Anlatılır

BETÜL SEZGİN
Abone Ol

Anlatılmaya değer kimi olayların bir araya getirilip tahkiye edilmesiyle vücut bulan bir eserle karşı karşıya okuyucu. Yazar günlük hayattaki her şeyin iyi bir kurgu yanında üslup ve dil kullanılarak anlatılır olabileceğini gösteriyor sanki.

Öykü kitaplarındaki anlatıların duygu, düşünce, fikir gibi bağlamlarda birbiriyle ilişkilendirilmesi kimi zaman okur için hoş bir durum. Çünkü ortak anlatı evrenleri hem okur hem de yazar için avantaj. Abdullah Harmancı'nın Baltan Taşa Değecek1 eserini bu bağlamda değerlendirmek mümkün olabilir. Yazar kurgu olarak değil ama duygu bakımından öyküleriyle bir bütün oluşturuyor çünkü. Haliyle okuyucu benzer atmosferlerin içinde farklı olgu ve olayları yaşıyor. Normalde benzer duyguların sürekliliği bir eseri okurken sıkabilir fakat yazarın üslubu ve kalemindeki kıvrak hamleler nedeniyle bu durum pek yaşanmıyor. Merkezinde bireyin olduğu öykülerden oluşuyor Baltan Taşa Değecek. Öykülerin geçtiği mekânlar genellikle taşra havasındaki ya da yeni şehirleşme olgusunun baş gösterdiği yerler. Her mekân anlatıldığı zamanın özelliklerinden nüveler taşıyor. Kişiler şehre serpiştirilen modernleşme olguları arasında sorgulamalarını yaşıyor.

Liseye kasabanın bütün köylerinden gelen talebeler, köylerden talebe taşıyan Ford Transitler, birbirine uzak köyler, şehirlerde birbirine yakın evler, birbirine yakın evlerde birbirinden uzak yaşayan kardeşler; "Arkadaş Ağacı" öyküsündeki "İnsanların insanlarla yolları neden ayrılır?" sorusunu sorduruyor. Şehirleşmenin getirdiği bir olgu olan bireyleşme de öykülerin içinde süzülüyor. "Beni en çok ne şaşırtır bilir misin? Beni en çok hazinenin kapağını kaldırıp da içine bakmaya tenezzül etmeyenler şaşırtır!" Öykülerde dikkat çeken bir husus da yazar tarafından neredeyse her öyküde belirginleştirilen dindarlık, kahramanın dini tutumu ya da etrafındakilerin dine yaklaşımları. Kitaptan alıntılanan epigraf bu nokta için verildi. Din daha çok kişinin manevi kişiliğinin oluşmasında olumlu ve yapıcı tarafıyla görünüyor. Kahramanların kaderci tutumları daha çok dinin yapıcı tarafıyla okuyucuya sunuluyor: "Kara gün kararıp kalmaz ki... der.", "Hele bir sabah olsun da," bu noktada örnek verilebilecek alıntılar.

Ayrıca kâmil insan olma derdini dile getiren karakterler bazen ayna metaforu ile belirginleşiyor. Tüm öykülerde rastlanılmasa da dâhil olduğu öykülerde ayna kahramana; insanın arkasında neler bıraktığını, kimi zaman aynada görünen suretin neyi temsil ettiğini sorgulatıyor. Hz. Peygamber (sav)'in ifadesiyle vicdan "Kalbi rahatsız eden ve başkalarının bilmesinden hoşlanılmayan şeydir." Öykülerde kendi dünyasını kurmuş olan kahramanların hayatı vicdan duygusu çerçevesinde biçimleniyor çoğu zaman. "Kırmızı Balon" yazarın bu duyguyu artısı ve eksisi ile en iyi aktardığı öykülerden. Öyküler, temsil gücü yüksek bu ahlaki kavram bağlamında sunulurken, gelenek ve örfle iç içe geçen kurgularla karşılaşılıyor. Ahlaki yönden ağırlığı olan bu duyguya yer verilmesi öyküleri bağnaz ve didaktik bir yapıya sokmuyor, günlük dil içinde kullanılan muhabbetin ifade aracı olarak yer alıyor: "Bacanağının hediyesi gümüş kakmalı otuzüçlük oltu tespihi şaklatıyor, arada sohbete karışıyor, arada Mekke, Medine diyarlarına dalıp gidiyor."

Öykülerdeki bu dokunuşların yanında karakterlerin portresine odaklanıldığında bir suret resmetmek zor. Suret önemli mi? diye sorulabilir. Bazen insan öykünün kahramanını hayal etmek isteyebiliyor. Yazarın hikâyesini anlattığı hacı amcanın yüzünü nasıl hayal ettiğini bilmek ya da bir akşam toplanmış geniş ailede anlatıcı rolünü üstlenen dayının herkesi güldüren cümlelerinin nasıl bir simadan ortama yayıldığın görmek aşırı önemli değil ama önemli, kimi zaman. Çünkü suret insanın ilk yetkinliğini yani kemalini göz önüne serer. Öykülerde hikmet barındıran cümleleri serdeden kahramanların sureti de haliyle merak edilebiliyor. Okuyucunun çoğu zaman karakterin cümleleri içinde kaybolduğu, kendi geçmişi içinde anılara daldığı söylenebilir. "Ne zaman aynada kendimi seyre dalsam, bu dalışın dalgaları arasında babam çıkagelir." Dezavantaj mı? Tartışılabilir. Siretin surete yansımasını beklememek gerekiyor, belki.

Bu noktanın önemsenmesinin nedeni aslında her anlatının bir şekilde hüsran, üzüntü değil de bir kayıpla ya da derinleşmesi beklenen belki de bu noktadaki eksiklik yüzünden detaylandırılamayan modern hayatın içinde geleneksel düzlemde dönüşüm geçiren karakterlerin iki uç arasındaki git gel yaparken yaşadığı varoluşsal sorgulamaları. Sonuç olarak anlatılmaya değer kimi olayların bir araya getirilip tahkiye edilmesiyle vücut bulan bir eserle karşı karşıya okuyucu. Yazar günlük hayattaki her şeyin iyi bir kurgu yanında üslup ve dil kullanılarak anlatılır olabileceğini gösteriyor sanki.

  • 1 Muhit Kitap, Şubat 2021, 92 s.