saksının baskısından kurtulsa da bu, edebiyat için bir kurtuluş değildir. (Sedat Demir)