Gülümseyen bir anne, ekmek parası isteyen bir yoksul, müjde veren aşina yüz, acının telgrafını ulaştıran bir postacı...Masallarda kelimenin gücünü ifşa eden “kapı” merkezli kelimeler... “Açıl susam açıl, kapan susam kapan.” Gizler dünyasından çıkagelip, hazineler bulduran, hazineler kaybettiren kelimeler... Kadere işaret eden, kaderi simgeleyen anahtar deyimler...
Gençliğimizin kapıları hep umuttur, yeniliktir, yeni bir safhasıdır ömrümüzün. Evlenmek, çoğalmak, işler kurmak hep kapıyla ifade edilen eylemlerdir. Hayatın hiç sona ermeyecekmiş gibi algılandığı bu evrede kapılar dikkatlerimizin odaklandığı merkezlerdir. Sevgiliyi hangi kapılar alıp kaçıracak; sevgili kapıları açarak umut lambalarını yakacak önümüze veya o hangi kapıları ebedî hüsran olarak kapatıp söndürecek hayat mumlarımızı.
Açılan kaç kapıda genişleyecek gönüllerimiz, kapanan kaç kapıda daralacak. Hangi kapılardan verecek rızkımızı Kudret’in eli, hangi kapılardaki bebek ağıtlarında çoğalacak, sessizlikte yitecek neslimiz. İhtiyarlığımızın kapılarıysa bekleyiştir; Josef K.’nın heyecan ve merakıyla, Dava’nın görülmesi, açtığımız ve kapadığımız her kapının bir bir hesabının verilmesi için bir bekleyiş...