Öykünün Yazarıyla İmtihanı ya da Birtakım Takıntılar
Osman Cihangir'in tüm bu -bana kalırsa çoğu lüzumsuz- çalımlarına rağmen uzun soluklu bir öykücü olacağını ve geleceğe kalacağını düşünüyorum. Çünkü o, bir öykücü olmak için olmazsa olmaz olan iki taşıyıcı sütuna sahip. Bunlardan biri hikâye, diğeri dil.
Osman Cihangir saf ve klasik bir öykücü; her ne kadar yazdığı öyküler aksini söylüyor olsa da. Öykülerinde bir dizi biçimsel hareketler deniyor olması ya da Microsoft Word'ün imkânlarını doyasıya kullanıyor olması bunu değiştirir mi? Sanmıyorum. Bu kadar basit olmamalı. Çekilen biçimsel numaralar bir şeyleri işaret ettiği sürece o numarayı ciddiye almak gerekir kanaatimce. Belki gönderme yapması, alt metin veya üst metin oluşturması gibi gibi... Oysa Cihangir'de bu gibi dışarıdan bakınca teknik görünen hareketlerin sığ bir çalımdan ibaret olduğunu görüyoruz. Hikâyesiyse şakalarına nazaran oldukça derin.
İşte tam bu sebeple onun, saf ve klasik bir öykücü olduğunu düşünüyorum. Öykü onun için temelde insandan ibaret, şekillerden değil. Duygular, ilişkiler, hissiyat ve hâller onun öyküsünün gerçek yapı malzemeleri. Üstelik dili de bunu başarıyla taşıyabiliyor. İlk öyküsünden bugüne -çok da uzun bir süre değil- Cihangir'i takip edenlerin, Cihangir öyküsünü gerçekten beğenmelerinin fikrimce sebebi de bu. Okur -en azından bir okur olarak ben- bir metinde ilk samimiyet arıyorum. İnsana ait olan samimi olandır. Osman Cihangir, bunu yakalamış bir yazar, çünkü onun kalemi bizzat hayatın içinden geliyor. Geç başladığı öykü yazarlığında, "genç yazar"lık hırkasını üzerinden kolayca çıkarıp atmasının ardındaki sır da bu. "Hasar Sözlüğü"nden bugüne anlattığı her metinde biz varız. Tepegözlü "Mağara Müdürü" öyküsüne bir göz atın en fantastiğe çalan öyküsünde bile mağara müdürü diyor. Mağara müdürü biziz; o ironi bizim ironimiz. Gözüne çekirdek kabuğu kaçan o ama bu öykülerin çok temel ve saf bir hikâyesi olduğunu iki emojiye tav olup ıskalıyorsak kör olan da biziz.
Osman Cihangir'in tüm bu -bana kalırsa çoğu lüzumsuz- çalımlarına rağmen uzun soluklu bir öykücü olacağını ve geleceğe kalacağını düşünüyorum. Çünkü o, bir öykücü olmak için olmazsa olmaz olan iki taşıyıcı sütuna sahip. Bunlardan biri hikâye, diğeri dil. Kim bilir belki yeterince bu şakalarında ısrar ederse öyküsü hürmetine şakalarını bile sevebilirim.