Tarihi Astroloji araştırmaları çalışacak bir ekip kuruyoruz
Kökeni Babil’e dayandırılan Astrolojinin Eski Yunan’dan Mısır’a oradan Hindistan’a sonrasında Asya ve Avrupa’ya yayıldığını biliyoruz. Emevî, Abbasî ve Osmanlı gibi Müslüman yönetimlerin ilgi alanına da girmiş bu kadim öğretinin Osmanlı’dan günümüze aktarılmasında öncü isimlerden biri danışman, eğitmen, araştırmacı ve yazar Öner Döşer. Aynı zamanda Osmanlı’nın son müneccimbaşılarından Seyyid Mehmed Arif Efendi ile de anne tarafından akraba... Özellikle o dönemdeki yazma eserleri günümüz Türkçesine kazandırdı ve bu alanda çalışmalarına devam ediyor. Biz de kendisiyle Astroloji Okulu’nda buluştuk ve astrolojinin tarihçesini, ailesiyle bağını ve günümüzdeki durumunu konuştuk.
Aile köklerinizde astrolojiyle ilim olarak uğraşan insanlar var. Bize hem bu bağı hem de sizin bu alana nasıl yöneldiğinizi anlatır mısınız?
2012-2013 yıllarında İngiliz Astrolog Deborah Houlding ile bir astroloji kitabı üzerine çalışıyordum. Deborah, kitabının girişinde İngiliz geleneklerinde astrolojinin nasıl geliştiğini anlatıyordu. Bir eksiklik hissettim ve kendi geleneklerimde astrolojinin geçmişiyle ilgili bilgi vermeye karar verdim.
- Müneccimbaşı Seyyid Mehmed Arif Efendi, anne tarafımdan akrabam olan Arif abimin dedesi olur. 1903-1909 yılları arasında Osmanlı sarayında müneccimbaşılık görevini üstlenmiş. 1924 yılında ilga edilen müneccimbaşılık müessesesinde 37 kişi bulunuyormuş.
Seyyid Mehmed Arif Efendi de 35. müneccimbaşı olarak görev yapmış. 1924’e kadar müneccimbaşılar devlet memuru olarak görev yapıyorlar ama sarayda kalmıyorlarmış. Aslen İzmitli olan Seyyid Mehmed Arif Efendi de Süleymaniye’de bir konak satın almış, oradan vazifesine gidip geliyormuş. Üç katlı konağın üçüncü katını tamamen kütüphane olarak kullanmış ve eserlerini burada yazmış. Ailemde böyle bir geçmiş olduğu için Arif abimden bilgi almak istedim ve onunla röportaj yapıp Astroloji Televizyonu YouTube kanalında yayınladım. 2015 yılının nisan ayında bu konuyla alakalı araştırma yapmak üzere bir ekip kurdum. Araştırmalarımıza güneşin maksimum yüceldiği, 19 derecede Koç burcuna geldiği gün başladık. Günümüzde 8-9 Nisan’a denk gelen bu tarihi eski müneccimler çok önemser hatta Topkapı’daki tılsımlı gömleklerin dikimine de o gün başlanırmış. Hz. Peygamber’in doğumunun da bu tarihlere yakın olması ilginçtir. Osmanlı’da zamanın müneccimbaşılarına baktığımızda din, astroloji ve bilim olgusunun iç içe geçmiş durumda olduğunu görüyoruz. O zamanın âlimleri hem imanlı adamlar hem astroloji bilgisine sahipler hem de zamanının bilim insanlarıdır.
19. yüzyıla kadar astroloji ve astronomi “İlm-i Ahkâm-ı Nücum” başlığı altında yer alıyor. İki ayrı saha değiller; beraber yürüyorlar.
Geçmişimizde astrolojiye dair fazlaca bilgi olduğu için ben de bir ekip kurdum. Osmanlıca, Arapça ve Farsça çevirmenlerle Müderriszâde Sadullah el-Ankaravî’nin Mecmuatü’l-Ahkâm adlı eserini çevirdik. Tamamlamak yedi yıl sürdü ve 2022’de nihayete erdirebildik. Şimdiye kadar üç kitap çıkardık, bu alanda çalışmalarımız devam ediyor.
Müneccimbaşı Seyyid Mehmed Arif Efendi’nin astrolojiyi gündelik hayatında kullandığına dair örnekler var mı?
Müneccimbaşı Seyyid Mehmed Arif Efendi, ailesiyle ilgili alacağı her kararda mutlaka astrolojiye müracaat edermiş, herhangi önemli bir işe girişeceği zaman haritalara bakıp uygun zamanı seçer, bir konuk kabul edeceği zaman yine uğurlu zamana göre karar verirmiş. Seyyid Mehmed Arif Efendi bir gün kendi ailesinin bütün üyelerini evine davet ediyor. Herkes merak ediyor. O gün onlarla son kez bir araya geliyor ve sonra vefat ediyor. Buradan anlaşılıyor ki kendi vefatını öngörmüş. Eski astrolojide yaşamla ilgili bazı hesaplamalar var ama bunları hesaplamak kolay değil. Bu tahminlerin belki %60’ı performansa göre yürütülebilir ama gerisini Allah bilir. Eski âlimlerin maneviyatının çok yüksek olduğunu da unutmamak gerekir. Hâliyle astroloji metafizikle de birleşen bir bilgi. Seyyid Mehmed Arif Efendi kendi çocuklarının doğum haritasına da bakıyor ve enişteme hayatının uzunca ve ortalama olacağını ne çok ileri gideceğini ne de çok geri kalacağını, evliliğin de ortalama bir evlilik olacağını söylüyor. Anne tarafımdan uzak akrabam olmakla beraber bir şekilde ben de bu konuyla ilgilendim. 2018 yılında Japonya’da NHK kanalından gelip benimle röportaj yaptılar. Sadece astrolojiyle değil, astronominin de geçmişiyle ilgileniyorlardı. Geleneksel astroloji yaptığım için benimle röportaj yaptılar. Japonya’dan gelip bu konuyu araştırdılar, bizim burada daha çok üzerine düşmemiz lazım.
Osmanlı’da astrolojiye olan ilginin nasıl başladığından bahsedebilir misiniz?
- Astroloji, Babil döneminde Mezopotamya’da ortaya çıkmış gibi gözüküyor. Osmanlı öncesi Müslüman devletlere baktığımızda Emevîler ezan saatlerini belirleme, imsakiyenin ayarlanma gibi alanlarda astrolojiye benzer çalışmalar yapmışlar ama bizim bugün anladığımız şekliyle kullanmamışlar.
Abbasîlerde astroloji 9. yüzyılda Halife Mansur döneminde kullanılmaya başlıyor. O dönemden sonra Müslüman olduğu söylenen Yahudi astrolog Mâşâallah’ın, Ömer Taberî’nin, İranlı Ebû Ma’şer el-Belhî ve Arap Ebu Ali el-Hayat gibi âlimlerin yazılarıyla astroloji gelişiyor. Selçuklu’da Kutalmış’ın bir hükümdar olarak astroloji bildiğini görüyoruz.
Osmanlı’da ise Fatih Sultan Mehmed ile beraber saraya girip 500 yıl boyunca kullanılıyor ama sarayda resmi olarak müneccimliğin başlangıcı Fatih Sultan Mehmed’den sonra tahta geçen Sultan Bayezid zamanında oluyor.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethinde son hücum emri için müneccimlerine danıştığı söylenir. Buna “ihtiyarat” deniyor; doğru zaman belirleme astrolojisidir. Fatih Sultan Mehmed oldukça entelektüel, birkaç dil konuşan, sadece hükümdarlıkla sınırlandırılamayacak bir sultan ve ilim insanıydı. Onun astroloji bildiğini iddia eden yazılar da mevcuttur. Fatih’ten sonra gelen Yıldırım Bayezid’in bizzat astroloji eserleri getirtip okuduğunu biliyoruz. Yani Osmanlı’da astroloji 1400’lerin sonlarından başlayıp 1924’lere kadar kullanılıyor. Tarihimize baktığımızda astroloji hakkında en çok 18. ve 19. yüzyıllar başta olmak üzere toplam 1032 eser verilmiş.
Sümerlerde, Babillerde astrolojiye çok önem verildiğini biliyoruz. Tarihsel süreçte medeniyetler üzerinde astrolojinin nasıl bir önemi vardı?
Osmanlı döneminde astronomiye çok büyük bir ilgi var. Kur’an-ı Kerim’de gökyüzünün gözlemlenmesine dair teşvik edici ayetler olması sebebiyle 8. ve 9. yüzyıllardan sonra âlimlerin gözlemlere başladığını görüyoruz.
11. yüzyılda Semerkant’ta büyük bir gözlem evi inşa ediliyor. Matematikte çok ileri bir astronom ve aynı zamanda astroloji bilgisi olduğu söylenen Ali Kuşçu’nun Semerkant’taki rasathanede teknik bilgiler aldığını biliyoruz. Özellikle o dönemden sonra bir gök günlüğü yapmaya, ahkâm takvimi ve imsakiye çıkartmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Fatih Sultan Mehmed döneminden sonra gözlemler artıyor. Takıyüddin er-Râsıd’dan de bahsetmek gerekir. Hem bir müneccimbaşıdır hem de bir bilim insanıdır, optik aletler konusunda çok beceriklidir. Onun döneminde İstanbul’da gözlemevi kuruluyor. Ne yazık ki birtakım hurafeler sebebiyle bu gözlemevi kurulmasını emreden Sultan Murat tarafından yıktırılıyor. Bu olay o dönemde bilime vurulmuş çok büyük bir darbe oluyor. Takıyüddin er-Râsıd’ın geliştirdiği aletlerden oluşan rasathanenin, elinin altında çok daha fazla imkân olan meşhur astronom ve astrolog Tycho Brahe’nin rasathanesinden bile daha ileri seviyede olduğu söyleniyor. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı rasathane yıktırılıyor ve sonrasında gözlem konusu rahat ilerleyemiyor. O zamanlarda muvakkithaneler var. Burada müezzinlerden bilgi alan âlimler birtakım hesaplamalar yaparak namaz vakitlerini belirliyorlar.
Muvakkithanelerde aynı zamanda astroloji de öğretildiği; en azından almanaklar ya da bir astroloji haritasının çizdirilmesi gibi konularda bilgi verildiği söylenir.
Mesela bizim metinlerini çevirdiğimiz Sadullah el-Ankaravî, zamanın müneccimbaşı yardımcısı Rakım Efendi’den öğrenim almış ve bu sayede eserler vermiştir. Astrolojiyle ilgilenen bir başka zat-ı muhterem Namık Kemal’in babası Asım Efendi’dir. Kendisi gündelik hayatın içinde de astrolojiyi kullanan çok önemli bir âlimdir. Dediğim gibi tarih içerisinde astroloji bilgileri aktaran, makaleler yazan pek çok astronom, astrolog var.
Bugün maalesef tabiri caizse “merdiven altı”nda bu alanda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Peki Bizans’ta, Osmanlı’da hatta tüm dünyada itibarlı bir alan olan bu konu, nasıl bugünkü duruma geldi?
- Bir zamanlar için bilimlerin atası denilebilecek astroloji, özellikle 20. yüzyıl içerisinde İngiltere ve Amerika’daki bazı dergilerde, gündelik burç yorumları şeklinde yazılmaya başlandıktan sonra başka bir yöne kaydı. Astrolojinin orijinalinde günlük burç yorumları tarzında şeyler pek yoktur, gezegenler, gezegenlerin birbirlerine göre değişen konumları çok daha önemlidir.
Burçlar yine kullanılıyor ama bizim anladığımız manadan çok daha farklı. Elimden geldiğince, özellikle yurt dışında gerçekleşen etkinliklere katılıp astrolojinin aslını anlatmaya çalışıyorum. Bu bağlamda kendimi bir nevi kültür elçisi gibi görüyorum. Müneccimbaşı Seyyid Mehmed Arif Efendi’nin eserlerine baktığım zaman özellikle gezegenlerin kavuşumlarını dünya tarihiyle birlikte incelemesi gibi derin bilgilerle karşılaştım. Büyük kavuşumlar dediğimiz 20 yılda bir, 200 yılda bir olan kavuşumların dünya tarihindeki karşılığından bahsediyor. Devlet insanlarına yönelik çok önemli incelemeleri var. Osmanlı döneminde astrolojinin üç branşı var: Biri “mevalid” yani natal astroloji ya da kişisel astroloji dediğimiz tür. İkincisi “ihtiyarat” yani uygun zamanı ve yeri belirlemeye yönelik tür. Üçüncüsü ise “mesail” bu da soru cevaplamaya yönelik astroloji türüdür. Bugün bu üç branşın en çok talep göreni natal astroloji. Bunun dışında diğer iki branş eskisi gibi yoğun pratik edilmiyor, daha çok geleneksel astrologlar ilgileniyor.
20. yüzyılda İngiliz Astrolog Alan Leon’dan sonra psikolojik astroloji türüne kayılıyor. 1920’lerden 1980’li yıllara kadar akademik anlamda astrolojiyle ilgilenen kişilerin, Jung etkisiyle, psikolojik astroloji yöntemlerini öne çıkarttığını görüyoruz. Fakat 1980’li yıllardan itibaren tekrar klasik astroloji metinlerinin incelenmesine geri dönülüyor. Özellikle benim hocam Amerikalı Orta Çağ astrolojisi üstadı Robert Zoller’in gayretiyle klasik metinlerin çevrilmeye başlandığını, bunların İbraniceden, Antik Yunan dilinden ve tabii ki Arapçadan, Acemceden çevrilerek kazandırıldığını görüyoruz ki bu hareket bizi çok etkiledi. Ne yazık ki öngörü astrolojisi diyebileceğimiz, geleceğin trendlerini tahmin etmeye yönelik astroloji türü artık daha az kullanılıyor. Elbette kendini tanımaya ve bilmeye yönelik astroloji önemlidir. Hatta astrolojide “Kendini bilen Rabbini bilir” diye bir laf vardır. Kendi tabiatınızı bilirseniz, size ne olacağını da tahmin edebilirsiniz. Bu yüzden astroloji aslında okullarda özellikle çocukların gelişiminde, kişinin yeteneklerini bilme ve meslek seçimi yönünde oldukça önem taşıyor.
Her yıl düzenlediğimiz uluslararası astroloji konferansına 2015 yılında davet ettiğim Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç “Astroloji ilahiyat fakültelerinde okutulmalı. Belki öngörü kısmı değil ama kendini bilme kısmı ile astroloji çok önemlidir” demişti. Bugün daha popüler olan güneş burcu üzerinden yapılan yorumları astrolojinin yüzde biri bile değildir. Bazı bilim insanları burçlar hakkında bilgi verirken “Burçlar kaydı, 13. burç ortaya çıktı” gibi şeyler söylüyorlar. Bunlar safsatadır. Sadece burçlara yönelik konuştuğunuz zaman bu tarz eleştiriler de gelir. Doğum haritanızda sadece güneş burcunuz yok. Astroloji Ay, Güneş ve sekiz gezegeni kullanır. Bütün bunların burç yerleşimleri, birbirlerine göre konumları güneş burcundan çok daha fazlasıdır. Astrolojinin bu kadar dar bir alanla sınırlandırılması sosyal medyayla alakalı. “Bu yıl Koçlar avantajlı, en şanslı burç Boğa” gibi sözler eski tabirle reyting, şimdiki tabirle tık almak için kullanılan ifadelerdir.
Birkaç sene önce “13. burç” konusu özellikle sosyal medyada çok konuşulmuştu. Az önce bunun bir safsata olduğunu söylediniz, biraz açabilir misiniz?
Bu olay Dünya, Ay ve gezegenlerin üzerinde ilerlediği hayalî bir çizgi olan ekliptik düzleme bir ayağı denk gelen 13. takım yıldızı Ophiuchus’dan yola çıkılarak ortaya atılan bir iddiadır. Bu bilgi yanlıştır çünkü takımyıldızlar ile burçlar aynı şey değildir. Takımyıldızlar gökyüzünde farklı derecelerde ve farklı büyüklüklerde bulunur. Gökyüzündeki yerleşimleri, kapladıkları alan farklıdır. Ama burçlar 30’ar derecelik değişmez büyüklüklere sahip, eşit alanlar kaplayan parseller olarak tanımlanır ve Güneş’le Dünya’nın ilişkisine dayanır. Batı astrolojisi takımyıldızlara göre değişen yönümüzle değil, mevsimlerle alakalıdır. Dünya var olduğundan beri dört mevsim vardır. Astrolojiyi çürütmeye çalışanlar bile onun popülerlik şemsiyesi altında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Astrolojinin Gerçek Değeri ve Astroloji ve Bilim kitabında teknik açıdan bu konuyu açıkladım.
Pandemi sonrasında insanların astrolojiye olan ilgisinde artış gözlemlediniz mi? Bunun nedenleri ne olabilir?
Aslında dünyanın ilk pandemiyologları astrologlar. Eskiden salgınlar konusunda öngörüler için astrologlara danışılırdı. Hatta Polonya Üniversitesi’nde astrologlardan salgına dair öngörü istenmiştir. Johannes Kepler dâhil olmak üzere hem astronom hem astrolog olan üstatlar pandemi konusunda bazı bilgiler paylaşmıştır. John Gadbury isimli önemli bir astrolog veba salgınının kendisini ve bitiş tarihi doğru tahmin etmiştir. Eski astrologlardan Tycho Brahe, Galileo Galilei gibi isimler bu alanda çalışmalar yapmış, tahminlerde bulunmuşlardır. Medikal astroloji, astrolojinin çok önemli bir dalıdır. Orta Çağ ve Rönesans döneminde bazı tıp okullarında astroloji okutulmuş ve bilmeyenlere diploma verilmemiştir. Hipokrat “Ben astroloji bilmeyen hekime hekim demem” diyor.
Geçmişten günümüze gelirsek 2019 yılının sonunda katıldığım bir programda dikkat etmemiz gereken salgınlar olabilir demiştim. Sadullah el-Ankaravî’nin verdiği bilgilerden ve güneş aktiviteleri üzerine yaptığım çalışmalardan yola çıkarak böyle bir şey yaşanabileceğini söylemiştim.
- 2018 yılının kasım ayından başlayarak 40 küsur gün boyunca güneş lekesizdi. Yapılan araştırmalara göre böyle dönemlerde dünya manyetik alanda daha fazla zararlı kozmik ışınlara maruz kaldığı ve yarasalar başta olmak üzere gece hayvanlarının düzeni bozulduğu için dünyada veba gibi bazı salgınlar patlak veriyor.
Program sonrasında astroloji bu öngörü kısmıyla daha fazla dikkat çekmeye başladı. Astrologların öncelikli vazifelerinden biri toplumları karşılaşılması muhtemel olan olaylar hakkında uyarmalarıdır. Bu bir doğal afet, uluslararası bir problem, savaş veya ekonomik felaket olabilir. Osmanlı dönemine baktığımızda 21 Mart civarında hükümdara yıllık öngörülerle birlikte ahkâm takvimi sunuluyor. Bir yıl içerisindeki uğurlu uğursuz zamanlar, kan aldırmanın uygun vakitleri, meteorolojik tahminler yapılıyor. Bunlar içerisine tabii ki salgınlar, hastalıklar gibi bazı öngörülerde de bulunuyorlar. Ben de bu gelenek bağlantısını araştıran, astroloji tarihi çalışan bir astrolog olarak böyle bir uyarıyı yapmakla kendimi mükellef hissettim. Yaşadığımız pandemi sürecini öngören başka örnekler de var. Bir Fransız astrolog olan André Barbault 2020 ve 2021 yıllarında büyük bir salgın ve ekonomik tehditle karşılaşabiliriz, demiş. Bu öngörüyü 2011 yılında bulunmuş. Keşke daha evvel bu bilgiye sahip olsaydık da bunu bilerek çalışsaydık.
Astrologlar yıldızların konumunu ve tarihsel bazı gerçekleri meseleye dahil ederek yorumlarda bulunuyor. Sizce insanlar bu yorumları geniş çerçevede değil de daha lokal anlamlandırmıyor mu?
Son 20 yıldır astrolojiyle ilgileniyorum, öncesinde ticaretle uğraşıyordum. Başladığım günden bu yana astrolojiye bakış pozitif yönde çok değişti. Bilinçli bir kitle olduğu gibi; çarpıtan, astrolojiyi bir izlenme aracı olarak kullanıp kendini ön plana çıkartmaya çalışan bir kitle de var. Astrologları, astrolojiyi öne çıkarmaya çalışan ve astroloji yoluyla kendini öne çıkarmaya çalışan astrologlar olarak ikiye ayırıyorum. Kendine hizmet edenler bir müddet orada durduktan sonra yok olacaklar çünkü kalıcı olan bilgidir. Ben de televizyon programlarında katılıyorum ama bu konu üzerine kitaplar çıkartarak kalıcı hâle getirmeye çalışıyorum. Her zaman söz uçar, yazı kalır.
Siz yurt dışındaki uzmanlarla da sıklıkla bir araya geliyorsunuz. Örneğin geçtiğimiz günlerde önemli bir astroloji sempozyumu gerçekleşti. Dünyadaki güncel durumu da muhtemelen masaya yatırıyorsunuz. Bu uzmanlarla özellikle güncel astroloji merakı üzerine yapılan konuşmalar oluyor mu? Sempozyumun ana gündem maddesi neydi?
En son katıldığım astroloji sempozyumu Amerika’da yapıldı ve dünyanın çeşitli ülkelerinden astrologlar vardı. Ülkemizi temsilen bilgi veren tek astrologdum. Konferanslarda Koç burcuna ne olacağı, İkizlerin evlenip evlenmeyeceğini, boğa burcunun parayla ilişkisini konuşmuyoruz. Özellikle akademisyen astrologlar astrolojinin tarihsel gelişimine ve farklı kültürlerdeki çalışılma biçimlerine çok önem veriyorlar. Ben de bu konunun Türkiye’deki temsilcisi olduğum için konferanslara çağırılıyorum. Sadece Osmanlı astrolojisini anlatmıyorum; Orta Çağ’da, Rönesans’ta ve Helenistik dönemde yapılmış astrolojiden bahsediyorum ki zaten Osmanlı astrolojisi Arap astrolojisi, Helenistik astroloji ve Acem astrolojisinin birleşiminden ortaya çıkmıştır. Tarihi astroloji araştırmaları konusunda çalışacak bir ekip kuruyoruz. Gerçekten önemli gelişmeler var. Osmanlı astrolojisine de çok büyük ilgi var, metinlerin İngilizceye çevrilmesini bekliyorlar. Bunlar haricinde Astroloji ve Bilim kitabında anlattığımız gibi astroloji alanında istatistik çalışmaları yapıyoruz. Geçmişten gelen bazı geleneksel yöntemlerin sorgulanması, istatistiklere dökülmesi, hangilerinin hangi oranda isabetli çalıştığının tespit edilmesi ve bundan sonrasının ön görülmesi yönünde yapılan çok önemli bir çalışma.
Günümüzde insanlar astroloji programlarına doğum bilgilerini girerek kendileri hakkında genel bilgiler elde edebiliyorlar. Doğum haritalarıyla kendileri arasında ne kadar büyük bir uyum olduğunu görebiliyorlar. Bu manada astroloji programlarının gelişmesi çok önemli. Sonuçta artık büyük veri çağındayız. Teknoloji geliştikçe astrolojinin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. Bu manada bir müjdeyi derginizin okuyucularına vermek isterim: Amerikan altyapısı olan Sirius astroloji programı tarafımızın gayretleriyle 5 yıllık bir çalışma sonucunda Türkçeye çevrildi, çok yakında kullanıma açılacak.