Yozlaşmanın içinde normalleşme çabası: Distrito Salvaje
Netflix’in Kolombiya yapımı yeni dizisi Distrito Salvaje (Vahşi Bölge), devletle yapılan barış antlaşması sırasında örgütten kaçarak şehre dönen bir FARC gerillası olan Jhon Jeiver’in topluma adaptasyon sürecine odaklanıyor.
Netflix’in Kolombiya yapımı yeni dizisi Distrito Salvaje (Vahşi Bölge), devletle yapılan barış antlaşması sırasında örgütten kaçarak şehre dönen bir FARC gerillası olan Jhon Jeiver’in topluma adaptasyon sürecine odaklanıyor. Bir yandan yıllardır uzak kaldığı ailesiyle Bogotá şehrinde yeni bir hayat kurmaya çalışan Jhon bir yandan da yüzlerce insanın ölümünden sorumlu tutulduğu geçmişinden kurtulmak çabasına girişiyor.
Jhon’un sicilinin temizlenmesi için yolsuzlukla mücadeleyi amaçlayan özel bir operasyonda kullanılmaya başlamasıyla gelişen olaylar ise ülkedeki yozlaşmayı gözler önüne sererken, daha tehlikeli olanın çatışma bölgeleri mi yoksa şehir mi olduğunu gerilimli bir seyirle sorgulatıyor.
“Şiddet Dönemi”nin arka planı
Kolombiya’da, 1948 yılında Liberal Parti lideri Jorge Eliecer Gaitán’ın bir suikast sonucu öldürülmesi, ülkede Liberal Parti ile Muhafazakâr Parti yanlıları arasında yaşanacak bir iç savaşı tetikleyecekti. Ülke tarihinde “La Violencia (Şiddet) Dönemi” olarak isimlendirilecek bu süreçte tarafların çatışmaları Komünist Parti ve çeşitli sol örgütlerin güç kazanmalarını beraberinde getirecekti. Zira ülkede verimli toprakların devletin desteğiyle her geçen gün büyük toprak sahiplerinin eline geçmesi yoksul köylüleri isyan noktasına getirmişti. Bu konjonktürü iyi değerlendiren Komünist Parti, köylülere “kendi kontrollerinde tarım alanları oluşturmaları ve devlet destekli büyük toprak sahiplerinin saldırılarına karşı kendilerini savunmaları” çağrısında bulundu.
1964 yılına gelindiğinde, Komünistler tarafından ülkenin bir kırsal bölgesinde “Marquetalia Cumhuriyeti” isimli komünal bir alan oluşturuldu. Bu oluşumu sistem açısından büyük bir tehdit olarak algılayan hükûmet, ordu birliklerini bölgeye sevk etti.
Yaşanan yoğun çatışmalar sonrası hayatta kalan Komünist Parti mensupları, ormanlık alanlara çekilerek topyekûn silahlı mücadeleye yönelme kararı aldı. Böylece, Marksist-Leninist örgüt “Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri” (FARC) doğdu.
Devlet ile FARC arasında 53 yıl süren ve yaklaşık 260 bin kişinin öldüğü çatışmaların ardından, taraflar arasında 2016’da barış antlaşması imzalandı. 2017’de de çatışmalar tamamen son buldu. Antlaşma sonrası, ömrünün büyük kısmını örgüt içerisinde ve kırsal bölgelerde geçirmiş FARC gerillalarının silah bırakmaları ve topluma adaptasyon süreçlerinin nasıl işleyeceği ise ülke kamuoyunda sıkça tartışıldı. Kolombiya’nın karşı karşıya olduğu bu siyasi ve sosyolojik gerçeklik, kısa süre önce Netflix yapımı Distrito Salvaje (Vahşi Bölge) isimli diziyle ekrana taşındı. Bu yılın mayıs ayında Kolombiya’nın Karayip sahilindeki liman kenti Cartagena’da çekimlerine başlanan 10 bölümlük dizi, 19 Ekim’de izleyiciyle buluştu
İkilemler arasında savrulan bir karakter
Distrito Salvaje, bir FARC gerillası olan ve barış antlaşması sürecinde örgütten kaçarak güvenlik kuvvetlerine sığınan ana karakter Jhon Jeiver’in merkezinde olduğu hikâyeye odaklanıyor. John Jevier’i, Narcos dizisinden de tanıdığımız Juan Pablo Raba’nın oynadığı dizide, Kolombiya’nın en temel iki sorunu olan “iç savaş sonrası ortam” ile başını siyasetçilerin çektiği “toplumsal yozlaşma” ortak bir hikâyede harmanlanarak izleyiciye sunuluyor.
Henüz çocuk yaşta, bölgedeki FARC gerillaları tarafından ailesinden zorla koparılarak örgüte katılan Jhon, birçok çocuğun aksine ormandaki zorlu koşullara ve çatışma ortamına uyum sağlayarak hayatta kalıp, FARC’ın oldukça yetenekli ve önemli bir üyesine dönüşüyor. Örgütte “Yei Yei” kod adıyla bilinen Jhon, gençlik yıllarında örgütün rehin aldığı genç bir ABD’li turist olan Julie (Jennifer Hyde) ile yaşadığı aşk nedeniyle, lideri Annibal’ın (Juan Sebastián Calero) hedefine dönüşüyor. Julie ile aşkından Mario (Nicolás Quiroga Pineda) isimli bir oğlu olan Jhon, gerek uzun yıllardır arasının bozuk olduğu lideri Annibal ile yaşadığı çatışmalar gerek ise örgütün içerisinde tanık olduğu vahşete varan keyfilikler, kirli işler ve yozlaşmışlık üzerine örgütten ayrılmaya karar veriyor.
Örgütten kaçtıktan sonra Bogotá şehrine yerleşen Jhon, yüzleşmesi gereken vahşetle dolu kirli bir geçmiş, uyum sağlaması ve uzlaşması gereken yeni şartlar ile hızla karar vermesi gereken ikilemlerle karşı karşıya kalıyor. Bir yandan yıllardır görmediği annesi ve oğluyla yeni bir hayat kurmak isteyen Jhon diğer yandan geçmişini arkada bırakarak topluma yeniden adapte olabilmek için bir uyum merkezine gidiyor ve bir süpermarkette çalışıyor. Ancak oldukça özel yeteneklere sahip Jhon’un, sicili temizlenmek şartıyla devlet birimlerince suç ve yolsuzlukla mücadelede kullanılmaya başlanması, kurtulmak istediği şiddet dolu geçmiş ve örgütle de yeniden yüz yüze gelmesine neden oluyor.
Bu noktada, yeni hayatındaki beklentisinin aksine hızla içinde siyasetin de bulunduğu suç ve yolsuzluk ağına dâhil olan Jhon, bir yandan yabancısı olduğu şehrin yaşantısını ve kurallarını anlamaya çalışırken bir yandan da gelecek tehlikelerden ailesini korumaya çalışıyor. Jhon’u tüm bu karmaşa içerisinde normalleşme çabaları ile suç arasındaki ahlaki ikilemleri oluşturan tercihler ve yüzleşmeler bekliyor.
“Mankurt birey” ve sıkışmışlık
Distrito Salvaje, gücünü iyi işlenen ana hikâyesinin yaslandığı siyasi ve toplumsal gerçeklikten almasının yanı sıra, ana karakteri Jhon Jeiver’e hayat veren Juan Pablo Raba’nın oyunculuğuyla da oldukça başarılı bir dizi. Geçmişinde oldukça yetenekli, tehlikeli ve soğukkanlı bir suçlu olan Jhon, şehirde de aynı özelliklerini sürdürüyor. Raba’nın usta oyunculuğu sayesinde; örgüt ideolojisi ve davranış kodlarıyla yetiştirilmiş Jhon karakteri üzerinden “mankurt/android birey” tipolojisi başarıyla ekrana yansıtılıyor.
Sessiz orman hayatından Bogotá gibi kozmopolit bir şehre gelen böylesi bir bireyin, alışkın olmadığı yeni hayatında yaşadığı sıkıntılar karşısında âdeta boğulması da gerçekçi bir şekilde işleniyor.
Zira çocukluğunda da kırsal bölgede yaşayan ve şehir hayatını ilk kez deneyimleyen Jhon, başta beton yığınları, trafik, gürültü, hava kirliliği, nem ve politik gerilimlerin had safhada olduğu şehir hayatının yanı sıra bir de çok yabancısı olduğu teknoloji karşısında “hayata sıfırdan başlayacak” bir bireyin bocalamalarını, yaşadığı travmatik ve dramatik gerçekliği detaylıca ve başarıyla yansıtıyor. Bu noktada, oyuncu Raba’nın canlandırdığı zorlu karakter hakkındaki yorumu ise dikkate değer: “Jhon, toplumun kin, reddedilme ve dışlama duygularıyla merhamet, anlayış ve hatta bağışlaması arasında sıkışan bir karakter.”
Vahşi ve tehlikeli olan aslında neresi?
Dizide korku, ıstırap ve ikilemler arasındaki karmaşık yaşamıyla izlediğimiz Jhon’un, bir de şehirde devletin zorlamasıyla yapmak zorunda kaldığı işler sırasında tanık olduğu siyaset, yargı ve medyanın kirlenmişliği bir karakterin hikâyesini fazlasıyla aşarak, izleyiciyi daha evrensel, derin ve karmaşık bir hikâyeyle baş başa bırakıyor. Zira dizi, “Toplumsal yozlaşmaların kaynağı nerede aranmalı?” ve “Aslında vahşi ve tehlikeli olan kırsal bölgeler mi yoksa şehir mi?”, “Hangisinde hayatta kalmak daha zor?” sorularını gerilimli bir akış eşliğiyle sordurmayı başarıyor. Bu anlamda, oyuncu Raba’nın ifadesiyle “Distrito Salvaje silahlı çatışma ya da bir örgütün hikâyesini içeren bir belgesel değil. İçerdiği aksiyon, çekim teknikleri, makyajlar, romantizm vb. modern kurguyu besleyen tüm unsurlarıyla, yaşanan toplumsal bir deneyim üstüne farklı bir görme ve düşünme biçimini içeren bir dizi.”