Soner Oğuz Öyküsü
Soner Oğuz öykülerinde öne çıkan iki temel durum var. Birincisi: Öykülerinin biçimsel yapısıdır. İkincisi ise okura bir kurmacanın içinde olduğunu sık sık hatırlatmasıdır. Günümüz öyküsüne baktığımızda, anlatıcının kendisini metne dâhil ettiği ve bu metinlerin kurmaca olduğuna işaret ettiği öykülerin sayıca fazla olduğunu görürüz.
Soner Oğuz iki bin on dört yılında yayımladığı oda ve sesler öyküsüyle Hece Öykü dergisinde gösterdi kendisini. Aradan geçen yaklaşık üç yıllık sürede de öykülerini düzenli olarak Hece Öykü ve Mahalle Mektebi dergilerinde yayımlamaya devam etti. Disiplinli ve çalışkan bir yazar olan Soner Oğuz yayımlanan ilk öyküsünden son öyküsüne kadar, niteliksel anlamda da bir yükseliş gösterdi. Öyküsünü kusurlarından arındırmak için uğraşırken diğer yandan da kendi çizgisini oluşturmaya yönelik çalışmalar yapmaya devam etti. Bu yazıda genç yazarın Hece Öykü ve Mahalle Mektebi dergilerinde yayımlanmış on iki öyküsünden yola çıkarak bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.
Daha önceki yazılarımda değindiğim özgün olma, kendi sesini yakalama kıstaslarından tekrar bahsetmek istiyorum. Çünkü bu durum sadece genç yazarların üzerindeki bir yük değildir. Yazan, eser üreten herkes kendi sesini bulmak zorundadır. Bir yazar ancak bunu yakalayabildiği ölçüde başarılı olur ve diğer yazarlardan ayrılır. Daha önce öyküsünü incelediğim genç yazarlar kendilerine has bir özellikleriyle çağdaşı diğer yazarlardan ve yaşanan karmaşadan sıyrılıp öne çıkmış isimlerdi. Henüz dergilerde yayımlanan öyküleriyle kendi sesini bulma yönünde önemli adımlar atmışlardı bu isimler. Kimisi güçlü hikâyeleri ve dil yetkinliğiyle, kimisi kadın karakter ve kadın anlatıcılardan oluşturduğu öykülerle çağdaşı diğer yazarlardan ayrılıyordu. Soner Oğuz da kendi öykü atmosferini kurmak için çalışan ve bu yönüyle çağdaşı genç öykü yazarlarından ayrılan bir isim.
Soner Oğuz öykülerinde öne çıkan iki temel durum var. Birincisi: Öykülerinin biçimsel yapısıdır. İkincisi ise okura bir kurmacanın içinde olduğunu sık sık hatırlatmasıdır. Günümüz öyküsüne baktığımızda, anlatıcının kendisini metne dâhil ettiği ve bu metinlerin kurmaca olduğuna işaret ettiği öykülerin sayıca fazla olduğunu görürüz. Yazarlar kurmacaya işaret ederken çoğu zaman öykü akışı içerisinde okurla konuşarak yaparlar. Soner Oğuz, öykülerinin kurmaca olduğunu öykü karakterleri ve anlatıcıyla konuşarak gösteriyor.
Hikâyeyi destekleyen biçimsel yapı
Soner Oğuz öykülerinde göze çarpan ilk özellik biçimsel yapıdaki farklılıklardır. Daha çok şiirde görmeye alıştığımız basamaklı cümle kullanımları, kelime eksiltmeler Soner Oğuz öykülerinde kendilerine yer bulur. Tercih edilen bu yapı hikâyenin akışını güçlendirmek için tercih edilmiştir. Postmodernizmin, sınırları kuralları ortadan kaldıran anlayışını ölçülü ve başarılı bir şekilde kullanan yazar, tercih ettiği bu biçimsel yapıyla metnin iç ritmini de dengeleyerek okurunu öykü finaline taşıyor.
“Mer
-di
-ven
Gibi kaydırılarak yazılmış:
L………………..
E…………………..
Y…………………….
L……………………….
A………………………..
Ah, o akrostiş… O merdiven… O kalem!”
Yukarıda yazarın tercih ettiği biçimsel yapıya örnek bir alıntı görüyorsunuz. Deneysellik, Postmodern Edebiyat başlıkları altında tercih edilen bu ve benzeri biçimsel yapılar çoğu zaman yazarın öyküsüne zarar verirken, Soner Oğuz öykülerinde bu yapının öyküyü desteklediğini görüyoruz. Bunu yazarın başarı hanesine artı bir olarak ekleyebiliriz.
“İlkin bir çocuk düştü bisikletten / bir yetişkinin çocukluğuydu dizlerinde kanayan / orta yaşını henüz aşmış bir kadın, takma dişlerine alışmaya başladı / fırıncının çırağı yıllar sonrasına üç iz taşıdı sağ elinin yanan üç parmağında / bir adam darlığa düştü varlıktan / “eşekten düşen ölmez; attan düşen ölür.” dediler / bildiler / elalemin lafı bir anayı kocattı / çanak antenler, açların çığlığını gizledi toklardan / haritada gezinen işaret parmakları vardı / uçaklar savaşa havalandı / ihtiyar, iki fidan dikti bahçeye / ölüme meydan okurca / “can suyu” dedi gözlerinin içi parlarken / genç kızın avuçlarına kınalar düştü” (hayat yahut gelişigüzel sahneler)
Yine bir başka biçimsel tercih görüyorsunuz, Hayat Yahut Gelişigüzel Sahneler isimli öyküsünde. Yazarın tercih ettiği bütün bu biçimsel yapıların amacı, anlatılan hikâyenin görsel bir şekilde desteklenmesini sağlamak ve metnin iç ritmini dengeleyip okuru kolaylıkla finale taşımaktır.
Sıradanlaştırılan kurmaca, yüceltilen hikâye
Biçimsel yapı tercihiyle kendi çizgisini kurmaya çalışan genç yazar, kurmacayı ve iplerin kendinde olduğunu ön plana çıkaran vurgularıyla da kendi çizgisini kurma çabasını destekliyor. Yazarın çoğunlukla öykülerindeki karakterlerle konuşması, kalemle konuşması ve öykü akışını değiştirmesi bir teknik olarak da algılanabilir. Fakat ben bu tercihin teknik bir çabadan ziyade; yazarın öykünün hikâyesini yüceltme, okurun dikkatini hikâyeye çekme çabası olarak görüyorum.
Yazarın öykülerine baktığımızda zaman zaman modernizm eleştirisi yaptığını da görüyoruz. Özellikle bir cenazeyi ve sonrasını anlattığı Eksik Bir Seramoni ve Sonrası öyküsünde bu durumun çok daha belirgin bir şekilde kendisini gösterdiğini söyleyebilirim. Cenazeye katılanların söylemek istedikleri fakat söyleyemediklerini sezdirerek veren yazar, burada insan ilişkilerinin yapaylaşmasına bir eleştiri getiriyor.
Özetlersek, Soner Oğuz öykülerinin biçimsel yapısıyla, öykünün hikâyesine dikkat çekmek için kurmacanın vurgulanmasıyla çağdaşı diğer genç öykü yazarlarından ayrıldığını görmekteyiz. Yazarın biçimsel yapı tercihi zaman zaman değişiklik göstermektedir. Bu değişimin de anlatılan hikâyenin vurgulanması için tercih edildiğini söyleyebilirim.
Genç yazarın bundan sonraki yönelimi nasıl olacak? Öyküyü görsel aktarımla da desteklemek için tercih ettiği biçimsel yapıda değişimler olacak mı? Takip edip görmemiz gerekiyor.