Yeniden kazanılabilir hayatlar
Waste Land, Rio de Janeiro’da yer alan ve 2012 yılında kapatılışına kadar dünyanın en büyük çöplüğü olma unvanını taşıyan Jardim Gramacho hakkında bir sanat projesini konu alır, belgeselin çekimlerinin büyük bölümü yine bu mekânda yapılır. Brezilya asıllı Amerikalı sanatçı Vik Muniz, Jardim Gramacho’daki geri dönüşüm işçilerinin geri dönüşüm materyallerinden yapılmış portrelerinin yer alacağı bir sergi hazırlar. Toplumun dışına itilmiş işçileri, çöpe atılmış geri kazandırılabilir malzemelerle buluşturarak sanat eserine dönüştürür.
Çöp ve daha önemlisi çöplerin geri dönüşümü hakkında, çoğunluğu eğitici kaygılar güden belgesel filmler fazlasıyla mevcut. Bu filmlerin arasında görsel dili başarıyla kullanması ve topluma ayna tutması açısından ayrılan yapımlarsa sayıca oldukça az. Şehirlerin gizli kahramanlarının, geri dönüşüm işçilerinin hayatlarını, hayallerini, zorlu mesleklerini gururla sürdürmelerini konu alan birkaç belgesel film bu çerçevede sayılabilir: Türkiye’den Geri dönüşüm (Murat Pay, 2007), Mısır’dan Garbage Dreams (Mai Iskander, 2009) ve Brezilya’dan Waste Land (Lucy Walker, 2010).
Bunlar arasından Waste Land, çöplerin geri dönüşümü ile yetinmeyip, farklı ve beklenmedik başka geri dönüşüm hikâyelerine uzanmasıyla dikkat çeker. Waste Land, Rio de Janeiro’da yer alan ve 2012 yılında kapatılışına kadar dünyanın en büyük çöplüğü olma unvanını taşıyan Jardim Gramacho hakkında bir sanat projesini konu alır, belgeselin çekimlerinin büyük bölümü yine bu mekânda yapılır. Brezilya asıllı Amerikalı sanatçı Vik Muniz, Jardim Gramacho’daki geri dönüşüm işçilerinin geri dönüşüm materyallerinden yapılmış portrelerinin yer alacağı bir sergi hazırlar. Toplumun dışına itilmiş işçileri, çöpe atılmış geri kazandırılabilir malzemelerle buluşturarak sanat eserine dönüştürür.
Jardim Gramacho’da çalışan bini aşkın işçiden küçük bir grup seçen Muniz ile birlikte seyirci de geri dönüşüm işçilerini daha yakından tanır. Kimisi çocukluğundan beri orada çalışan ve başka bir hayatın imkânına inanmayan, kimisi farklı sebeplerden dolayı dibe vurup burada sıfırdan başlayan işçiler, kendilerini ifade etmeye alışık değildir. Yine de zaman içinde Jardim Gramacho’daki geri dönüşüm işçilerini örgütleyen derneğin kurucularından Tiao, çöpten çıkan iyi olduğunu düşündüğü kitapları ayıran ve evinde halka açık bir kütüphane kurmayı planlayan Zumbi, bir kişinin dahi bilinçlenmesinin dönüşümü başlatacağına inanan Valter, umutsuz bir aşk hikâyesinden muzdarip Isis, çöplüğe gelen temiz sebzeler ve son kullanma tarihi geçmemiş etlerden işçiler için yemek hazırlayan Irma, düşünmeden tüketen yığınlara nispetle saygın bir iş yaptığını düşünen Magna, edebiyle hayatını kazandığı için mutlu olan genç anne Suelem dünyalarını Muniz’e açarlar. Üç yılı aşkın bir zamana yayılan çekimler boyunca işçiler ile sanatçı arasında kalıcı bir bağ oluşur. Bu bağ karşılıklı olarak bazı sorumlulukları beraberinde getirir.
- Vik Muniz ile işçiler arasında kurulan duygusal bağ, onu ve ekibini yaptıkları işin sonuçlarını tartışmaya iter. Farklı yıkımlar sonunda bu çöplüğe gelen insanlara dair sanat eserleri üretmek ve yine bu eserlerin gelirleriyle onların hayat standartlarını iyileştirmek parlak bir fikirdir. Ancak kendi çöpten portrelerinin üretimi sürecinde bir sanat atölyesinde aylarca çalışan ve bu süreçte Jardim Gramacho’daki zorlu hayatlarından uzaklaşan işçiler için, projenin sonunda çöplüğe geri dönmek eskisinden çok daha zor hâle gelir. Proje bittiğinde işçileri, kullandığı geri dönüşüm materyalleriyle birlikte çöplüğe geri gönderme fikri, sanatçı için de başlangıçta olduğu kadar kolay değildir. Muniz’in amacı ve inancı işçilerin hayatında kalıcı bir dönüşüm yaratmak yönündedir. Belgeselin sonunda proje sayesindeki kazanımlar ve projeye dâhil olan işçilerin sonrasındaki yaşamları hakkında bilgiler verilir. Ancak tüketim ekonomisinin getirdiği sosyal sonuçlar ortadayken, tüm olumlu sonuçlarına rağmen, bir sanat projesinin çöplükte çalışan binlerce işçinin dünyasını değiştirme iddiasına ikna etmesi güçtür.
Çöplüğün sosyolojisi
Çöpe atılanlar analiz edildiğinde her türlü yalandan ve göz boyamadan arınmış, gerçek hayat tarzı bilgisinin edinilebileceğini yakın zamanda Umut Yiğit’in yazılarında ve tespitlerinde görmüştük. Semt semt karıştırdığı çöp konteynırlarından çıkanları analiz eden Yiğit, farklı sınıfları ve farklı hayatları, çöpe attıkları üzerinden, yani en saf hâliyle inceliyor. Yiğit’in araştırmaları gösteriyor ki; hangi semtlerin hazır yemek yediği, hangi semtlerde evde yemek pişirildiği, nerede daha fazla mide rahatsızlığı çekildiği, kimin organik gıdalar tercih ettiği, nerelerde pahalı hediyelerin çöpe atıldığı, nerede bekârların ağırlıklı olarak yaşadığı, farklı semtlerdeki kadınların hangi makyaj malzemelerini tercih ettiği, hangi mahallenin çocuklarının hangi oyuncaklarla oynadıkları, kimin esnek saatlerle çalıştığı, nerelerde çocukların daha sağlıklı beslendiği gibi daha pek çok ilginç bilgiyi çöp koyteynırlarından edinmek mümkün.
Yeniden Waste Land’e dönersek, herhâlde Jardim Gramacho’nun geri dönüşüm işçilerinin bir şekilde Umut Yiğit’in saha çalışmasından haberleri olsaydı bu, onları hiç şaşırtmazdı. Belgesel, çöplüğün kimin gerçekten nasıl yaşadığını anlamak için eşsiz bir kılavuz olduğuna dair detaylarla dolu. İşçiler ellerine aldıkları herhangi bir çöp poşetinin nasıl bir evden geldiğini bir bakışta anlıyor ve geri dönüştürülebilir malzemeleri nerede bulacaklarını biliyor. Yoksul evlerden gelen fakir çöpleri, orta sınıfın orta karar çöplerini okumak onlar için ziyadesiyle kolay. Çöpe atılan kıyafetler, elektronik malzemeler, dergi ve kitaplar, hatta mektuplar eski sahiplerinin hayatlarına dair sırlarla dolu. Jardim Gramacho’da, çöplerin son durağında, şehrin en zengin ve en yoksul bölgelerinden gelen çöpler, bambaşka hayatların artıkları, farklı insanların vazgeçtiği eşyaların tamamı birbirine karışır. Rio de Janeiro gibi gelir eşitsizliğinin oldukça yüksek olduğu bir şehirde, bu karışımın son derece dramatik göründüğünü söylemek gerek.
Belgesel gösterime girdikten iki yıl sonra, çevreci aktivistlerin Jardim Gramacho ile ilgili girişimleri başarılı oldu. Çöplük kapatıldı ve dev çöplüğün yerini bir geri dönüşüm merkezi aldı. Otuz dört yıl boyunca kullanılan ve günde ortalama dokuz bin ton çöpün boşaltıldığı bu alan sera gazı yayılımı ve Guanabara Sahili’ne sızan sıvılar nedeniyle ciddi çevre problemlerine sebep oluyordu. Öte yandan, Waste Land’de yalnızca küçük bir kısmını tanıdığımız, çöpleri ayrıştırarak hayatlarını kazanan bin yedi yüz işçinin tek geçim kaynağıydı. Görünen o ki, hayatta gerçek manada bir fark yaratmak için bir sanat projesinin dokunuşundan veya bir politikacının kararından daha büyük değişime ihtiyaç var.