Yahya Kemal’in zor günleri

TAHSİN YILDIRIM
Abone Ol

Türk edebiyatının büyük şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı (2 Aralık 1884-1 Kasım 1958) eserleriyle klasik şiir ile modern şiir arasında köprü olmuştur. Şiirlerinde Türk milletinin kimlik inşasında önemli rol oynamış Türk tarihinin kahramanlıklarını, güzelliklerini ve güzellerini dilin ve şiirin imkânları içerisinde başarılı bir şekilde vermiştir.

Varşova ikinci sınıf elçisi olan Yahya Kemal Beyatlı 6 Şubat 1929’da Madrid’e elçi olarak atanınca 26 Şubat 1929’da itimatnamesini sunarak göreve başlamıştır. Burada görevde iken 5 Nisan 1932 tarihinde Ankara’dan gönderilen bir telgrafla merkeze çekildiği bildirilmiştir. Onun resmen görevden ayrılış tarihi konusunda iki farklı tarih verilmektedir. Yahya Kemal’in ayrılma yazısı Mustafa Kemal Paşa tarafından imzalanarak görevden ayrılışı resmiyet kesbetmiştir. Hatıralarında 1932 Martında Madrid Elçiliği’nden çektirildiği bir yerde de azledildiği ifadesi geçmektedir. Yahya Kemal’in görevden alınmasıyla Ankara’ya dönmeyip tedavi maksadıyla Paris’e gitmesi kaçtığı iddialarını gündeme getirmiştir.

Niçin görevden alındı?

Yahya Kemal’in ayrılma yazısı Mustafa Kemal Paşa tarafından imzalanarak görevden ayrılışı resmiyet kesbetmiştir.

Madrid elçiliği sona eren Yahya Kemal’in Mustafa Kemal Paşa ile arasının açık olduğu iddia edilse de bu ispatlanabilmiş değildir. Ancak Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile geçinemediği, arasının açık olduğu tanıkların beyanları ve kaynakların aktarımından bilinmektedir. Berksan Gülsoy’un “Yahya Kemal Beyatlı’nın Elçilik ve Büyükelçilik Yılları (1926-1949)” başlıklı yüksek lisans tezinde elçilik görevinin sona erdirilmesinin sebebi olarak şunlar yazılmıştır: “Madrid’deki elçilik binasının yerini değiştirmek için bakanlığa sert yazılar göndermesi, terfi ve maaş işleri ile ilgili bir elçiden beklenmeyecek derecede sert tavırlar gösterme, bakanlığa haber vermeden başka şehirlere ve ülkelere gitmesidir. Dillendirilen bir başka gerekçe ise Yahya Kemal’in çok içtiği bir gün sarhoş olup elçilikte bir skandala sebebiyet vermesidir. Adile Ayda, Yahya Kemal’in Fikir ve Şiir Dünyası kitabında Madrid elçilik kavası Mustafa Topaloğlu’ndan aldığı bilgiye göre bu iddianın hilaf-ı hakikat olduğunu yazmıştır. Ayrıca Fransa’nın Nice şehrine gittiğinde son Halife Abdülmecid Efendi’yi telefonla arayıp, hâlini hatırını sormasından dolayı da suçlanmıştır. En çok konuşulan iddia ise Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’la arasının iyi olmadığı ve bu nedenle görevden uzaklaştırıldığıdır. Yahya Kemal, bu konu hakkında daha sonraki yıllarda Sermet Sami Bey’e verdiği röportajda Madrid elçisi olduğu dönemde Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’la arasının bozuk olduğunu söylemiştir. Adile Ayda, onun görevden el çektirilmesinde “Edebiyattan anlamayan, şiire değer vermeyen ve esasen Madrid’teki elçisinden de pek saygı görmeyen Bakan” Tevfik Rüştü Aras’ın direkt etken olduğunu ve istifa etmiş sayılması kararını Mustafa Kemal Paşa’ya kabul ettirdiğini yazmıştır.

Mesaî ve dikkat gerektiren hariciyede görev alan Yahya Kemal bulunduğu ülkenin kültürel değerlerini en iyi şekilde tanımak ve ülkesini tanıtmak için farklı yerlere gitmesi izinsizlik olarak algılanmış ve hakkında şayiaların çıkmasına sebebiyet vermiştir. Yahya Kemal’in elçilik görevinin sona ermesi; elçilikten alınması / el çektirilmesi /ayrılması / azledilmesi gibi kelimelerle ifade edilmiş, üzerinde çok konuşulmuş, yazılar yazılmıştır. Suçlu ve suçsuzun, haklı ve haksızın bakış açısına göre değiştiği Yahya Kemal’in Madrid elçiliğinin bir şekilde sona ermesi hayranları ile karşıtları arasındaki kapışma olarak değerlendirilmiştir.

Madrid’ten kaçış

Yahya Kemal için 1932 senesi yaşadığı sıkıntıların meydana getirdiği ruhi ve bedenî hastalıklara tedavi aradığı, kendini ifade etmeye çalıştığı yıl olmuştur.

İspanya’daki siyasi gerginliği iyice hisseden, dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile arası limoni olan Yahya Kemal’de oluşan Ankara’da kendisi hakkında olumsuz kanaatlerin olduğu, gözden çıkarıldığı vehmi onun korkularını arttırmış, iyice içine kapanmasına sebebiyet vermiştir. O yıllarda dostlarına yolladığı mektupların satır aralarında ve bir aya yakın misafir ettiği Vâlâ Nurettin’in nakillerine bakılırsa yaşadıklarından dolayı onun ruh dünyası çok sorunludur. Dr. Bilal N. Şimşir’in “Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın Elçiliği ve Büyükelçiliği” yazısına göre Yahya Kemal, Dışişleri Bakanlığına 20 Nisan 1932’den önceki bir tarihte elçiliği konsolosa devredip Paris’e hareket edeceğini bir telgrafla bildirmiştir. Merkeze çağırılan elçinin Ankara’ya gelmemesi istifa kabul edilmiştir. İktidar ile arasının kötü olduğunu düşünen Yahya Kemal tıpkı on sekiz yaşında yaptığı gibi bir kaçış planı hazırlayıp Paris yoluna düşmüştür.

Yine Paris yine gurbet

Vâlâ Nurettin, vehimli bir yapıya sahip olan Yahya Kemal’in Ankara’nın onu gözden çıkardığını düşündüğü için ciddi bir ruhsal bir çöküntüye girdiğini yazmıştır.

Yahya Kemal Beyatlı / Büyük Göçmen Kuş

Dünyanın umumi ahvalinin savaşa doğru gittiği, karmaşanın hâkim olduğu dar zamanlarda iç savaşın olduğu coğrafyada görev yapan Yahya Kemal’in elçilik görevi sona erince sığınağı Paris olmuştur. Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Paris’te Yahya Kemal” başlıklı yazısına göre Yahya Kemal için Paris hürriyet, şiir ve sanat âşıklarının üzerindeki füsunlarının hissedildiği mukaddes bir şehirdir. Yahya Kemal gençlik yıllarında gittiği, elçilikten ayrıldıktan sonra sığındığı Paris’teki şiir ve sanat havası içinde kendine gelmeye çalışmıştır. Âlim Kahraman’ın Yahya Kemal Beyatlı Büyük Göçmen Kuş kitabında İspanya’da Yahya Kemal’in bir ay misafiri olan gazeteci Vâlâ Nurettin’den naklettiği “Madrid’te bana, mütemadiyen: ‘Ne diyorlar hakkımda? Ne yapacaklar Türkiye’ye dönmezsem? Düşmanlarım filanca ve falancanın aleyhimdeki düşünceleri nedir?’ gibisine abes sualler soruyordu. Bense onu teselli ediyordum…” cümleleri onun ruh hâlini ortaya koymuştur. Vâlâ Nurettin, vehimli bir yapıya sahip olan Yahya Kemal’in Ankara’nın onu gözden çıkardığını düşündüğü için ciddi bir ruhsal bir çöküntüye girdiğini de yazmıştır. Mustafa Kemal Paşa’ya onu kötüleyerek gözden düşürmeye çalışılması, Ankara’ya döndüğünde tutuklanacağına dair haberlerin ağır psikolojisi içerisinde şairin sinirleri bozulmuş ve belirtileri “Çabuk yorulma, bedensel ve ruhsal güçsüzlük duygusu, baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrılar, ter boşanması, uyku bozuklukları” olan nevrasteni hastalığına tutulmuştur. Yıllardır muzdarip olduğu şeker hastalığı ve aşırı kilo da ruhî bunalımın tetikleyicisi olmuştur. Vala Nurettin’e göre; Ankara’ya dönmesini emreden bir telgraf alınca “büyük bir korku ve endişe içinde kalmış, tutuklanacağını düşünerek korkudan çıldıracak gibi” olmuştur. Sinirleri bozulup şekeri de yükselen şair Paris’e varınca Balzac Sokağı’nda bulunan Celtic Oteli’ne yerleşmiştir. Daha sonra La Boetie Sokağı’nda bir pansiyona taşınmıştır. Ancak burayı beğenmediği için tekrar Celtic Oteli’ne geri dönmüştür.

Tabib-i hazık Dr. Nihat Reşat’e emanet bir şair

Madrid elçiliği sonrasında boşlukta kalan ve bu psikoloji içinde memleketine dönemeyen şairin sıhhati iyiden iyiye bozulmuştur. Bunun üzerine moral bulmak ve tedavi olmak için Paris yollarına düşmüştür. Sermet Sami Uysal’ın Şiire Adanmış Bir Yaşam: Yahya Kemal Beyatlı kitabına göre “Kendi Gök Kubbemiz” in şairi vefası ve dostluğu ile güven duyduğu “perestişle hayran” olduğu “fazlın ve faziletin halis timsali” Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’e tedavi olmak için onun gölgesine sığınmıştır. Yıllardır dostu ve doktoru olan Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Yahya Kemal’in çok kilolu olmasından ve yaşadıklarından dolayı hastalandığını ve bunun için ona çeşitli tedaviler uygulayacağını belirtmiştir. Nermin Çelik’in “Hekim Diplomat ve Siyasetçi Olarak Prof. Dr. Nihat Reşat Belger” başlıklı doktora tezine göre Yahya Kemal, 1932’de gerek ruhi gerek bedenî sıkıntılarından dolayı bir müddet Nihat Reşat’ın kontrolünde Paris ve Fransa’nın kaplıcalar şehri olarak bilinen Plombieres’te tedavi görmüştür. Doktor Nihat Reşat onun Madrid sonrası ruhsal problemler içindeki hâletiruhiyesini şöyle anlatmıştır: “Paris’te Yahya Kemal’i hemen her gün görürdüm. Yaşı elliye yaklaşmış ve bir hayli şişmanlamıştı. Yürüyüşünde eski canlılık hemen kalmamış, nefesinde kolaylıkla fark edilen bir darlık başlamıştı. (…) Lakin aynı zamanda bir ruhi ızdırap içinde kıvranıyor, üzülüyor, sıkılıyor ve neşesini bulamıyordu. Çok konuşmuyor, sükûtu tercih ediyor ve çok düşünüyordu. Ruhi bir depresyon içinde olduğu aşikâr idi. Sıhhî durumu ile candan alakalandım ve kendisini hem Paris’te hem Plombieres’te tedavi ettim.” Bu cümleler, vazife mesuliyetini üzerinde hisseden bir insanın ruh hâli ile ilgili ipuçları vermektedir. Nihat Reşat’ın tedavileri sonuç vermeye başlamış, kanda şeker normal seviyelere düşmüş, kilo verilmiştir. Tedavilerle ıstırabı azalsa da Ankara’dan beklediği haber gelmediğinden bir türlü kalben mutmain olamamıştır.

Kaplıca şehri Plombieres’teki tedavisi sonrası Paris’e dönen Yahya Kemal burada konaklayacağı ucuzca bir yer bulamamıştır. Bu sıkıntılarının çözümü için dostu Nihat Reşat Belger’e 13 Temmuz 1932’de yazdığı mektupla ruhi ve bedenî tedavisi için teşekkür edip konaklama için yardım istemiştir: “Çok aziz ve faziletkâr kardeşim Doktor, dün akşam Paris’e vasıl oldum. Hâlâ kalbim bana karşı gösterdiğin şefkat, ihtimam ve lütufkârlığım minnet hisleriyle doludur. Tedavimin vücuda getirdiği farkı bu sabah daha fazla hissettim. Aylarca beni sıkan Paris nisbeten daha munis göründü. Öyle zannederim ki gördüğüm ‘kür’ün tesiri devam edecektir.

Maalesef yine eski otele indim, fakat muvakkaten. Çünkü dün akşam ucuzca bir oda aradımsa da ayak üstünde intihab etmek kabil olamadı. Bugün aramağa çıkacağım ve sana yeni adresini bildireceğim.” Aradığı yeri bulamayan şair, Nihat Reşat’ın ısrarı ile onun Paris’te, Neuilly’de Hotel de Ville Sokağındaki boş kalan evinde iki ay kadar oturmuştur.

Yahya Kemal, Nihat Reşat’a yazdığı ilk teşekkür mektubunun ardına 18 Temmuz 1932 tarihli ikinci mektubunda daha önceden yaşadığı psikolojik sorunları aşmaya başladığını giderek iyileştiğini şöyle anlatmıştır: “Sıhhatim eskisinden çok iyidir. İnşallah bu şekilde devam eder. Dün biraz depression gelmiş idi. Lakin birkaç saat sonra geçti. Bundan anladım ki eskiden olduğu gibi günlerce harap bir vaziyette kalmayacağım.”

Yahya Kemal için 1932 senesi yaşadığı sıkıntıların meydana getirdiği ruhi ve bedenî hastalıklara tedavi aradığı, kendini ifade etmeye çalıştığı yıl olmuştur

Vatan topraklarına dönüş

Dr. Nihat Reşat’tan gördüğü tedavi sonrasında şekeri kontrol altına alınıp, ruhen de biraz rahatlayan Yahya Kemal; Ankara yolları gözlemiştir. Mehmed Kemal’in 22 Kasım 1975 tarihli Günaydın gazetesindeki “Yahya Kemal Madrid’ten Kaçıyor” başlıklı yazısına göre: 1932 yılı Kasımında Ankara ile ilişkisini düzelteceğini bildiği arkadaşı Bükreş elçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver ile buluşmak üzere Bükreş’e gitmiştir. Hamdullah Suphi Tannrıöver, 9 Kasım 1958 tarihli Yeni Sabah gazetesindeki Şemsi Kuseyri’nin “Yakın Dostları Yahya Kemal’i Anlatıyor” başlıklı mülakatında o günleri şöyle anlatmıştır: “Memleketten uzak bir yerde, son derece sevdiğiniz bir adamın bu kadar yakınızda olduğunu öğrenmek nasıl bir uyandırır, tahmin edersiniz. Gittim, elini sıktım. Karşılıklı oturduk. İki ahbab konuşmaya başladık. Merakla bekliyorum. Her hâline dikkat ediyorum... Bana haber verilen rahatsızlığını gösterecek bir işaret arıyorum. (…) Ankara onu bekliyor. Gecikmektedir.” Hamdullah Suphi’nin bu mülakatında söylediklerine göre Yahya Kemal’e dair Ankara’da olumsuz propaganda olsa da Ankara onu beklemektedir. Beklendiği haberini alan şair dönüş hazırlıklarına başlamıştır. 20 Aralık 1932’de Hamdullah Suphi ile Ankara’da olan Yahya Kemal ertesi gün Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği yemeğin davetlileri arasına girince derin bir nefes almış ve vehimlerinin yersiz olduğunu anlamıştır.