Tanısan severdin
Yaşadığın şehri keşif etmek
Yaşadığı şehri sevenimiz var, sevmeyenimiz var. Sevmeyenlerin gözü başka şehirlerde. Aralarında büyük ve zor bir şehirde yaşayanlar, daha sakin, daha munis ve asude bir şehrin (belki de köyün) hayalini kuruyorlar; daha küçük ve yoksul bir şehirde yaşayanlarsa büyük ve kaotik bir şehrin hayalini. İnsanın yaşadığı şehri sevmesi büyük saadet.
İnsanın üzerine tam oturan bir giysinin verdiği rahatlığı hatırlatan bir tarafı var bu memnuniyetin. Her günkü yolların, her günkü ağaçların veya binaların, her gün geçilen çarşının sizi kabul ettiğini hissetmenizi sağlıyor.
Barış ve yuvada olma hissiyatını dolu dolu duyduğunuz bir tecrübe bu. Yaşadığımız şehri sevmek, onu tanımakla sıkı sıkıya irtibatlı. Her şehirde için için kımıldayan bir devinimi, bu devinim yavaşken bile sezmeye çalışmak; her şehirde uyuyan bir masalı, bu masal fısıldayarak konuşuyorken bile işitmeye çalışmak; her şehirde mayalanan roman fragmanlarını, bu fragmanlar silikken bile okumaya çalışmak, bizi o şehre yaklaştırıyor.
Bizim şehre uyanmamız, şehrin zaten uyanık olduğunu görmemizi sağlıyor. İstanbul’u sevmek de, onu anlamaya çalışmak da görece daha kolay. İstanbul üzerine oluşmuş göz alıcı edebiyat elimizden tutuyor ve bize İstanbul’un sokaklarını, boğazını, tepelerini, camilerini, karmaşasını daha kolay, daha içten sevelim diye eşlik ediyor.
Galiba şu iki şey birlikte gerçekleşiyor: İstanbul edebiyata ilham veriyor, İstanbul edebiyatı da İstanbul sevgisini besliyor.
Biz bu sayıda farklı şehirlerden, kimi o şehrin hafızasını tutan, kimi o şehri usul usul keşfetmeye çalışan, yaşadığı şehre emek veren, yaşadığı şehirle ilişkisi üzerine düşünen birbirinden kıymetli isimlerin katkılarıyla, Anadolu şehirlerini anlama ve sevme tecrübelerine eğilmeye çalıştık. Yaz aylarına girerken, şehirlerimize bir de bu zaviyeden bakın istedik.
*Ramazan-ı şerifinizi tebrik ederiz. Sizi güzel havaların mahvetmesine izin verin.