Sanat kaosun içinde yolunu bulacak
Geçtiğimiz aydan bu yana sergiler, konserler, kültür etkinlikleri Covid-19 nedeniyle dijitalleşmeye başladı. Sanat, salgınla beraber değişim yaşayan dünyaya ayak uydurmaya çalışıyor. İstanbul Dijital Sanat Festivali ise bu ilginç dönemde kapımızı çaldı. Nabat Garakhanova’nın girişimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle 29-31 Mayıs tarihleri arasında “Bağlantı Aranıyor…” temasıyla gerçekleşmesi beklenen festivalde dünyaca ünlü sanatçıların işleri sergilenecek.
Andy Thomas, Deniz Cem Önduygu, Esin Aykanat Avcı, Farhad Farzaliyev, Lara Kamhi, Murat Palta, Nazlı Eda Noyan, Nohlab, Oddviz, Onur Sönmez, Osman Koç, Refik Anadol, Ufuk Barış Mutlu, Zeynep Nal gibi sanatçıların katılacağı festivalin gerçekleşmesi için tabi ki Covid-19 salgınının kontrol altına alınması gerekiyor. İşte bu durum sanat ve dijitalleşme arasındaki bağı daha detaylı biçimde konuşmamız gerektiğini de ortaya çıkarıyor. Dijital sanatı ve salgınla değişecek dünyaya sanatın nasıl adapte olacağını festivalin danışmanlığını yürüten isimlerden Bager Akbay’la konuştuk.
Bu sene ilk kez gerçekleşecek Dijital Sanat Festivali’nin zamanlaması bir hayli manidar. Çünkü Covid-19 salgını nedeniyle hayatlarımız aniden daha fazla dijitalleşmeye başladı. Sosyal ve iş hayatımız değişiyor. Peki sanat bu süreç içinde kendini nasıl konumlandıracak?
Bilemiyorum, tarihe bakıyorum refleks olarak. Anda oluşan krizin şiddetinden Birinci Dünya Savaşı sırasında sanatçıların anlam arayıp bulamamaları ve anlamsızlıkla ilgilenmeleri geliyor aklıma.
Dadaist şiirler, performanslar beni hep etkilemiştir ama benim hiç savaşa ihtiyacım olmadı anlamdan uzaklaşmak için. Türkiye’de benim neslim daha modernist bir yaklaşımla yetiştirildi, aklın huzursuz eden tarafları görmezden gelinirdi, belki de bu yüzdendi bu tepkim. Tabii ki bu olayları kendi üzerimden okumam çok doğru değil. Sanatçıların durumu zaten kötüydü son yıllarda, politikacıların sahnede olduğu bir dönemdeyiz. Spekülasyonu bir sanatçının yapması pek mümkün değil, bir eserin gündeme gelmesi bile çok zor artık. İktidarlar hem spekülasyonu yönetirken hem de sahneye başkasının çıkmasına izin vermeyecek şekilde tüm oyunu değiştiriyor. Sanata olan destek tekrar gözden geçiriliyor tüm dünyada. Sanatçılar baskıdan kurtulmak için bir iktidardan uzaklaşırken başka bir iktidara yaklaşmak zorunda bırakılıyorlar.
- Durum çok iyi değil özetle sanat açısından, tabii ki tüketilebilir, eğlenceli, zanaata dayalı eserler görünür durumdalar ama etkileri çok az. Daha doğrusu yaşadığımız dünyaya etki ettiklerini söylemek biraz zor. Kapıp kapmadığımızı bir türlü bilemediğimiz Schrödinger virüsü bu durumu bir yandan daha kötüleştirdi, bir yandan da başka olasılıklar yarattı.
Şu andaki görünür etkileri...
Hayatımda hiç olmadığı kadar çok sanatçı/üretici arkadaşlarımla görüşüyorum, bir dayanışma havası var. Umarım olumlu etkileri olur.
Dijitalin çok daha önemli hale geldiği zaten yadsınamaz durumda. Online festivaller, konferanslar düzenleniyor. İsteristemez inanılmaz hızlı bir şekilde dijital okuryazarlık eğitimi alıyoruz.
Annemin ve kızımın üretim ve sosyalleşme şekillerindeki değişim beni oldukça şaşırttı ve sanırım bu etkiler kalıcı olacak virüsten sonra. Dezenformasyona karşı bir bilinçlenmenin başladığı görülüyor, umarım bu kalıcı yanlarında biri olur. Sanatçılar online performanslar düzenlemesi rutinleşti şu kısacık sürede. Evde çalışırken bir yandan bir arkadaşımın evinde gerçekleştirdiği bir performansı izleyebiliyorum iki saat boyunca. Sanat elbet bu kaos içerisinde yolunu bulacaktır. Bu virüsün başta bahsettiğim dünya savaşlarından net bir farkı var. İki taraf yok, doğru ve yanlış olduğunu zannettiğimiz, tek taraf var ve beraber çalışmak zorundayız. Belki bu çok daha farklı bir bilim ve sanat anlayışının doğmasına sebep verebilir.
Neden bir dijital sanat festivaline ihtiyaç var? Sanatı dijital olarak tanımlamanın altında nasıl bir fikir yatıyor?
Her tür festivalin aynı anda var olabileceği bir devirdeyiz artık, tek doğrunun olmadığı bir devirde. Sanatçı genel olarak gördüğünü anlatandır ve anlatmak için ona doğal gelen araçları kullanır.
Hem dijitalin etkisinin hiç olmadığı kadar görüldüğü bir devirdeyiz hem de dijital araçlarla, onları doğal kabul edebilecek kadar genç yaşta karşılaşan bir sanatçı nesli var. Dolayısıyla bu festival aslında oldukça doğal sebeplerden ortaya çıktı, zamanı çoktan gelmişti. 90’larda bilgisayar ve internet ufak bir topluluğun ilgi alanındaydı. Alternatif dünya denemelerine şahit olduk ilk seneler. “Kopyala yapıştır”ın hırsızlık olmadığını, paylaşmanın güzel olduğunu düşünen insanlarla doluydu bu alanlar. Özgür yazılımlar çıktı, bir sahibi olmayan Linux gibi dünya devlerini sarsacak yazılım projeleri oluştu. Sonra Arduino gibi kartlarla, bu kültür donanımlara sıçradı.
- Günümüzde 3 boyutlu yazıcılarla fiziksel objelerin kopyalanması tahayyül edilebiliyor. Bu sanal dünyada alternatif gerçekliklerin var olabileceğini deneyimleyen insanlar için artık bir geri dönüş yok, bu kültürü dünyaya yaymak için ellerinden geleni yapacaklar.
Evet bu dünyanın kendine ait birçok yeni problemi de getirdiğini ve bir yandan çeşitlendirirken bir yandan kutuplaştırdığını da görüyoruz. İşte zaten bu yüzden bağlantı arıyoruz.
Sanatı sadece dijital bir formattayken doğru yorumlayabilmek mümkün mü? Bu noktada da sanatçının ve sanatseverin alışkanlıklarını kırabilir miyiz?
Gerçek - sanal ayrımından girmek istemiyorum çünkü dijital de oldukça gerçek; farklı ama gerçek.
Bir eser hangi medium’da tasarlandıysa, bir sanatçı anlatmak istediğini hangi medium’da daha iyi anlatabiliyorsa onu seçer zaten. Fizikselden dijitale doğru bir dönüşüm yok bence, bir yeniden doğuş var. Evet tabii ki bunu kavramak zor, yani klasik bir ressam dijital ortamda üretmeye çalışınca alışkanlıklarını devam ettirmek istiyor veya resim ile fiziksel olarak karşılaşmaya alışmış bir sanat izleyicisi de aynı durumda. Lakin bu sadece geçiş sürecinin problemleri. Yeni nesil geldikçe başka formlar ortaya çıkıyor. Yağlı boya ile uğraşır gibi üretmiyor sanatçı, pikseller ile düşünmeye başlıyor. Başka bir sanatçı ise sinemadaki gibi oluşturmuyor hikâyelerini, on saniyelik hikâyeler bütünü ile üretiyor. Yani özetle yeni medium yeni hikâye anlatım teknikleri oluşturuyor, işte o yeni hikâyeleri üretenlerle, yeni hikâyeleri tüketenlere bakıyoruz. Yeni gerçekten yeni mi, söylenmemiş bir şey söylüyor mu, bu söylediği günümüz dünyasını anlamamıza yarıyor mu, bunlara bakıyoruz.
Siz matematik ve mühendislik eğitimleri aldıktan sonra sanat üzerine çalışmaya başladınız. Yurtdışında bu eğitim alanı bağlamında da şaşırtıcı değil. Peki bize neden garip geliyor?
Bizde doğrular keskindir, gri alanları pek sevmeyiz. Gerçek her zaman tahmin ettiğimiz kadar basit olamıyor veya o kadar basit görmeye kalkarsak birçok şeyi göz ardı etmemiz gerekiyor.
Bu mesleki tanımlar yirminci yüzyılın kavramları, evet bu keskinliğin işe yaradığı noktalar var ama işe yaramadığı yerler de var, bunu görmemiz lazım. Ben ne ile ilgilendiysem onu öğrendim, insanların buna ne isim verdikleri beni çok ilgilendirmedi. Eleştirilmedim dersem yalan olur ama çok ciddiye alamadım bu eleştirileri. Biraz sert olacak ama bence bu bir tür kendimize güvenemememizden kaynaklanıyor. Kendimize ve çevremizdekilere güvenmediğimizde ünvanlar önemli hale geliyor. Mesela Oxford Üniversitesi’ni denetleyen bir üniversiteler üstü bir kurum var mı merak ediyorum. Siz o kadar köklü bir okul iseniz üniversitenin ne olduğunu tanımlarsınız, başkası size bunu dikte edemez ama Türkiye’de bu güven olmadığı için birinin size bir yöntem getirmesi gerekiyor gibi geliyor. Şanslıyım ki yeni nesil benim düşünceme çok yakın hareket ediyor ve eskiden eksikliğim olarak gözüken odaklanmama şu an avantaja dönüyor.
Festivalin ana teması “Bağlantı_Aranıyor...” başlığını taşıyor. Sanat, daha birkaç hafta önce başlayan krizin içinden değişeceğini öngördüğümüz dünyanın yeni hali için bize nasıl bağlantılar sunacak?
Genel olarak cevaplarsam bilim ve ekosistem en önemli iki kavram burada. Sanat bu alanlarla çok hızlı bir şekilde, yirminci yüzyılda hiç olmadığı kadar sofistike ilişkiler kuruyor. Sanatçılar aynı zamanda bilim insanları gibi makale okuyor ve yazıyorlar. Bilimden yararlanıp ona etki edebiliyorlar ya da şimdilik en azından deniyorlar. Sistem konusu ise sanatçılar uzun zamandır gündemlerinde.
Dünya artık aşırı optimize oldu, kelebek etkisi diye anlatılan kaos teorisi örneği şu an yaşadığımız kriz için muhteşem bir örnek. Bu optimizasyon, bencilliğin sürdürülebilirliğini imkansızlaştırıyor.
Beraber düşünmek zorundayız, katılım ve barış artık zorunluluk. Türkiye özelinde kişisel olarak çok ilgilendiğim bir nokta daha var. Geleneksel Türk Sanatları’nda toplumsal dinamiklerden dolayı soyut ve kavramsal alanlarda çok ciddi sayıda eser üretildi ve ülkemizdeki sanat eğitimi bunu görmezden gelerek, daha somut eser ve teknikler üzerine kurulu bir ekolü kabul ediyor. Dijitalin getirdiği yenilikler sayesinde kültürümüzde var olan bu değerler ile bağlantı kurmanın mümkün olduğuna inanıyorum. Soyut, kavramsal, dijital üretimin bizim kültürümüzle çok uyumlu olduğunu hissediyorum. Ülkemizde neredeyse hiçbir bilinçli eğitim desteği olmadan; etkileşim, makine öğrenmesi, biyoloji, elektronik sanat gibi alanlarda dünya çapında onlarca sanatçımız olması bu hissimi destekliyor. Biraz bunu göz önüne serme, bununla yüzleşme, bu durumla bağlantı kurmayı hedefliyoruz.