Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
NİHAYET DERGİ
Nihayet Dergisi Şubat 2018 için Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
Türkiye'den ve dünyadan kitaplar
Toplumsal Hafıza, Mimarlık, Tarih ve Kuram kitabı mimarlık üzerine özel bir ilgisi olan akademisyen Erhan Berat Fındıklı’nın Türkiye’nin önde gelen mimarlık tarihçilerinden Uğur Tanyeli ile yaptığı bir nehir söyleşi. Eser, Türkiye’deki güncel mimarlık, kültür ve sanat tartışmalarına ciddi bir katkı sunuyor. Söyleşide bir yandan Tanyeli’nin akademisyen, yazar, tarihçi, yayın yönetmeni ve küratör olarak uzun yıllara dayanan kariyeri ve Türkiye’nin 20. yüzyılın başından itibaren tartıştığı mimari meseleler birbiriyle bağlantılı olarak gün yüzüne çıkarken diğer yandan akademinin bilinmeyen iç yüzü ve inşaat sektörünün mimari alana yaptığı müdahaleler gibi dışarıdan bakanların nüfuz edemediği meseleler de tartışılıyor.
Yazma eylemine gönül verenlerin diğer her şeyi ikincil duruma düşürdüğü yadsınamaz. Yazı kıskançtır. Eylemsiz anlarında bile zihin sarmalındaki en hastalıklı kelimelerin sağaltılmasını beklemekten haz duymaktadır yazı. Uzun bir yürüyüştür, sorumluluktur, ruhun en büyük itiraflarıdır. Tekinsiz sularda gezintilere çıkmak, cam ırmaklarında dile göçmektir. Şakaklardaki zonklamadır yazı. Aşkın ve tutkunun birlikteliğidir. Şahit tutmaktır yaşadığımız anlara. Çocukluğumuzdaki ilk kalem, ilk defter, ilk öğretmen. Nasıl ve ne şekilde başladığımızı anımsamakta zorlandığımız andır. Nerede biter yazma hikâyemizin izini süren kitap. Editörünün de dediği gibi yazmak birikimi okurluk birikimiyle kol kola yürümektir. Yazma Hikâyeleri’ni, Okuma Hikâyeleri kitabı ile eş zamanlı okumanız tavsiyesiyle.
Sûfî Mirasının Değeri, Abdulhuseyn Zerrînkûb’un “Tasavvufun Hakimiyet Alanı”, “Zühd ve Muhabbet”, “Şeyh ve Tekke/Hankah”, “Sûfîlerin Hikmeti”, “Sûfînin Defteri”, “Terazideki Tasavvuf” ve sonradan eklenen “Sûfî Mirasından Örnekler” başlıkları altında tasavvuf alanında yaptığı ciddi araştırmaların ürünü. Bir başka ifadeyle, başlangıçtan günümüze tasavvuf tarihinde yapılan bir gezintidir. Yazarın sûfîlerin dünyasının ve o dünyaya özgü güzellik ve çirkinliklerin bir panoramasını resmettiği bu eser, okuyucuya, bir yargıca yaraşır şekilde, her çeşit taraflılık ve acelecilikten uzak değerlendirmeler sunmasının yanı sıra, başka yerlerde bulunmayan bilgileri içermesi bakımından da oldukça yararlıdır. Bu yönüyle tasavvuf tarihine ilişkin önemli kaynaklardan biri olduğu söylenebilir.
Tarihçi David Vincent’in mahremiyetin tarihine dair yaptığı çalışmalar sosyal ve kültürel tarih açısından oldukça önemlidir. Türkçeye de kazandırılan Mahremiyet Kısa Bir Tarihi kitabı bu alanda yapılmış öncü çalışmalardan biridir. Vincent’in bir diğer çalışması olan I Hope I Don’t Intrude: Privacy and its Dilemmas in Nineteenth-Century Britain, on dokuzuncu yüzyıl Britanya’sında mahremiyet ve popüler dramın ikili geçmişini yansıtması bakımından farklı bir yere sahiptir. 1825 yılında John Poole’un komedi oyunu Paul Pry, çok geçmeden büyük bir başarı yakaladı ve pek çok sahnede gösterildi. İşte bu “Pry Olayı” Vincent için Georgian döneminden İkinci Dünya Savaşı’na dek mahremiyet dinamikleri ve onun dilemmalarının izini sürmek için eşsiz bir fırsat sundu. Paul Pry karakterinin efsanevi “Umarım Rahatsız Etmiyorumdur?” repliğinin başlığını oluşturduğu kitap, toplumda yankı bulan bir oyun üzerinden birey ve devlet gizliliği, şöhret, dedikodu ve skandal, posta casusluğu, mahremiyet, samimiyet fikri ve kamusal alan özel ayrımının gelişimi hususlarındaki endişelerini ortaya koyuyor. I Hope I Don’t Intrude: Privacy and its Dilemmas in Nineteenth-Century Britain aynı zamanda mikro tarih çalışmalarının hangi alanlarda yapılabileceğine dair de iyi bir izlek sunuyor. 19. Yüzyıl İngiltere’sinde Mahremiyet ve Dilemmaları, David Vincent, I Hope I Don’t Intrude: Privacy and its Dilemmas in Nineteenth-Century Britain, Oxford University Press, 2015, s.347
Katherine E. Hoffman, uzun yıllar süren bu çalışmasında son yüzyıldaki siyasi ve ekonomik değişimlerin, Fas’ın kırsal bölgelerinde, ovalarında ve dağlarında yaşayan insanların dil kullanma pratiklerini ve ideolojilerini nasıl yeniden şekillendirdiğini anlatıyor. Erkeklerin iş için göç etmeleriyle, kadınlar engebeli anavatanı kişileştirmeye ve ana dillerini Tashelhit’e dönüştürmeye başlamışlardır. Sözlü kültür ve yazılmış şarkıların yakın analiz edildiği bir etnografya çalışması olan We Share Walls: Language, Land and Gender in Berber Morocco gözden kaçan Müslüman bir grubu konu edinmektedir. Hoffman, kamuoyu ve özel bağlamlarda dil seçimlerini ve sonuçlarını belgelemekte ve Faslı Berberilerin Arapça konuşan bir topluluğa uyum sağlamak için kendi ayırt edici kimliğini koruduğu günlük stratejilere dair bilgiler vermektedir. Etkileyici göstergebilimsel ve toplumsal cinsiyet konularını derinlemesine inceleyen bu kitap, antropoloji, performans çalışmaları, sosyolinguistik ve cinsiyet çalışmaları yapan akademisyenlerin ve öğrencilerin bilhassa ilgisini çekecektir.Faslı Berberilerde Dil, Toprak ve Cinsiyet ,Katherine E. Hoffman, We Share Walls: Language, Land and Gender in Berber Morocco, Blackwell Publishing, 2008, s.261.
Harvard profesörlerinden Khaled el-Rouayheb’in 17. yüzyıl Osmanlı dünyasında ve Mağrib coğrafyasında dönemin entelektüel tartışmalarının izini sürdüğü kitabı, tartışmaya açtığı konular, iddiaları ve bu iddialarına getirdiği deliller çerçevesinden bakıldığında çığır açacak özellikte bir kitap. El-Rouayheb kitabını 17. yüzyılın İslam coğrafyasının düşünsel bir karanlık çağ içerisinde olduğu iddiasına karşılık olarak kaleme aldı ve el-Rouayheb’in kitabından önce baskın akademik ilgi felsefi düşüncenin en azından diğer bölgelerden daha canlı olduğuna inanılan Safeviler üzerinde idi. El-Rouayheb, kitabında, 17. yüzyıl Osmanlı Anadolu’su ve Kuzey Afrika’daki entelektüel tartışmaları ve hareketliliği araştırırken, bir yandan da aslında, 16. yüzyıldan itibaren İslam dünyasının entelektüel bir durağanlık devresine girdiği iddiasını çürütüyor. Taklid ve tahkik tartışmasının gerçek mahiyetini açıklayan kitap bu tartışmanın dönemdeki merkeziliğini üç önemli entelektüel alan üzerinden gösteriyor; tasavvuf, mantık ve belagat. El-Rouayheb’in üç konuda da bir bölgeden diğer bir bölgeye taşınan tartışmaları konu alması, bu dönemde İslam dünyasındaki sınırlar üstü entelektüel bağlantıları göstermesi açısından ilgi çekici. Kitabın bir diğer ilgi çekici yanı, ilmin klasik hoca-talebe arasında nakil yoluyla aktarımına alternatif olarak Osmanlı âlimlerin 17-18. yüzyıllarda metinlerin derinlemesine ve eleştirel şekilde okunması yoluyla yeni bir metot geliştirdiklerini iddia etmesi.17. Yüzyıl İslami Düşünce Tarihi ,Khaled el-Rouayheb, Islamic Intellectual History in the Seventeenth Century Scholarly Currents in the Ottoman Empire and the Maghreb, Cambridge University Press, 2015, s.399.