Taşınmak üzerine
Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçekten de i nsanda “İşte bu kadarım, bunlar bir gün paketlenip kaldırılacak, içinden kimisi ayrılıp satılacak kimisi çöpe atılacak ve ben bir daha başka bir yere taşınmayacağım” hissi uyandırıyor. Boş mutfağın penceresinde sigara içerken sizi de bir hüzün gelip kaplayacak şüphesiz.
Yunan’ın büyük düşünürlerinden Aristomuhalled eseri De Anima’nın üçüncü kitabının yirmi birinci babında taşınmanın ruh üzerindeki etkilerini inceler.
Aristo’ya göre taşınmanın fazileti üçtür:
- 1- İnsan, bağlarından ve bağımlılıklarından kurtulur.
- 2- Tebdil-i mekânda ferahlık vardır.
- 3- Değişim insan zihnini yeniler.
Bütün eşyalarınız, kıyafetleriniz, kitaplarınız, diş fırçanız, çoraplarınız, beyaz eşyalar, sandalyeler, masalar, her şey yerinden oynamış. Bunlar kaç zamandır alışık oldukları yerlerden ayrılıp başka bir yere yerleşecekler, siz de eşyalarınız ile birlikte alışık olduğunuz yerden ayrılıp başka bir yere yerleşeceksiniz. Oraya da alışacaksınız. Bu değişim için Aristo, ölüme hazırlıktır, diyor.
Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçekten de insanda “İşte bu kadarım, bunlar bir gün paketlenip kaldırılacak, içinden kimisi ayrılıp satılacak kimisi çöpe atılacak ve ben bir daha başka bir yere taşınmayacağım” hissi uyandırıyor. Boş mutfağın penceresinde sigara içerken sizi de bir hüzün gelip kaplayacak şüphesiz.
Kim taşıyacak beni yahut tabutuma omuz verecek dört inanmış adam
Ölürseniz böyle dertlerinizi sizden sonra kalanlara selam ederek bırakabilirsiniz. İlla ki tabutunuza omuz verecek biri vardır. Fakat ölüme bir hazırlık olan taşınma ölüm öncesi bir zorluk, geçilmesi gereken bir eşiktir. Diyelim ki taşınacağınız evi buldunuz. (Sezai Karakoç’un da böyle bir taşınma hikâyesi yok muydu? Ankara’da kiralık bir ev araması, aynı eve bir başkasının da talip olması… Ara sıra aklıma gelir ama kitaplarını açıp da bulmam. Çünkü zihnimde öyle efsunlu bir hâle dönüştü ki, etrafındaki sisi dağıtıp bu güzel hatırayı bozmak istemem.) İnternetten nakliyeci arayışına başlıyoruz.
Telefon ediyoruz, “Evet, iki oda bir salon, birinci kat. Evet, kamyon kapıya kadar yanaşabilir. Evet, karşı taraf da birinci kat. Evet, oraya da kamyon yanaşabilir.”
Bu konuşmayı en az on on beş farklı kişi ile tekrarlamanız lazım. Sonra size verilen fiyat skalası içinde yapmanız gereken son bir iş kalıyor.
Sizi taşıyacak olan kişi ile yüz yüze görüşmediğiniz için sesinden kişilik analizini yapmanız ve bu analize bir puan vermeniz gerekiyor. (İdeal puan birdir.) Bu puan ile size taşıma için verdikleri fiyat arasında çeşitli matematiksel, fonksiyonel vs. işlemler yapacaksınız. Kabaca şöyle: Dokuz yüze taşırım, dedi fakat adamın sesi çok kaba. Bu demek ki adamın sesine iki verdiniz. Dokuz yüz çarpı iki, bin sekiz yüz, sizin için taşınma maliyetidir. Yahut adam yedi yüze taşırım, dedi ama sesi hiç güven vermiyor. Bu da demektir ki yedi yüz çarpı üç, yani taşınmanın size maliyeti iki bin yüz olacak. Adamlar ya taşınmanın yarısında işi gücü bırakıp kaçarlarsa... İdeal puan olan biri verdiğiniz kişi ile anlaştınız ise, buyurun bir diğer adıma.
Boş koliniz var mı yahut beni kim tekfin edecek
Efendim, mademki öldük artık bunu dert etmeye gerek yok, kefen olmadı birkaç dal bir şey bulunacak, sizi bir uyanıklığa koyuverecekler. Ama taşınacak isek terk etmeye hazır olduğunuz evinizin çevresinde bulunan bilumum marketi, büyük ve küçük esnafı bir süre bu soru ile darlayacaksınız. Çünkü taşınmak için her şeyi koliye koymak gerekiyor. Kıyafetler koliye. Kitaplar koliye. Çatal bıçak koliye. Kediler? Kedi zaten gelmiş yatmış kolinin içine. Bu kolilerin çeşitli boyutları olduğu için hangi koliye hangi eşyanın konulacağına önceden karar vermek gerekiyor. Çünkü eğer gerekli büyüklüğün üstünde bir koliye kitapları doldurursanız, affedersiniz ama, eşek ölüsü kadar ağır olacaktır. Gençliğinde tetris oynayan nesilden iseniz koliyi yaptıktan sonra doldurması kolay. Hop oraya da şu uzun parçayı koyduk mu mis gibi oldu. Buyurun, mümkün olan kolilemelerin en güzelini siz yaptınız. Eserinizle gurur duyabilirsiniz.
Nakliyeci abiler yahut kiramen katibin
Meşhur hikâyedir. Hani adamın biri demiş ya kim benimle vefatımdan sonra mezarımda bir gece geçirirse bütün malımı ve mülkümü ona bırakacağım. Fakir bir hamal kabul edip mezara girer, sabaha kadar kiramen katibin bu ipi nerden aldın, bununla haram yük taşıdın mı vb. sualler ile adamcağızı terletir. Fakir hamal sabah çıkınca bütün gece şu ipten sual olundum, mal mülk size kalsın, der. İşte bu nakliyeci abiler de bir nevi kiramen katibindir. Abi niye bu kadar çok kitap aldın, hepsini okudun mu, iki kişiye bu kadar tabak çanak çok değil mi vb. sorular ile sizi son taşınmaya hazırlarlar.
Siz koli yaparken özendiniz, hatta kolileri salona koydunuz ve koyarken de dikkat ettiniz. Aman bu koliyi o kolinin üstüne koymayalım altındaki yamulmasın, kırılmasın diye düşündünüz. Amma taşıyıcı için sizin o özene bezene yaptığınız koli, koliler içinde “bir” koli. Yani taşıyıcı o koliyi alırken de istiflerken de özen göstermeyecek. Ve buna karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Çünkü insanlar nakliyeciler ile kiramen katibin karşısında eşittir.
Lahmacun yahut nimet
Eğer ki sizi taşıyacak birini buldunuz ise ve sorulara cevap verdiniz ise bundan sonrası iyilik ve güzelliktir. Şimdi yapılacak tek şey kalmıştır geriye: Lahmacun alıp kolilenmiş eşyaların üzerine sererek yemek. Çünkü sıkıntıdan sonra bir kolaylık olduğuna ve varılan yerde ne tarafa bakılsa bir nimet olduğuna inanıyoruz.
Sökülüp takılmış gardırobun hüznü
Gençken şairliğe heves ettiğim bir zamanda “Oysa bir omzumu çökertmiştim senin için” diye bir mısra yazmıştım. Sonra kendi kendime dedim ki çökertmek ne kadar da şiirden uzak bir kelime. Fakat işte şimdi gardırop sevgilisi için bir omzunu çökertmiş âşıklar gibi karşımda duruyor, öylesine hüzünlü. Bu yüzden bu mısraı sökülüp takılan bütün gardıroplara adama kararı aldım.
- “Kitaplığımı nasıl düzenlemeliyim?” sorusuna ve sorununa kesin çözüm ve cevap
- Efendim, taşınmanın en büyük sorunu özene bezene dizdiğiniz kitaplığı ne yapacağınızdır. Belki bu kitaplığı Dewey’in onlu tasnif sistemine göre dizdiniz. Yahut 0-100 dediniz, ana kaynaklar, 800 edebiyat, 900 tarihler, numaralandırıp koydunuz. Belki konu konu ayırdınız. Belki de okuduğum kitaplar, okuyacağım kitaplar yahut hikâyeler, romanlar, sözlükler olarak farklı alt gruplara ayırdınız. Şüphesiz bir kitaplığı yerleştirmenin binlerce yolu var. Alberto Manguel mesela uzun uzun anlatır Geceleyin Kütüphane adlı eserinde: elimin uzanamadığı yerlere raf yapmayacağım, ansiklopedileri alt sıralara koyacağım vs. Borges de bu işe kafa yormuş, bitmek tükenmek bilmeyen, sonu gelmeyen kütüphaneler düşlemiştir. Maalesef raflarınızda yan yana duran kitapların ebatları aynı olmadığı için ve bir rafı bir koliye koyup kapatamayacağınız için bu kitaplar ister istemez karışacak. Belki siz bu karışmayı önlemek için kolilere ve raflara numara vermek gibi çeşitli deneysel eylemlerde bulunacaksınız. Amma ve de lakin bu koliler kitaplığınızı kuracağınız odaya sırayla gelmeyecekler. Hane halkı neredeyse evin yarısını yerleştirmişken siz nerde bu beş numaralı koli diye sağa sola dönüp duracaksınız. Ve o hitap gelecek: “Ohoo, biz evi yerleştirdik sen hâlâ iki kitabı rafa koyamamışsın.” İşte bütün bu dertlere çare olarak önerim. Kitaplığınızı elinize geldiği gibi yerleştirmek. Nasıl olsa bir gün tekrar ve bir gün temelli taşınacaksınız, bırakın karışık kalsın. Bu kütüphane sistemine LTS adını verdim (Library of Transportation System).