Bülent Ayyıldız ile söyleşi
“Ben çok iyi bir anlatıcı ya da kurmaca üstadı olduğumu falan düşünmüyorum ama Orhan Pamuk’un ya da Barış Bıçakçı’nın YouTube kanalı açacağını da beklemiyorsunuz herhalde.”
Bülent merhaba. Hepsi Hikaye isimli YouTube kanalın hayırlı olsun öncelikle. Cesur bir iş. İsmi çok iyi. İlk fikir nasıl ortaya çıktı?
Selam. İlk fikir, İlker Canikligil’in film üzerine konuştuğu “Olmaz Öyle Saçma Şey” adlı YouTube kanalını izlerken oluştu.
Tabii onların yaptığı çok daha profesyonel ve Canikligil çok iyi bir hoca. Kanalı izlerken acaba edebiyat alanında da böyle bir şey yapılabilir mi diye düşündüm. YouTube’da kurmaca alanında böyle şeylerin pek yapılmadığını gördüm. Ben çok iyi bir anlatıcı ya da kurmaca üstadı olduğumu falan düşünmüyorum ama Orhan Pamuk’un ya da Barış Bıçakçı’nın YouTube kanalı açacağını da beklemiyorsunuz herhalde. Sadece bu platformda bir açık olduğunu düşünerekten ve benzer girişimlerde bulunmak isteyenleri cesaretlendirmek için böyle bir girişimde bulunduk. Formata uygun bir program geliştirilmeliydi. Bu işi televizyonda yapmak ayrı internette yapmak ayrı. Televizyonun sunduğu klasik tarz edebiyat programları göstermektense biraz ortalığı neşelendirelim dedik.
İyi bir öykü yazmak mı yoksa 100 bin izlenecek bir video çekmek mi?
Bir yazar olarak iyi bir öykü yazmak benim için daha kıymetli. Ama insanlara faydalı bir içerik sunmanın önemi de yadsınamaz. Ne kadar tıklandığı önemli değil. Zaten biz “kanalımıza üye olun” ya da “çekilişe katılın” tarzı tık arttırıcı metotları kullanmıyoruz. Kullananlara da saygılıyız. Üslup meselesi.
Farklı içerikler üretiyorsun. Söyleşiler, röportajlar vs. Yakında neler var? Usta yazarlardan bir atölye serisi gelir mi?
Bu aralar söyleşilere fazla yoğunluk verdik fakat yapmak istediğimiz asıl iş bu değil. “Yazarlığa Giriş 101” başlıklı videolar ve kurmaca yazmaya teorik katkı sağlayacak içerikler önceliğimiz.
Yazarlarla yaptığımız çoğu söyleşi de kurmacanın incelikleri üzerine. Aykut Ertuğrul’un “Edebiyat Nedir” ya da Güray Süngünün “Kurmacada Zaman” söyleşileri bu yönde yapıldı mesela. “Sesli Öykü”, Vogler’in anlatı şablonunu filmlere uyarladığımız “Filmin Hikâyesi”, kitap tanıtım ve eleştirileri için “Hepsi Kitap” gibi bölümlerimiz mevcut. Bunun dışında çok satanları tiye alan mizahi içerikler ve kurmaca odaklı atışmaların yaşandığı içerikler de koymayı düşünüyoruz. Tabii bu programları devamlı kılabilmek için teknik ekibi genişletmemiz lazım. Usta yazarlar böyle bir atölye serisini kabul ederse başımız üstüne, fakat bir süre sonra fiziki bir atölye açma düşüncemiz var. Bu atölyenin bitiminde de istekli arkadaşlarla online olarak ikinci bir dönem başlatacağız.
Biraz ortalığı neşelendirelim dedik.
Yüklediğin videoları en çok kimin izlemesini isterdin? O hayalindeki izleyicinin kanal hakkındaki görüşü sence nasıl olurdu? Yaşıyor olması şart değil, Dostoyevski bile diyebilirsin.
Ünlü ya da başarılı bir yazarın izlemesine gerek yok. İzlerlerse amenna. Bizim hedef kitlemiz yazmaya merak sarmış, YouTube’da kaliteli içerik ararken gözü kanala takılabilecek genç yazarlar. Ünlü bir yazar, sözgelimi Dostoyevski izleseydi “İyi olmuş, kumar borcu olanlara iyi bir çıkış bileti” falan diyebilirdi.
Çağın dijitalleşmesiyle birlikte yazılı metinlerin yavaş yavaş tarihe karışacağını iddia eden bir görüş mevcut. Hikâye, öz olarak her zaman varlığını sürdürecek, buna eyvallah. Fakat halihazırda tecrübe ettiğimiz edebiyatın sonu yakın mı sence de? YouTube kanalı fikrinin temelinde böyle bir kehanet mi yatıyor yoksa?
Evet, biraz çağa ayak uydurma çabası var. Matbu eserlerin sonu gelmez sanırım, en azından ben öyle umuyorum. Öte yandan, iki yaşından itibaren ekranı kaydırıp görsel seyretmeyi öğrenen bir nesil yetişiyor. Milenyum nesli sosyal medyayı önemsiyor ve buralardan besleniyor. YouTube’da böyle bir kanal başlatmanın sebeplerinden biri de bu. İlk seslendirme film ya da televizyon çıktığında bunun geçici bir heves olduğu söylenmişti. Bu da hayatın parçası olan edebiyata da yansıyacaktır. Bu konuyla ilgili bir video hazırlamış olsak da çok fazla spekülasyon döndüğü için, kahinlik yapmaktansa bekleyip görme taraftarıyım.
Youtube kanalı için epey uğraşıyorsun. Tripod taşıyorsun, mikrofon, kablolar vs. Tüm bunlara değiyor mu? Hâlâ devam etmenin sebebi ne?
Kanayan yaramıza tuz bastın. Söyleşileri yapmak, işin mutfak kısmı, montaj vb. aşamalar çok vakit alıyor ve yorucu. Bir karşılık beklemediğim için “Değiyor mu?” sorusunu es geçiyorum. An itibariyle eğleniyorum. Koskoca Sedat Demir’e “thug life” yapabileceğim başka bir platform yok. Sanırım eğlendiğimiz sürece devam edeceğiz. Tabii bir yandan da “gazla” hareket eden bir ekibiz. Yaptığımız işin insanlarda karşılık bulduğunu görmek hoşumuza gidiyor. Ekip arkadaşlarım Fitilli Daniyal, Kevser Kara, Zehra Betül ve Funda Demirci’ye, ayriyeten Post Öykü ekibine teşekkür ederim.