Spikerlik imtihanına giren kekeme şair: Ümit Yaşar Oğuzcan

TAHSİN YILDIRIM
Abone Ol

18 Ocak 1967’de kendisi için yapılan jübilede “Benim hayatım roman değildir. Baştanbaşa şiirdir benim hayatım, şiirdir ve aşktır.” diyen Ümit Yaşar Oğuzcan 22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus’ta doğmuştur. Annesi Güzide Hanım, babası gazetecilik, yazarlık, kitapçılık, matbaacılık da yapmış Lütfi Bey’dir.

Ümit Yaşar, babasının memuriyeti dolayısıyla farklı şehirlerde okumuştur. Eskişehir İnkılâp İlkokulu’ndan 1938’de, Konya Askeri Ortaokulu’ndan 1942’de, Eskişehir Ticaret Lisesi’nden 1946’da mezun olmuştur.

İş hayatına 1946’da Ankara Osmanlı Bankası’nda başlayan Ümit Yaşar 1947’de Türkiye İş Bankası’na girmiş ve 1960’a kadar aynı bankanın farklı şehirlerdeki şubelerinde görev yapmıştır. 1961’de Türkiye İş Bankası genel müdürlüğünde neşriyat müdür muavini iken görevinden ayrılarak İstanbul’a yerleşen şair, İstanbul’da Ümit Yaşar Yayınevi’ni kurmuştur. İşleri yolunda gitmeyen Ümit Yaşar tekrar bankacılığa dönmüş 1977’de kendi isteğiyle emekli olmuştur. Emekliye ayrıldıktan sonra 1980’de İstanbul’da kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kurup, yönetmiştir.

4 Kasım 1984’te İstanbul’da vefat eden şair, 7 Kasım 1984’te Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazı ardına Zincirlikuyu’ya defnedilmiştir.

Şiiri hiçbir zaman gelip geçici bir uğraş, bir heves olarak düşünmeyen Ümit Yaşar Oğuzcan 52 yıllık ömrüne birçok eseri sığdırmıştır.

Şiir denemeleri 1936-1938 yılları arasında Eskişehir İnkılâp İlkokulu’nun Yankı adlı duvar gazetesinde yayınlanan şairin ilk şiirleri, 1941-1942 yılları arasında Faruk Şükrü Yersel’in de teşvikiyle Eskişehir’de Kocatepe, Güzel Eskişehir, Sakarya ve Porsuk’ta neşredilmiştir. 1945-1948 yılları arasında Eskişehir ve Adana’da çıkarılan Türke Doğru dergisinin önce yönetmenliğini sonra yazı işleri müdürlüğünü yapmıştır. Daha sonra Kalem, Varlık, Büyük Doğu, Yedigün, Varlık, İstanbul, Kaynak, Büyük Doğu, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Hisar, Aile, Yelpaze, Yarış ve Yetiştiricilik, Çarşaf, Yücel, Toprak, Çığır, İş Dergisi, Güney, Akbaba ve Papağan, Hür Vatan, Hareket, Cumhuriyet, Yeni İstanbul, Hürriyet, Hafta Sonu, Bon Bon ve Kelebek gibi birçok süreli yayında eserleri yayınlanmıştır. Birçok şiiri bestelenen, farklı antolojilere giren şairin şiirleri Fransızca, Bulgarca, Arapça, İngilizce, Rusça, İtalyanca, İngilizce, Lehçe ve Rumcaya çevrilmiştir Şairlik hayatının 25. yıl jübilesi 1967 yılında İstanbul’da yapılmış ve buna istinaden “Ümit Yaşar 25. Sanat Yılı Jübilesi 18 Ocak 1967” adlı broşür neşredilmiştir.

“Şiir kuluçka makinası”

1926 yılında doğup 1984 yılında vefat eden, şiiri hiçbir zaman gelip geçici bir uğraş, bir heves olarak düşünmeyen Ümit Yaşar Oğuzcan 52 yıllık ömrüne birçok eseri sığdırmıştır. Otuz yedi şiir kitabının yanına, dört nesir kitabı (Sahibini Arayan Mektuplar, Avrupa Görmüş Adam, Hüzün Şarkıları, Mihriban’a Mektuplar), on beş antoloji, derleme, biyografi kitabı koyarak nerdeyse bir rekor kırmıştır. Eserleri farklı dillere çevrilen Ümit Yaşar, Türk edebiyatında aşk şairi olarak anılsa da yergi yönü de güçlüdür.

9 Mart 1957 tarihli Akis dergisinde yayınlanan Kör Ayna kitabı hakkında çıkan yazıda onun dilinin sağlam, söyleyişin ustalıklı, kelime seçiminin ise bir kuyumcu titizliğinde olduğu belirtilmiştir. Yazıda kitabın tanıtımı için Ankara’nın en meşhur lokantası/ meyhanesi olan Karpiç’te ülkemizde ilk defa olarak bir şiir kitabının yayınlanması vesilesiyle kokteyl tertip edildiği yazılmıştır. Daha önce şiir geceleri, şiir sergileri, şiir matineleri tertiplense de bu tarz bir etkinlik ilk olduğundan dikkat çekmiştir. Kokteyle kültür-sanat dünyasının önemli isimleri katılmıştır.

Orhan Seyfi Orhun’a göre “genç şairlerin arasında Türkçeyi en temiz ve en selis” yazmasına rağmen Ümit Yaşar, çağdaşları tarafından çok yazdığından dolayı eleştirilmiştir.

Bu yazının sonunda Ümit Yaşar’ın fotoğrafının altında çok şiir yazmasından mülhem olarak “Şiir kuluçka makinası” ifadesi yer almıştır. Kısa ömrüne yüzlerce şiir ve onlarca kitap sığdıran, Orhan Seyfi Orhun’a göre “genç şairlerin arasında Türkçeyi en temiz ve en selis” yazmasına rağmen Ümit Yaşar, çağdaşları tarafından çok yazdığından dolayı eleştirilmiştir. Oğlu Lütfi Oğuzcan tarafından oldukça çalışkan bir şair olarak görülen Ümit Yaşar Oğuzcan’ın yazdığı şiir sayısı belli değildir. Ona göre “yazdığı şiirler 1000 civarında. Yaklaşık 200-300 tanesi rubailer-dörtlükler”dir. Çok yazdığı eleştirilerini haksız bulan şair, sadece hissettiklerini yazdığını hatta yazmak istediklerinin pek çoğunu yazamadığını ifade etmiştir. Bazı eleştirmenlerin ileri sürdüğü, çok yazmanın sanatçıya zarar verdiği fikrine katılmayan Ümit Yaşar Oğuzcan, Cumhuriyet gazetesinin 23 Şubat 1977 tarihli sayısında yayınlanan mülakatında bu duruma şöyle açıklık getirmiştir: “Çok yazmak yararlı, gerekli bir şey bir şair için. Hele o şair bütün yaşamını şiire adamışsa.” Ama az ya da çok yazmanın tartışılabileceğini çok yazmanın hem faydasını hem zararını gördüğünü de ekler ve devam eder: “Yine de pişman değilim. Şu anda bütün yazdıklarımın altına kuşkusuz tekrar atarım imzamı.” Mülakatın devamında: “En çok şiir kitabı yayımlayan şairlerimizden biri olduğum doğru. Bu günlerde çıkan Yalan Bitti 50. yapıtım. Şiir kitabı olarak da 33.sü oluyor. Sanatta verimlilik doğal bir şey bence. Kişinin söyleyecek sözü varsa konuşur, yazar. Ben şair doğdum anamdan. 35 yıldır şiir en büyük tutkum, uğraşım oldu. Çoğu kez ‘Hayatımdan şairliğimi alıp çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz’ demişimdir. Gerçek olan da budur. Çünkü: bütün yaşamımı etkiledi şairliğim. Çocukluğumdan bu yana hep şair Ümit Yaşar olarak tanındım, anıldım. Şiirden başka şey düşünmediğim zamanlar çoğunluktadır yaşamımda. Şiir için çeşitli mutluluklardan sevinçlerden, zevklerden vazgeçtim hep. Her şeyi şiir için feda ettim. (…) Bu verimliliğin doğal bir sonucu olsa gerek: kimi aşk şairi olarak tanıdı beni, kimi hiciv şairi, kimi rubai şairi.”

Tek böbrekli şair

Çok yazdığı eleştirilerini haksız bulan şair, sadece hissettiklerini yazdığını hatta yazmak istediklerinin pek çoğunu yazamadığını ifade etmiştir.

Sürekli sağlık sorunları yaşayan Ümit Yaşar, Eskişehir Ticaret Lisesi’nde iken iltihabın kurutulamamasından dolayı böbreğinden biri alınmıştır. Aile bundan dolayı ona sürekli ihtimam göstermiştir. Ümit Yaşar’ın babası Lütfi Oğuzcan, Halil Soyuer’e yazdığı ve Şair Dostlarım’da yer alan mektubunda “Bu tek böbrekli herif sağlığına pek dikkat etmez. Bunu yanından ayırma demiştir.” Tek böbrekli olduğu için kendisine çürük raporu verilmiş ve askerlikten muaf tutulmuştur. “19 yaşımda böbrek (tek böbrekliyim)” diyen şair bu durumu Ümit Yaşar başlıklı şiirinde bir geleneği yaşatarak doğumunu Hicri 1342 tarihi olarak vermiştir. Bu tarih Miladi olarak 1926’yı karşılamaktadır. Bu şirinde kendisini şöyle anlatmıştır:

  • Ben kırk iki doğumlu
  • Ümit Yaşar Oğuzcan
  • Lütfi Oğuz’un oğlu
  • O tek böbrekli insan
  • Ben tezatlar yekûnu
  • Yaşlı deha, genç deli
  • Ben düşüncenin sonu
  • Ve hayalin evveli.
  • Kekeme şairin spikerlik sınavı
Gelgitler içinde bir ömür yaşayan Ümit Yaşar, beklenmeyen tavır ve davranışlar içinde olmuş aykırı sayılabilecek hareketleri ile kendinden hep söz ettirmiş

nevi şahsına münhasır bir şairdir. Yaşadığı dalgalı hayatın sınır boylarında gezen, geçirdiği çeşitli kazalar, hastalıklar, ameliyatlar onu hem bedenen hem de ruhen etkilemiştir. Başından geçen hadiselerden dolayı sanata ve edebiyata sığınan Ümit Yaşar, 1936 yılında “fazla ateşli olarak geçirdiğim kızamık sonucu kekeme kaldım (o günden beri ateşliyimdir).” diyerek açıkladığı kekemeliği nerdeyse onun alametifarikası olmuştur. Onu yakından tanıyan, aynı ortamlarda bulunan Muzaffer Buyrukçu, Sıcak İlişkiler ve Arkası Yarın adlı kitabındaki 16 Nisan 1969 tarihli günlüğünde onun kekemeliğini şöyle yazmıştır: “Fikret Hakan geldi sonra. Kucaklaştık. Üstünde bir balıkçı ceketi vardı, bıyıkları Meksikalıların bıyıkları gibi sarkmıştı, saçlarını kısa kestirmişti, kekeleyerek konuşuyordu Ümit Yaşar gibi o da.” Buyrukçu’nun bir başka günlük kitabı olan Anında Görüntü’de ise “ ‘Gırgırı bırak!’ dedi, ‘Ümit Yaşar, kekeledi.’ ‘Ben başka bir şey diyeceğim’ dedi Ümit Yaşar, kekeledi.” ifadesine yer vermiştir. Aynı kitaptaki 17 Eylül 1979 tarihli günlükte, Cumhuriyet gazetesinin önünde karşılaşan Orhan Kemal’in Ümit Yaşar’a “Ne haber pepe?” demesine de yer verilmiştir.

Çoğu kez ‘Hayatımdan şairliğimi alıp çıkarırsanız geriye önemli bir şey kalmaz’ demişimdir. Gerçek olan da budur. Çünkü: bütün yaşamımı etkiledi şairliğim.

Ümit Yaşar’ı ailecek tanıyan ve onunla hukuku olan Halil Soyuer, kendisi için enteresan, Ümit Yaşar için sıradan bir hadiseyi Şair Dostlarım’da anlatmıştır. 1960 yılının Temmuz ayında İstanbul’a gelen Ümit Yaşar, Cağaloğlu’nda şair Özdemir Asaf’a uğrayıp onunla Beyoğlu’nda Fitaş Sineması’nın içindeki bir birahaneye gitmiştir. Masada o yıllarda Cumhuriyet gazetesinde çalışan gazeteci Özer Öztep’te vardır. Gecenin bir yerinde radyodan İstanbul radyosuna erkek spiker alınacağı ilanını duyunca üç kekeme ertesi saat 10’da dilekçeleriyle Elmadağ’daki Radyoevi’nin önünde buluşmuştur. 27 Mayıs darbesinden sonra Radyoevi’nin nöbetçi astsubayı bunları radyoevi müdürü Salih Bey’in odasına çıkarmıştır: “Salih Bey dilekçelerini okuyunca bir şey demez ve kalkar odasından çıkar. Biraz sonra odaya, o tarihte Radyoevi müdür yardımcısı olan şair Baki Süha Ediboğlu girer. Üçünü de yakından tanıdığı için başlar gülmeye. ‘Yahu arkadaşlar der, siz bir kere üçünüz de kekemesiniz. Nasıl olacak bu iş. Spikerlik imtihanına nasıl gireceksiniz?’

Ümit Yaşar hemen sözü alır ve der ki: ‘Baki Bey, radyodaki ilânınızda yayınlanan şartlar içinde kekeme olanlar imtihana giremez diye bir kayıt yok.’ Tabi olmaz bu iş ve derler ki, askerî idarede adamımız yoktu, bizi kabul etmediler.”

Gürbüz Azak, Meşhurları İlk Görüşüm adlı kitabında Günel Altıntaş’ın ısrarı ile Güzel Sanatlar Akademisi’nin şiir gecesine kekeme olarak bilinen Ümit Yaşar Oğuzcan’ın da çağrıldığını ancak kekeme şairin mesele şiir olunca bir saat hiç teklemeden, duraksamadan ezbere şiir okuduğunu ifade etmiştir.

Borcunu şiirle ödedi

Ümit Yaşar Oğuzcan'nın şiirini çok beğenen ve sanatçıyı desteklemeyi bir vazife addeden Basmacı, bankaya talimat vererek, şairi faiz yükünden kurtarmıştır.

İş Bankası ve Tarih Vakfı ortaklığı ile yayınlanan İş Bankası Tarihi adlı kitapta banka ile bir şeklide ilişki kurmuş, farklı meslek grubundan birçok insana yer verilmiştir. Medar-ı maişetini temin için farklı bankalarda çalışan Ümit Yaşar’ın yolu İş Bankası ile de kesişmiştir. Çalışıp çabalayan Ümit Yaşar Oğuzcan içinde uhde olan kendi kitaplarını en iyi şekilde basıp farklı okur kitlesine ulaştırmak için Ümit Yaşar Yayınevi’ni kurarak yayıncılık yapmış, 1980 yılında ise Ümit Yaşar Sanat Galerisi’ni açmıştır. Eserleriyle milletine, şiirleriyle edebiyata borcunu ödeyen şair yayınevi kurmak için kredi almıştır. Bu kredi ile girdiği yayıncılık hayatı kısa süren Oğuzcan daha sonra bankaya tekrar dönmüştür. Ümit Yaşar, bankadan aldığı kredinin anaparasını ödemiş ancak banka biriken faizleri de istemiştir. İş Bankası Tarihi’nde nakledildiğine göre Ümit Yaşar Oğuzcan, bankanın 31 Mayıs 1967 ile 15 Ağustos 1973 tarihleri arasındaki genel müdürü Ferit Basmacı’ya bankanın uygulamasını eleştiren bir şiir göndermiştir. Bu şiiri çok beğenen ve sanatçıyı desteklemeyi bir vazife addeden Basmacı, bankaya talimat vererek, şairi faiz yükünden kurtarmıştır. Onun borcunu sildiren şu dörtlüktür:

  • İnanın ki Ferit Bey anamız ağlamıştır
  • Ödeyelim diyerek bunca yıldır anayı,
  • İki çocuk babası şair Ümit Yaşar’dan
  • Bir emir buyurun da almasınlar babayı