Sıdk ile musikiye vakfedilmiş bir ömür
Son dönemin en önemli musiki üstatlarından Bekir Sıdkı Sezgin’in hayatının ve sanatkâr kişiliğinin anlatıldığı kitap, Ketebe etiketiyle raflardaki yerini aldı. “Musikiye Vakfedilmiş Bir Ömür” alt başlığıyla yayınlanan Bekir Sıdkı Sezgin kitabı, kendisi gibi bir sanatkâr olan oğlu Hüseyin Kudsi Sezgin, Yasin Eker ve Ahmet Sadık Hıdır tarafından yayına hazırlandı. Kitabı ve Bekir Sıdkı Sezgin’in mirasını Hüseyin Kudsi Sezgin ile konuştuk.
Bekir Sıdkı Sezgin musikimiz için çok önemli bir isim. Bu kitap da onu yeniden tanımamıza neden olacaktır. Bu kitabı oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı? Kısaca bahseder misiniz?
Babam Rahmetli Bekir Sıdkı Bey’in vefatının ardından yirmi dört sene geçti inanılacak gibi değil.
Nerdeyse çeyrek asır; uzun zamandır zihnimde yer alan merhum hocam ve babam için boynumun borcu olan onun kişiliğini ve sanat anlayışını tam anlamı ile yansıtabileceğim bir kitap çalışması yapmayı düşünüyordum ki biraz zaman alsa da bu çalışmayı titiz bir şekilde planlayarak gerçekleştirmek, Rabbimize şükürler olsun ki nasip oldu ve genç nesillerimize aktarımı huşunda bir merhaleyi daha aştık. Geride bıraktığı eşsiz eser kayıtlarının da yer aldığı bu kitaptaki belge bilgi ve fotoğraflar kısaca tüm doneler kendi özel arşivimden kitaba konulmuştur. Klasik Türk Musikisi tarihinde rahmetli babam ile ilgili bilinmeyenleri de ortaya koyan kaynak bir eser olmuştur. Bu vesile ile çalışmamda bana yardım edip gayretlerini esirgemeyen genç kardeşlerim Ahmet Sadık Hıdır ve Yasin Eker’e, Ahmet Murad Özel Bey ve Yusuf Genç Bey’e ve Nilgün Sönmez Hanımefendi’ye ayrıca diğer bilmediğim emeği geçen bütün çalışanlara kısaca Ketebe Yayınları’na teşekkür ediyorum.
Kitabı bir araya getiren oldukça önemli yazılar var. Bekir Sıdkı Sezgin’in hem ailesinden hem de dostlarından gelen yazılar bunlar. Gelen yazıları okudukça siz neler hissettiniz? Daha önce duymadığınız anılara da rastladınız mı?
Bu kitap evvela Bekir Sıdkı Sezgin gibi paha biçilmez bir san’at ve düşünce erimizi anlatması sebebiyle önem arz eden bir yayındır. Ayrıca içinde yer alan değerli yazarların medeniyetimize dair yazılarının bulunduğu başlı başına okuyucuya yön verebilecek yazılarla süslü olan bir eserdir. Bu kitabı tasarlarken babam Rahmetli’nin bir musikişinas olması beni sadece müzik ile alakalı şahıslara yöneltmedi. Çünkü gerçek münevverlerimizin kültürümüzü her yönüyle yansıtıp bizi aydınlatacaklarından şüphem olmadı. Onlar, alanı olmasa dahi her veçhesi ile bu kültüre dair fikir üretip bilgi verme hazinesine sahip kişilerdir. Bu meyanda babam ile olan yaşanmışlıkları, hatıraları da bazı yazılarda ortaya çıkıyor. Bunlar da bize ayrı bir heyecan verdi tabi bir mektup bir tebrik bir konser programı ve anlatılan bir hadise bize yaşanmışlıklara, hatıralara dair birçok ayrıntıya ulaşmamızı sağladı. Bu vesileyle sade, mütevazi ve akıcı bir kitap ortaya koyduğum düşüncesindeyim.
Kitapta Bekir Sıdkı Sezgin’in kendi kaleminden yazıları da mevcut. Bu yazılar nasıl bir araya getirildi? Daha önce yayınlanmışlar mıydı?
- Efendim kendisi milli kültürümüz hususunda çok hassas dertli ve idealist bir kişiliğe sahip bir musikişinastı. Bu sebeple ki bu bâb da kendi alanı olan musikiye dair ve ayrıca eğitim ve genel kültür politikaları ile ilgili birçok yazı, söyleşi ve rapor hazırlayıp sunmuştur. Devlet Planlama Teşkilatı Kültür Komisyonu bünyesinde üye olarak yer alan merhum babam milli kültür ve musikimiz ile ilgili görüşlerine başvurulan bilirkişiler arasında yer almakta idi.
Bu mevzuda sunduğu birçok rapor mevcuttur ayrıca milli eğitim bakanlığına ait dergide yayınlanan yazıları, diyanet ansiklopedisine yazdığı maddeler, yazılarından bazı örneklerdir.
Şu hususu da belirmek gerekiyor ülkemizde maalesef yayın organları gerek yazılı gerek görsel anlamda sadece popüler kültüre yer vermektedir. Bunun ticari kaygılarla yapıldığı aşikâr fakat her fiilin bir geri dönüşü olduğunu ve bu faturayı toplumumuzun ödeyeceği hesabı hiç değilse milli şuur ve hassasiyeti olan bu tür kurumlarımızca fark edilmeli ve sorumluluk alınmalıdır. Çünkü bu şuur ve dertle yanan sanat ve fikir insanlarımızın bu mecralarda kolayca yer almaları mili kültürümüze dair emniyet şartelimiz olacaktır. Babam gibi değere sahip kültür erlerimiz maalesef bu alandaki doluluklarını aktaracak mecra bulma hususunda dahi mücadele verdiler. Dolayısıyla bunlardan ders alıp geleceğimizi toplumumuz açısından sağlama almak, elini taşın altına koymaktan geçer unutmayalım ki babam ve diğer kıymetli temsilcilerimiz bu mevzuda da çeşitli gayretlerle toplumumuzu bahsettiğim zor şartlara rağmen eğitmeye çalıştılar. Kitaba gelecek olursak burada yazdığı yazıların kaynakları dipnotlarda mevcuttur. Birtakım dergilere yazılmış yazılar ve bazı makaleleri Kök dergisindeki yazıları ayrıca kendi dilinden bölümünde ise verdiği söyleşiler ile gazetelerde yapılan söyleşiler ve musiki sohbetlerinin birleşiminden meydana gelmiştir.
Bekir Sıdkı Bey’in en önemli özelliklerinden biri aslında musiki ve din arasında kurduğu bağ. Bu bağlamda kendisi günümüzde nasıl bir örneklik teşkil ediyor?
“Müslümanlık ile Musiki iç içedir” (Tercüman Eylül-77), “Dini Musikiye İlgi Artıyor” (Tercüman, Mayıs-87), “Türk Musikisini icra edecek bir sanatçının önce muhakkak suretde Dini Musiki eğitiminden geçmesi gerekir”, “İslam, Musikisini Mihraba kadar götürmüştür” (Sanat Olayı, Nisan-84)... Bu cümleler ve spotlar kendisine aittir. Bekir Sıtkı Sezgin’in musiki ile dinimiz arasında kurduğu bağı açıklamak için bu konudaki söylediği Türk Musikisi ile ilgili sözleri hatırlatmak istedim. İşte bu sözler esasında bu mevzuda bize her şeyi faş ediyor, açıklıyor kısaca bütün müziklerin temelinde olduğu gibi Türk İslam Musikisinin de temeli mübarek dinimize dayanıyor.
Itri’nin tekbiri, makam ve melodik bir tema ile herkese alem olmuş hem de beynelmileldir, keza ezanımızda aynıdır. Müslüman bir birey doğar, kulağına ezan okunur ezan ile kulağı dolar ölür sala ve tekbirler ile uğurlanır bunların hepsi musikidir dolayısı ile bir Müslümanın hayatında vakit namazından tutun da her türlü fiili farkında dahi olmadan musiki ile dolu dur hacdaki ibadetler mesela telbiye vs ya da mevlid gibi daha birçok dini vecibe bizi musikiye doğru çeker.
Bu anlamda aileden itibaren bu eğitim ile yetiştirilen babam bu konuda Müslüman bir sanatkara en uygun örnek olmuştur. Kişiliği, mazbut yaşantısı ve sanat anlayışı kendisine bahşedilmiş bu özelliği Allah’a ulaşma yolunda bir vesile olarak görüp dünya fikrini zikrini ve fiilini bu düstura göre sürdürmeye dayanan bir formül geliştirmiştir bu formül musikiyi Allah’a ulaşmada en uygun vasıta haline getirirken en önemli şartı ise kendisine bahşedilen bu özelliği mutlak pespaye zevklere değil ilahi vecde sebep olacak şekilde kullanmaktır. Bekir Sıdkı Bey bu anlayışı kendi şahsında uygulayarak örnek olmuş bir musikişinastır. Böylece musikinin haram olma savını da bu formülle çürütmüş ve ispatlamıştır. Musikinin haramlık meselesi merhuma göre işin zahiriyle ilgilenenlerin münakaşasıdır. Batında Hâl üzere olan sufi, her an sema halinde (yani işitme ve irtibat) olmak lazım gelir demiştir. Ayrıca, “Evladım aşığın sesi alemi ervah dan duyulur” demiş ve ayrıca “Musiki bir nimettir hüsn-i isti’mal gerektir” diyerek bize musiki yolculuğumuzda seyredeceğimiz hali öz olarak ifade etmiştir.
Bekir Sıdkı Bey’in 1981 yılında çıkmaya başladığı Kök dergisi de oldukça önemli bir yayın. Bu derginin sanat hayatımız için öneminden bahseder misiniz?
San’at ve Kültürde Kök adıyla 1981 yılında yayın hayatına başlayan bu önemli dergi o zamanın ekonomik zorlukları ve babam rahmetlinin maddi manevi gayretleri ile 1982 sonuna dek varlığını 22 sayı devam ettirebilmiş, bazı sayıları finans zorluğu sebebi ile birleştirilerek çıkarılmıştır.
Fakat sanat ve kültür hayatımızda büyük bir boşluğu doldurmuş çok önemli yazarların yer aldığı alanının en yetkin uzmanların görüşleri ile bezenmiştir. Sadece sanat değil bütün bir medeniyetimizi okuyucularına aktaran tabiri caizse yapbozun bütün parçaları ile adeta bir akademi olmuştur merhum babamın kendi ağzından okuyucuya seslendiği başlangıç yazısının bir bölümünde hedefini, amacını şöyle belirtmiştir: “Kanaatimce bir toplumun kalkınması için önce eğitime ihtiyaç vardır. Aziz okuyucular bir eğitim seferberliğinin şart olduğuna inanıyor ve bu mevzuya ufakta olsa bir katkıda bulunabilmek için Sanat ve Kültürde Kök’ü huzurlarınıza getiriyoruz dergimizin muhtevasını başlangıçta ve daha sonraları sırasıyla şu mevzular oluşturacaktır: kültür ile ilgili makaleler, fikir yazıları, klasik Türk musikisi ve halk musikisini öğretici yazılar, bestecilerimizin biyografileri, musikimizde nazariyat, solfej usul mevzuunda uygulamalı bilgiler, edebiyat - şiir, edebiyat - musiki beraberliği, Türk sanatları: Hüsnü Hat, Ebru, Tezhib, Cilt, Tesbih oyma ve kakma, minyatür, mimari, tiyatro, sanat tarihi, eleştiriler, Dini Musiki, Tasavvuf, Usullerimiz” görüldüğü gibi kısaca medeniyetimiz ile ilgili olan herkesi ve her şeyi kapsayan bu dergimize yurt dışından dahi bir takım etno müzikologlar abone olmak için Türkçe ile yarım yarım dahi olsa da talep mektubu yazıyorlardı.
- İçerisinde merhum Süleyman Yalçın, Cemil Meriç, Mehmet Çavuşoğlu, Ayhan Songar, Alaeddin Yavaşça, Ruhi Ayangil, Haydar Sanal, Nida - Neriman Tüfekçi, Cahide Keskiner, Saadet - Ayhan Gültaş, Selçuk Eraydın, Uğur Derman, Dursun Gürlek, Yalçın Tura, Atilla Çetin, Hasan Küçük, İsmail Karaçam, Hüseyin Kutlu, Hasan Çelebi, Ali Kemal Belviranlı ve Bekir Sıdkı Sezgin’in muhteviyatında bulunduran bu sanat ve medeniyet dergimiz için fazla söze hacet olduğunu sanmıyorum. Sonuç olarak Kök dergisi için şunu söylemeliyim ki; Merhum Bekir Sıdkı Sezgin’in varisi ve evladı olarak bugün ki kültür erozyonunu tersine çevirebilmek adına, Kök dergisine rahmetli babamın o gün ihtiyaç olduğu öngörüsünden çok daha fazla bugün ihtiyaç olduğu hatta elzem bir hale geldiği aşikârdır.
Bekir Sıdkı Sezgin’in musikimize olan katkılarından bahsedebilir misiniz?
Bekir Sıdkı Sezgin’in musikimize çok önemli katkıları var. Bunları aslında en iyi anlatacak olan kitabımızın içinde yer alan bazı başlıklar olabilir.
İhsan Özgen’in “Sanatı Geçmişin Sağlam İzlerini Taşır”, Uğur Derman’ın “Türk Musikisine Yön Veren Muktedir Bir Sesin Sahibiydi”, Mutlu Torun’un “Sadece Kayıtları İle Bugün Ders Vermektedir”, Bedri Mermutlu’nun “Gelenekten Güç Alırken Geleneğe Güç Vermek”, Bekir Ayvazoğlu’nun “Sesinde ve Tavrında Bir Medeniyet Gizliydi”, Ahmed Şahin’in “Musiki Medeniyetimizin Büyük Mücahidi”, Sadeddin Ökten’in “Medeniyet Tasavvurunun Musikı Sahası Üzerindeki Büyük Tebliğcisi”, Ö. Tuğrul İnançer’in “Sözlü Eser İcrasında Evveli ve Ahiri Olmayan Bir İnsan”, İncila Bertuğ’un “Bekir Sıdkı Sezgin Efsanesi” ve bendenizin (H. Kudsi Sezgin) “Milletimizin sesli kültür hazinesinin canla başla muhafaza eden bir serdengeçti ” başlıklı ve kitaptaki diğer değerli yazılar Bekir Sıdkı Sezgin Hoca’nın musikimize ve dolayısıyla medeniyetimize yaptığı hizmetleri özetlemektedir.