Metnin yeni metne sağladığı imkân: Yeniden yazma

KAĞAN GARİPER
Abone Ol

“Metinlerarası bir yöntem olarak yenidenyazma, daha önce ortaya konulan metinlerden alınan parçaların dönüştürülüp, eksiltilip, genişletilerek yeni bir bağlamda kullanılması ve yeni bir metin ortaya konulması olarak tanımlanabilir.”

Konuşulan dil, konuşan öznenin kendisi ile birlikte aynı zamanda başkalarına/topluma aittir. Bireyin dâhil olduğu topluma ait dilin varlık kazanması, sürekli genişleyen bir anlam ve söylem havuzu oluşturur. Bu noktada özne kendi anlam ve söylem kurgusunu bu havuzdan seçtiği yapılarla kurar. Buna göre söylenecek her söz daha önce söylenenleri tekrar edecek ya da farklı bir bağlamda ve/veya yeni bir biçimde kurgulanacaktır. Malzeme olarak dili kullanan ve Latince “doku, dokuma” anlamına gelen metin (text), yine dil gibi iç içe geçen söylem ve anlatılarla varlık kazanır. Üretilen her yeni metnin diğerlerinden bağımsız olarak düşünülemeyeceğini ileri süren metinlerarasılık kuramı, her metnin alıntılarla, yapıştırmalarla mozaik hâlinde oluşturulan bir yenidenyazma işlemi olduğu tezini ileri sürer. Çünkü kimi kuramcılara göre metinlerarasılık bir yenidenyazma işlemidir.

Yazınsallığın ölçütü olarak değerlendirilen metinlerarasılık kuramı, üretilen her metnin başka metinlerden hareketle yaratıldığı düşüncesine dayanır. Alt metinleri oluşturan anlatıların oluşturduğu biçim ve anlam birikimi yeni metnin üretilmesine kaynaklık eder. Buna göre anlam ve biçim her yeni metinde farklı bir düzlemde yinelenerek yazılır. Yeni metin daha önce yaratılmış olanlardan aldığı parçaları yeni bir bağlam içerisinde birleştirerek yeniden kurgular. Metinlerarasılık kuramına göre metin bir üretkenlik olarak değerlendirilir. Metnin kendi varlığı ise bu üretkenliğin sonucudur. Çünkü daha önceki anlatıların yeni bir düzlemde taşınarak aktarılması farklı açılımlara sahip yeni bir metnin ortaya çıkışına işaret eder. Böylece metinlerle kurulan anlam ve biçim zincirine bir yeni halka daha eklenmiş olur. La Bruyére’nin ifadeleriyle “Her şey daha önce söylenmiştir.”2 Buna göre yeni söylemler ve söylemlere bağlı metinler her zaman daha önceki söylemlere ve metinlere işaret edecektir.

Yeni metin daha önce yaratılmış olanlardan aldığı parçaları yeni bir bağlam içerisinde birleştirerek yeniden kurgular.

Metinlerarasılık bağlamında yenidenyazma bir işlev olarak da metinlerarasılığın kapsamı içinde yer alır ve metinlerarası bir yöntem olarak düşünülür. Metinlerarası bir yöntem olarak yenidenyazma, daha önce ortaya konulan metinlerden alınan parçaların dönüştürülüp/eksiltilip/genişletilerek yeni bir bağlamda kullanması ve yeni bir metin ortaya konulması olarak tanımlanabilir. Yenidenyazma söz konusu olduğunda tüm anlatıların oluşturduğu söylem ve anlam bütünü, şekil değiştiren bir bulut gibi parçalara ayrılır, dağılır veya bir araya gelerek yeni bir anlam alanı oluşturur. Üretilen yazı kılgısı yapısal anlamda belirli kodlamalarla oluşturulur. Bu kodlamalar süreç içerisinde metnin DNA’sı hâline gelir ve tıpkı insan DNA’sı gibi yeni metinlere taşınır. Bir başka ifadeyle her yeni metin daha önceki metinlerin bir araya getirilen bakiyeleri olarak var olur.

Rasim Özdenören, Kuyu adlı öyküsünde kutsal kitaplarda ve Dastan-ı Yusuf gibi anlatılarda yer alan “Yusuf Kıssası”nı kimi dönüşümlerle yeniden yazar.

Metinlerarası düzlemde yenidenyazma süreci iki şekilde gerçekleşebilir. Bu süreçlerin birincisinde yazar, yenidenyazma işlemini yansılama, öykünme, kolaj, anıştırma, alıntı gibi ortakbirliktelik ya da türev ilişkilerini de kullanarak başka metinlere ait unsurları bir araya getirerek yeni bir bütün oluşturur. Örneğin, Türk edebiyatında Rasim Özdenören, Kuyu adlı öyküsünde kutsal kitaplarda ve Dastan-ı Yusuf gibi anlatılarda yer alan “Yusuf Kıssası”nı kimi dönüşümlerle yeniden yazar. Adalet Ağaoğlu, “Rabia’nın Dönüşü” adlı öyküsünde Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal’ını (başkahraman Rabia ve diğer roman kişileri başta olmak üzere tematik doku ile birlikte) yenidenyazma yoluna gider. Murathan Mungan, “Dumrul ile Azrail” adlı hikâyesinde yenidenyazma ve edebî dönüştürmeye başvurarak modern dönemin içerisinde yeni bir edebî metin ortaya koyar. Benzer bir örnek Dede Korkut Hikâyeleri’nin on iki yazar (İsmail Özen, Güray Süngü, Aykut Ertuğrul vd.) tarafından seçilen birer hikâyenin, hikâyeyi seçen sanatkârın kendi öykü anlayışına göre yeniden yorumladığı Korkut Ata Ne Söyledi adlı öykü kitabında karşımıza çıkar.

İkinci süreç ise yazarın kendi eserini/eserlerini merkeze alarak yeni bir eser ortaya koymasıyla gerçekleşir. Bu noktada yazarın daha önce ürettiği bir metni kendi beğenileri, eserin okuyucu üzerindeki etki gücü/beğenilirliği ve çağın şartlarına uygun olarak yeniden kaleme almasıyla söz konusu olur. Her iki biçimde de açık ya da kapalı gönderimlerle oluşan yeni metin daha önceki metin ve anlatıların bir yenidenyazımı olarak anlam kazanır.

Ayfer Tunç söz konusu eseri, daha sonra bağımsız bir roman olarak -tür açısından bir değişimle- tekrar yazar.

Örneğin Ayfer Tunç’un Suzan Defter adını taşıyan eseri, başlangıçta Taş-Kâğıt-Makas adlı öykü kitabı içerisinde bir öykü olarak yayınlanmıştır. Eser sahibi Ayfer Tunç söz konusu eseri, daha sonra bağımsız bir roman olarak -tür açısından bir değişimle- tekrar yazar. Benzer bir yenidenyazma işlemi ile metin üretimi Orhan Kemal’in Murtaza adlı romanında (film-öykü ve tiyatroda farklı biçim ve içeriklerle) karşımıza çıkar.

Yenidenyazma farklı edebî türler arasındaki dönüştürmelerle de gerçekleşir. Mit, öykü, efsane, roman vb. anlatılar; tiyatro, sinema ve diğer sahne sanatlarında yenidenyazılan birer metin olarak varlık kazanır. Örneğin Behçet Necatigil’in Hayal Hanım adlı radyo oyununda, Giritli Aziz Efendi’nin Muhayyelât-ı Aziz Efendi adlı eserini -içerik yönünden- yenidenyazma tekniğiyle kurguladığı görülür.

Bu örnekler göz önüne alındığında yenidenyazmanın temel olarak Mihael Bakhtin’in de işaret ettiği gibi karnavallaşan ve söylemlerle örülen metinlerin yeniden inşa edilmesi olarak düşünülebilir. Bu noktada beğenilen sanatsal üretimlere benzer metinler ya da daha çok destan söylemini alaya alan parodik yapıların tamamı birer yenidenyazma olarak varlık kazanır. Daha önce ifade edilen türler arası yenidenyazma ilişkilerinin yanı sıra farklı sanat dalları arasında da göstergebilimsel bir dönüşümle ortaya koyulan yenidenyazma işleminden bahsedilebilir. Bu noktada türkü, destan, efsane, masal, halk hikâyesi gibi sözlü anlatı türlerinden, roman, öykü, tiyatro gibi yazılı anlatım ürünlerine ve diğerlerine göre daha genç bir sanat dalı olarak değerlendirilen sinemaya kadar her yeni anlatıda yenidenyazma yoluyla anlam kazandığı görülür. Örneğin destan türünde bir anlatı olan Köroğlu Destanı’nın beyaz perdeye uyarlanan Köroğlu (1945), Köroğlu-Türkan Sultan (1953), Köroğlu (1963), Köroğlu (1968) ve Deli Yusuf (1975) filmleriyle göstergelerarası bir düzlemde sinema diliyle yenidenyazıldığı görülür.

Her ne şekilde olursa olsun metni oluşturan parçaların genişletilmesi, dönüştürülmesi, eksiltilerek yeni bir metne taşınması, yeniden kurgulanması veya aynı metnin parodik bir düzlemde yeni bir bağlamda kullanması birer yenidenyazma olarak düşünülür. Hiçbir metnin daha önce yazılmış başka metinlerden bağımsız olarak yazılamayacağı göz önüne alındığında üretilen her yeni metnin alt metinlerle kurduğu ilişki ağının varlığı dikkat çeker. Bu veriler ışığında yenidenyazmanın daha önce ortaya konulan eser, söylem ve anlatılardan hareketle yeni anlam alanları ve yeni bağlamlarla birlikte yeni bir metin üretmek olduğu söylenebilir. Genelde edebiyat, özelde Türk edebiyatı metinlerarasılığa ve onun alt dalı olan yenidenyazmaya malzeme sunmasıyla geniş imkânları içinde barındırır.

  • 1 Arş. Gör., Necmettin Erbakan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı. E-posta: kgariper@konya.edu.tr
  • 2 2. Aktulum, Kubilay.(2011). Metinlerarasılık//Göstergelerarasılık. s. 452, İstanbul: Çizgi Yay.