“İyi eser, hiç eskimeyecek eserdir”
Acılar, düğünler, türküler var oldukça; ağlarken, gülerken, eğlenirken Orhan Veli şiirleri söyleyip duracağız. Pandemiyle kısıtlanan hayatlarımız devam ederken ise şehrin canlılığını onun şiirleriyle hatırlayacağız.
Orhan Veli, şiiri yazmak bir yana yaşamaktadır. Bunu, Sabahattin Eyüboğlu’na 26 Mart 1944 tarihli mektubunda yeni bir şiir havasında olduğunu anlatırken, kendisi şöyle ifade eder: “Mamafih beni, havanın ifadeye takaddüm etmesinden daha çok korkutan bir nokta var. O da şiiri yaşamakta olmam.” Ve yazmakta olduğu şiirin ilk satırlarını paylaşır Sevgili Dostu ile:
- Acılar vardı ağlanacak
- Düğünler vardı eğlenecek
- Türküler vardı söylenecek.
Acılar, düğünler, türküler var oldukça; ağlarken, gülerken, eğlenirken Orhan Veli şiirleri söyleyip duracağız. Pandemiyle kısıtlanan hayatlarımız devam ederken ise şehrin canlılığını onun şiirleriyle hatırlayacağız. Hâlâ gözlerimizi kapatıp İstanbul’u dinlediğimizde Kapalıçarşı serin, Mahmutpaşa cıvıl cıvıl… Galata Köprüsü üzerinde durup etrafı seyrederken sıya sıya kürek çekenler yok belki ama şairane uçan kuşlar, pırıl pırıl balıklar var. Kim bilir, belki şair bu günleri görseydi “Kitabe-i Seng-i Mezar”ın Süleyman Efendi’si, bu dünyada nasırdan değil de koronavirüsten çekecekti.
Orhan Veli, ölünce biz de iyi adam oluruz diyerek bu dünyadan göçeli yetmiş yıl oldu. 31 Aralık 2020 itibariyle telif hakları sona eren şairin “kamu malı” olan eserlerini, okumaya alıştığımız Yapı Kredi Yayınları’nın yanında, birçok yayıncı da serbestçe basmaya başladı. Bunlar arasında ilk dikkat çeken çalışma, Kırmızı Kedi etiketiyle, Necati Tonga ve Tahsin Yıldırım tarafından “edisyon critique” denilen ve karşılaştırma esasına dayanan “eleştirel basım” yöntemiyle hazırlanan “Orhan Veli Külliyatı” oldu. Bu sayede şairin, yukarıda alıntıladığım gibi mektuplarında bulunan yarım kalmış şiirlerine, daha önce kitaplarına girmeyen bazı şiir, anket, mektup, mülakat, piyes ve yazılarına -yayımlanmış olanlarla birlikte- artık derli toplu ulaşabiliyoruz.
Bu derli toplu sunuma ek olarak anı-biyografi sevenler için Doğan Kitap etiketiyle çıkan Ağabeyim Orhan Veli’yi de hatırlatalım. Gazeteci Seray Şahinler’in, hayatı boyunca ağabeyine kardeşlikten öte yoldaşlık etmiş Füruzan Yolyapan’ın anılarından yola çıkarak hazırladığı kitap, bize şairin aile ilişkilerine, bilinmeyen meraklarına, yazar ve şairlerle atışmalarına, dostlarıyla sürdürdüğü yaşam mücadelesine dair etraflıca bir portre sunuyor.
Orhan Veli, otuz altı yıllık kısacık ömrüne hiç eskimeyen sayısız eser sığdırdı. Bir eserin nasıl eskimediğinin cevabını da dilerseniz kendisinden dinleyerek bitirelim. Ona, Ekim 1946’da Varlık’da sorulan “Yeni sanatı nasıl buluyorsunuz?” sorusuna verdiği cevap şöyle: “Sanatta yeni, eski diye bir şey kabul etmiyorum. İyi eserle kötü eser tanıyorum. Kötü eser ölü doğmuş eserdir. Öğrenilmiş kalıplar içinde, öğrenilmiş şeyler söyler, yani hiçbir şey söylemez. İyi eser, hiç eskimeyecek eserdir. İçinde sahibinin sesi, yani insanın, insanlığın sesi vardır.”