Ziya Osman Saba’nın unutulmuş bir şiiri

NECATİ TONGA
Abone Ol

Ziya Osman Saba’nın edebiyat hayatında Servet-i Fünûn dergisinin çok özel bir yeri vardır. Bu derginin 16 Şubat 1939 tarihli nüshasında yayımlanan “Sessiz Sokak” adlı şiir, Ziya Osman Saba’nın unutulmuş şiirlerinden biridir.

Şiirler.

Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1891- 1944 yılları arasında yayımladığı Servet-i Fünûn mecmuası şüphesiz ki modern Türk edebiyatının en önemli dergilerinden biridir. Yarım asırdan fazla bir süre yayımlanan dergi, edebiyat tarihimizde okullaşmış, bir ekole dönüşmüş dergilerin başında gelir. Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i Âti ve Yedi Meşale topluluklarına ev sahipliği yapan dergi, pek çok genç şair ve yazarın edebiyat âlemine adım attığı bir süreli yayın olmuştur. Bu bakımdan Servet-i Fünûn, edebiyatın hemen her türünde yayımladığı eserlerle tam bir hazine değerindedir.

Hakkında bazı parça parça çalışmalar bulunmakla birlikte ne yazık ki edebiyat tarihimizin bu önemli mecmuasının tam bir sistematik indeksi çıkarılmamış, Servet-i Fünûn bir bütün hâlinde değerlendirilememiştir. Bu sebeple dergi sayfalarını karıştırırken her an bir sürprizle karşılaşmamız mümkün görülmektedir. İşte bu minvalde geçtiğimiz günlerde derginin 1939 yılı nüshalarını karıştırırken Ziya Osman Saba’nın unutulmuş bir şiiri ile karşılaştım. Servet-i Fünûn Uyanış’ın 16 Şubat 1939 tarihli nüshasında Halid Fahri’nin şiiriyle yan yana yayımlanan “Sessiz Sokak”, Ziya Osman Saba’nın toplu şiirlerini ihtiva eden Cümlemiz adlı kitapta yer almamaktadır.

Bilindiği üzere Ziya Osman Saba'nın edebiyat hayatında Servet-i Fünün dergisinin çok özel bir yeri vardır. Özellikle 1927-28 yılları arasında Servet-i Fünün'da Ziya Osman Saba imzalı pek çok metinle karşılaşırız.

Bilindiği üzere Ziya Osman Saba’nın edebiyat hayatında Servet-i Fünûn dergisinin çok özel bir yeri vardır. Özellikle 1927-28 yılları arasında Servet-i Fünûn’da Ziya Osman Saba imzalı pek çok metinle karşılaşırız. Şairin “Sönen Gözler” adlı ilk şiiri, anılan mecmuanın 6 Kanunusâni 1927 tarihli sayısında “Ziya” imzasıyla neşredilmiştir. Ziya Osman Saba’nın o dönemdeki ruh hâlini yansıtan “Kedi”1 adlı hikâyesi de aynı dönemde Servet-i Fünûn sayfalarında basılır. “Bahar Sabahında”, “Kan”, “Mezarcı”, “Gece ve Köpekler”, “Adak”, “Ninni”, “Günün Ölümü”, “Eski Odalarda”, “Yarasalar”, “Bahardan Nefret” ve “Uyku”, Ziya Osman Saba’nın Servet-i Fünûn’da yayımlanan diğer şiirleri olarak dikkat çeker.2

Ziya Osman Saba, 1927-28 yıllarındaki yoğun neşriyat faaliyetinin ardından uzunca bir süre Servet-i Fünûn’da eser neşretmez. İşte “Sessiz Sokak”, 1939 yılında, tam da Garip şiir hareketinin yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde derginin sayfalarında yayımlanmıştır:

SESSIZ SOKAK

Bu gece de yattılar üşüyerek erkenden,

Bütün gün yorulanlar, bütün bıkmışlar tenden…

Geç kalanları bekler camlarda son gölgeler;

Kanar taşlar üstüne bir gönül gibi fener.

Kırılır ağır ağır her evin iniltisi…

— Gözyaşları mı burda her su birikintisi?

Artık her ev karanlık, her ev donmuş ve sessiz

Uyku, nihayet uyku… Bir uyku her şeyimiz…

Ziya Osman Saba ve ailesi.

“Sessiz Sokak”, dört beyitten oluşan, 14’lü hece ölçüsü ile yazılmış kısa bir şiirdir. Ziya Osman Saba pek çok şiirinde sokaklarda yaptığı gezintilerdeki izlenimlerini empresyonist bir bakış açısıyla şiirlerine yansıtmıştır. “Bir Sokakta Giderken”, “Yükselen Ay”, “Şehir Üstünden Yükselen Ay”, “Gece, Ay ve Köpekler” şairin sokaklarda gördüklerini ve duyduklarını anlatan belli başlı şiirleridir. “Nişanlılık” şiirinde “bir rüya görür gibi geçtiğimiz sokaklar”4 mısraında dile geldiği gibi Ziya Osman Saba’nın şiirinde sokaklar, şairi başka âlemlere yönelten, âdeta bir rüya hâline sokan mekânlar olarak ön plana çıkarlar.

Bilindiği üzere Ziya Osman Saba'nın edebiyat hayatında Servet-i Fünün dergisinin çok özel bir yeri vardır. Özellikle 1927-28 yılları arasında Servet-i Fünün'da Ziya Osman Saba imzalı pek çok metinle karşılaşırız.

Bu minvalde “Sessiz Sokak” şiiri de sokağı anlatan, sessiz bir sokağın şairin ruhundaki yansımalarını dile getiren bir metindir. Şair, tıpkı Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” adlı şiirinde tasvir ettiği gibi “kimsesiz bir sokak ortasında” konumlanmıştır ve etrafta gördüğü ayrıntıları bir bir dile getirmiştir. Ziya Osman, şiirin ilk beytinde bütün gün çalışan ve nihayette yorgunluktan uyuyakalan insanları anlatır. İkinci beyitte ise şair camlardaki hareketli gölgelerden yola çıkarak uyumayan kimselere odaklanır ve eve geç kalanları bekleyenlerin olduğunu belirtir.

Eski İstanbul.

Şair sokakta yürümeye devam ettikçe sesler azalmakta, evlerden gelen iniltiler dinmektedir. Üçüncü beyitte durgunlaşan, sessizleşen bir sokak tasvir edilir. Bu beyitte, sokaktaki su birikintisinin gözyaşlarına benzetilmesi ilginçtir. Zira şiirde bir bütün hâlinde yoksul insanların yaşadığı bir sokak tasvir edilmiştir. Nihayet dördüncü beyitte sokak, karanlıklara bürünür ve bu karanlık içerisinde evler belirsizleşir, evlerdeki bütün insanlar da uykuya dalar. Şair, bu duyguyu “uyku, nihayet uyku… Bir uyku her şeyimiz” mısraında etkili bir şekilde vurgular. Zira yorgun ve yoksul insanlar için uyku, ıstıraplarla dolu geçen bir günün ardından sığınılacak bir yer, bir saadet vesilesidir.