Nihayet'den kitaplar
NİHAYET DERGİ
Nihayet Dergisi Türkiye'den ve dünyadan kitapları sizler için derledi.
Türkiye'den kitaplar
-
- Refik Halid Karay, gündelik hayatta karşılaştığı sıradan şeyleri analoji kurarak, metaforlarla anlatır. Yolda, sokakta gördüğü işittiği şeyler, moda, kömür ve petrol uğruna yapılan savaşlar onun hicvinin konusu olur. Karay’ın toplumun ve dünyanın alışkanlıklarını yansıttığı, 1938-1965 yılları arasında yazdıkları Tuncay Birkan’ın editörlüğünde, Memleket Yazıları dizisinde bir araya geliyor. Hakan Kaynar’ın kitabın önsözünde Alman sosyolog George Simmel ile tanıştırdığı Karay, bir dönemin detaylarda gizlenen mikro tarihine mizahi bir dille ışık tutuyor.
- Refik Halid Karay, İnkılap Yayınları
-
- Goffman toplu yaşamın karşılaşma ve etkileşim anlarını bir belgeselci sessizliği ile gözlemler… Bir durakta bekleyen insanlar… Ya da trafikte karşıdan karşıya geçenler… İş yerinde selam verdiğimiz veya uygar bir kayıtsızlık içinde görmezden geldiğimiz kimseler… Bir restorana giderken veyahut bir kenar mahallede takınılan tavırlar… Goffman için toplumsal eylem her zaman bir masa tenisi maçı gibidir. Düzen ise müzakere sisteminden ibarettir. Goffman, neredeyse natüralist bir sosyolojiye davet ediyor okuyucuyu.
- Erving Goffman, Heretik Yayınları
- Gavin Francis’in henüz küçük bir çocukken yeryüzü haritasına duyduğu ilgi yaşı ilerledikçe içimizdeki haritaya yöneliyor. Bu yönelim sayesinde doktor olan Francis, cerrah, acil tıp uzmanı ve aile hekimi olarak edindiği tecrübelerden yola çıkarak hastalarının öykülerini onların mahremiyetlerini koruyup, tıp tarihi, felsefe ve edebiyatla harmanlayarak anlatıyor. Kalbin insan refahıyla olan bağlantısını, epilepsi nöbetlerinin beyni nasıl etkilediğini, ayağın insanlık için nasıl belirleyici bir rol oynadığını onun tecrübelerinden yola çıkarak okuyoruz. O, insan vücuduna yaptığı bu seyahatte bizlere de bedenin saklı kalmış sırlarını gösteriyor.
- Gavin Francis, Domingo Yayınları
-
- Dizi-film senaryolarıyla tanıdığımız Silvan Alpoğuz ilk romanı ile karşımızda. Deli Yürek ile Rosalinda’nın izlendiği, okul koridorlarının hayatın en gerçek sahnesi olduğu 90’ların sonu 2000’lerin başı… 2001 krizinin ortasında; kızlara, şeflere, müdürlere kafa tutan on altı yaşında platonik âşık bir çocuğun yolunu bulmaya çalışma hikâyesi… Bu romanda yalnız birbirleri için her türlü fedakârlıkları yapan bir baba-oğul hikâyesi değil. 90’larda çocuk olmuş, 2000’li yılların başında ilk gençliğini yaşamış herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir roman…
- Silvan Alpoğuz, İz Yayınları
-
- 20 yıla yakın Osmanlı Devleti’nde diplomatik görevlerde bulunmuş bir Fransız sefiri olan Eduard Philippe Engelhardt, II. Mahmud’un saltanatının sonlarından 1882 tarihine kadar gerçekleşen mühim olaylar ve Tanzimat hakkında tetkiklerde bulunmuş, vesikalar toplamış ve bu çalışmalarının sonucunda Türkiye ve Tanzimat (Devlet-i Osmaniye’nin Tarih-i Islahatı 1826’dan 1882’ye) kitabını neşretmiştir. Ali Reşad’ın tercümesinden bugünkü Türkçeye uyarlanmış bu kitabı okuduğunuzda o gün olduğu gibi bugün de Avrupa’nın bizim iç meselelerimize “geri kalmışlık” ön kabulü ile baktığını ve müdahale etmeye çalıştığını fark edeceksiniz.
- Eduard Philippe Engelhardt, Ötüken Yayınları
- Birleşik Arap Emirlikleri’nin Rusya Büyükelçisi Omar Saif Ghobash, oğluna yazdığı mektuplarda “Müslüman olmak ne demektir?” sorusunun cevabını arıyor. Babası Müslüman bir Arap, annesi Ortodoks bir papaz kızı olan Ghobash, çocukluğundan itibaren gözlemlerini eğitimi ve diplomat deneyimiyle harmanlayıp samimi bir dille anlatıyor. Oğlu Seyf aracılığıyla Müslüman gençlerden, şahsiyetlerini ve özgür düşüncelerini korumaları için söz istiyor. Bunu yapabilirlerse hayatın ne olduğunu anlayabileceklerini ve kendi yollarının belirleyicisi olacaklarını vurguluyor.
- Omar Saif Ghobash, Profil Kitap
Dünyadan kitaplar
-
- Ağaçların Saklı Dünyası
- Yürüyen, konuşan, yüzleri olan ağaçlar… Masallarda ya da fantastik filmlerde karşımıza çıkar genellikle… Ormancı ve yazar Peter Wohlleben çok satan kitabı The Hidden Life of Trees: How They Communicate- Discoveries from a Secret World’da tam da böyle bir fantastik dünyanın kapılarını aralıyor. Wohlleben, uzun çalışmaları sonucunda ağaçların sosyal varlıklar olduğunu söylüyor. Dahası ormanda sosyal bir ağ olduğunu, ağaçların çocukları ile birlikte yaşadıklarını, birbirleriyle iletişim kurduklarını, çocukları yetişirken onları desteklediklerini, hasta olanlarla besin maddelerini paylaştıklarını ve birbirlerini yaklaşmakta olan tehlikelere karşı uyardıklarını anlatıyor. Mesela bir zürafa Afrika Akasya ağacının yapraklarını yemeye başladığında, ağaç “tehlikenin kapıda” olduğunun sinyalini vermek için havaya bir kimyasal bırakıyor. Kimyasal havaya karışıyor ve diğer ağaçlara ulaşıyor, kimyasalın kokusunu alan ağaçlar birbirlerini uyarıyor ve zürafanın onlara ulaşma ihtimaline karşı zehirli kimyasallar üretiyorlar. Wohlleben’ın ağaçların saklı dünyasına dair yazdığı bu kitabı okuduğunuzda ormanda yürümek bir daha asla aynı olmayacak. Umuyoruz ki bu kitabı yakın zamanda Türkçe de okuyabiliriz. (Beyza Karakaya)
- Peter Wohlleben, The Hidden Life of Trees, Greystone Books, 2015, 288s.
- Kent F Schull, nicelik olarak sınırlı olan Osmanlı hapishaneleri çalışmalarına mühim bir katkı sunduğu Prisons in the Late Ottoman Empire: Microcosms of Modernity adlı çalışmasında bilhassa Batılı tarihçiler arasında kabul edilenin aksine Osmanlı hapishanelerinin akıl oyunlarının bir neviymişçesine uygulanan işkenceye dayalı ceza yöntemlerinin uygulandığı bir yer değil, 19. yüzyıldan itibaren muazzam bir reform ve mücadele alanı olduğunu savunuyor. Kent F. Schull bilhassa, II. Meşrutiyet döneminde Osmanlı hapishanelerinin modernitenin mikrokosmosları olduğunu, hapishanelerin idari merkeziyetçiliği güçlendirecek bir araç olduğunu savunuyor. II. Meşrutiyet itibariyle hapishanelerde, mahkûmların yaşları, milliyetleri, işledikleri suçlar, aldıkları cezalar, yaşları, evli mi bekâr mı; çocuklu mu çocuksuz mu oldukları, okuma yazma bilip bilmedikleri, meslekleri gibi bilgilerin yer aldığı istatistik cetvelleri bu merkezileşme çabasının somut bir delili niteliğindedir. Yine Osmanlı hapishaneleri üzerinde ilk çalışmalardan birini ortaya koymuş olan Gültekin Yıldız, Osmanlı hapishanelerinde modernleşme çabalarının bir simulakr olduğunu yani “mış” gibi “modernleşiyormuş” gibi kaldığını söyler. Fakat Schull bu tezin aksine, Osmanlı hapishanelerinde modernleşme çabalarının somut bir çaba olduğunu fakat gerek Balkan Savaşları gerek imparatorluğun içinde bulunduğu koşullar sebebiyle muntazam bir şekilde uygulanamadığını söyler. Kent F. Schull’un bu kıymetli çalışmasının, Osmanlı hapishanelerini başka bir gözle okumak için Türkçeye çevrilmesi sosyal bilimciler ve meraklıları için oldukça önemli…
- Kent F. Schull, Prisons in the Late Ottoman Empire, Edinburgh University Press, 2014, 224s.
-
- Dünya Kimdir?
- Charles Upton 1948’de San Fransicco’da doğmuş, Marin County’de (California) büyümüş, orta öğrenimini Katolik okullarında tamamlamış bir isim. San Francisco’da, şiirde ustası sayılan şair Lew Welch ile tanışmıştır. İlk şiirleri Beat kuşağı şairlerinin çizgisindedir. 1980’lerden itibaren New Age akımlarına ilgi duyar. İhtida eden ve 1988 senesinde ise bir tasavvuf yoluna intisap eden Upton’un, bu tarihten itibaren ilgi alanını daha ziyade tasavvuf ve metafizik işgal eder. Upton’un şiirden ekolojiye, tasavvuftan psikolojiye yirmiden fazla kitabı bulunuyor. Bunların arasından Who Is the Earth? (Sophia Perennis, 2008) ise manevi bir ekoloji arayışının ürünü. Tabiat kitabını, tabiattaki cemal ve celal ayetlerini okumak, tabiatı bir mazhar olarak benimsemek üzerine bir kitap bu. Yanı sıra tabiatperestliğin felsefi bir eleştirisini de içeriyor. (Murat Mollaosmanoğlu)
- Who Is the Earth?, Charles Upton
-
- İslam Dünyası Fikrinin Oluşumu
- Cemil Aydın, yayıncısının “prokovatif bir tarih” olarak takdim etmeyi seçtiği bu son kitabında, bir buçuk milyar Müslümanın, yekpare bir dini-politik topluluk oluşturduğu kabulünü tartışılıyor. “Müslüman Dünya” fikri hakikaten geçerli bir tanımlama mıdır? Cemil Aydın çalışmasında, “Müslüman dünya” tanımlamasının nasıl oluştuğunu ve yaygınlaştığını inceliyor. Buna göre Aydın, bunun Hristiyan Batı medeniyeti tanımlamasına mukabil olarak, on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan ve kabul gören bir tanımlama olduğu sonucuna varıyor. Bu soruşturmayı da çağın Müslüman aydınları ve ulemasının görüşleri üzerinden yapıyor. Tartışılmayı hak eden bir düşünce ve kavram tarihi çalışmasıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz
- The Idea of the Muslim World, Cemil Aydın