Onbaşı Hasan Kudüs’teki Son Osmanlı
100 Türk Büyüğü
İlhan Bardakçı’nın bir yazısı tanıttı onu Türkiye’ye:
- “Onu o merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy... İskeletleşmiş vücudu üzerinde bir garip giysi... Palto?.. Hayır, kaput, pardösü veya kaftan?.. Değil. Öyle bir şey, işte. Başındaki kalpak mı, takke mi, fes mi? Hiçbirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş.”
Olay Kudüs’te geçiyor.
Türk gazeteci İlhan Bardakçı, 1972 yılında yaptığı bir Kudüs ziyaretinde tanımıştır onu. Yanındakilere onun kim olduğun sorduğunda, “Bir meczup işte. Kimseye bir şey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez” demişlerdir.
Bardakçı yanına varır yaşlı adamın, selam verir. İhtiyar delikanlı, selamını “Aleykümüsselâm oğul...” diyerek alır. “Donakaldım” der İlhan Bardakçı. “Ellerine sarıldım, öptüm öptüm... Kimsin sen, baba, dedim.”
Hikâyesi benzersizdir:
Osmanlı çökerken, Kudüs’ü de elden çıkarmak zorunda kalırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. İngilizler Kudüs’ü teslim alacaktır. Ama onlar girinceye kadar geçen zaman içinde şehir yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakılır. Âdet odur ki kenti zapt eden galip ordu, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.
- “Ben” dedi, “Kudüs’ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan artçı bölüğünden... 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım...”
Onbaşı Hasan, bu kahraman asker, tam 55 senedir orada, o mübarek beldede, komutanının bıraktığı yerde nöbettedir. Tam 55 senedir nöbet yerini terk etmemiştir. Tam 55 sene boyunca kendisini unutmuş görünen devletine küsmeden orada, öylece beklemiştir. Ruhu şad olsun!