İmdat Kalaycı: Zanaatın sonu yok, insan her gün yaptığı işin üzerine koyarak ilerliyor

KÜBRA KURUALİ YAŞAR
Abone Ol

İmdat Kalaycı’nın tespihlerle muhabbeti babasının önce koleksiyoner sonra usta olduğu yıllardan... Zamanla muhabbeti çıraklığa, çıraklığı ustalığa dönüşür. Gönülden yaptığı tespihler koleksiyonerler arasında bilinir, tanınır. Yapımından bakımına, sahtesinden işçiliğine tespihe dair konuşmak için kendisiyle atölyesinde buluştuk.

Tespih yapmaya nasıl başladınız?

İmdat Kalaycı’nın tespihlerle muhabbeti babasının önce koleksiyoner sonra usta olduğu yıllardan... Zamanla muhabbeti çıraklığa, çıraklığı ustalığa dönüşür. ( Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

Çocukluğumuzdan beri haşır neşiriz tespihle. Babam tespih meraklısı bir imamdı, koleksiyon yapardı. Trabzon’da yaşıyorduk. Maaşı alır almaz gider tespih satın alırdı. Biz altı kardeşiz, kalabalık bir aileyiz. Memur maaşı zar zor yettiğinden annem kızardı kendisine, biz bir ay taş mı yiyeceğiz, paraları hep tespihe yatırıyorsun, derdi.

40 yaşlarındayken İstanbul’a geldi ve burada tespih yapmayı öğrendi. 35 senedir tespih yapıyor. Atölyesi yoktu, evin bir odasını kullanırdı. Tespih tozlarının içinde büyüdük. Önce babamı izleyerek, sonra yanında çalışarak öğrendik. Annem dizer, kardeşim tanelerini yapar, ben cilalardım. Öğrenciyken uzun süre yanında çıraklık yaptık.

Babanız nasıl başlamış ustalığa?

Sene 1984. Babam, Beyazıt’ta bir atölyeden tespih almaya gidiyor. O zamanlar ustalar atölyelerine kolay kolay kimseyi almazlar, yapım aşamasını göstermezlermiş. Babamı yaşça büyük görmüşler. Bu amcadan zarar gelmez, kırkından sonra bu işi öğrenemez diye düşünüp atölyeye girmesine izin vermişler. Babam da çaktırmadan her defasında göz ucuyla nasıl yaptıklarını izlemiş. Öyle mi yapıyor, böyle mi yapıyor derken eve torna makinesi alıp denemeye başlıyor.

40 yaşından sonra bir zanaat sahibi olmuş babanız…

Kalabalık bir aile olduğumuz için o günün şartlarında babam tespih yapmasa memur maaşıyla zor geçinirdik İstanbul’da. Belki de memlekete geri dönerdik. Ailecek yaptığımız bir uğraş oldu tespih. Kışın soba yanan odada çalışırdı. Yaz geldiğinde serin bir odamız vardı, tornayı oraya taşırdı. Babam Hacı Mustafa Kalaycı, 76 yaşında, hâlâ evde tespih yapıyor.

Siz ilk tespihinizi kaç yaşında yaptınız?

25 yaşımda, ağaçtan bir tespih yaptım, dizdirdim anneme, aldım geldim Beyazıt’a. Burada ustaların hepsine gösterdim, fikirlerini aldım. Herkes yaparsın, güzel olmuş, dedi. ( Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

25 yaşıma kadar sağda solda tezgâhtarlık yapıyordum. Herkes bana tespih yap, diyor, bense pek cesaret edemiyordum. 25 yaşımda, ağaçtan bir tespih yaptım, dizdirdim anneme, aldım geldim Beyazıt’a. Burada ustaların hepsine gösterdim, fikirlerini aldım. Herkes yaparsın, güzel olmuş, dedi.

Sonra kardeşim Feyzullah Kalaycı’yla beraber Şirinevler’de küçük bir atölye açtık. Kardeşimin bir arkadaşı bize bir müşteri yönlendirdi. İyi hatırlıyorum, 157 dolar tuttu o zaman aldığı birkaç tespih.

Evimiz de yakındı atölyeye, koşarak eve gidip hanıma müjdeyi verdim. Çalışıp maaşını almaktan çok başka, elinle ürettiğin bir şeyden para kazanmak. Yıllar sonra ilk yaptığım tespihe dönüp baktığımda her tarafı yamuk yumuk…

Eski koleksiyonerler bizi çağırıyor tespihleri düzenleyelim diye, gidip bakıyoruz ki facia tespihler yapmışız. Çok kötü görünüyor eski işlerimiz. İnsan her gün yaptığı işin üzerine koyarak ilerliyor. Zanaatın sonu yok.

Tespih kaç parçadan oluşuyor. Hangi parçadan başlıyorsunuz yapmaya?

33’lük, 99’luk var. Zikir için tekkelerde nadiren kullanılan 500’lük, 1000’lik tespihler var. Tane, pul, imame, düğümlük, ara tane, tepelik ve çivi oluşturur tespihi. İlk önce taneleri ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra ara tane, pul ve düğümlüğü yapıyoruz. En son imame, başlık ve çivi. Naylon ip kullanıyoruz ki tespih dayanıklı olsun.

Kullandığınız malzemeler neler?

Ağaç çeşitleri, doğal taşlar, hayvanların dişleri ve boynuzları… Doğal taşlardan özellikle kehribarı kullanıyoruz. Baltık Denizi ve civarı ülkelerden çıkıyor. ( Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

Malzeme çok çeşitli. Ağaç çeşitleri, doğal taşlar, hayvanların dişleri ve boynuzları… Doğal taşlardan özellikle kehribarı kullanıyoruz. Baltık Denizi ve civarı ülkelerden çıkıyor. Kardeşim malzemeyi kolay temin edebilmek için altı sene Ukrayna’da yaşadı.

Orada atölye açtı. Ayda bir iki defa gidip malzeme alıyor. Onun haricinde ahşabın 10-15 çeşidi kullanılıyor; yılan, öd, pelesenk, abanoz, azube, gül, zeytin ve şimşir ağacı gibi. Hayvan dişlerinden mors balığı, balina, su aygırı ve mamut dişi de en çok kullanılanlardan...

Mamut nesli tükenmiş bir hayvan değil mi?

Bir milyon yıl önce neslinin tükendiği söyleniyor. Fakat buzulların altında derin dondurucuda muhafaza edilmiş gibi saklı kalmış. Sibirya’dan, Yakutistan’dan çıkartılıyor.

Çok kıymetli bir malzemedir o zaman?

Aslında değil. Çok fazla var çünkü. Bufalo, ren geyiği, koç, manda gibi hayvanların boynuzlarını da kullanıyoruz.

Siz hangi malzemeyle çalışmayı seviyorsunuz?

Kehribar çalışmak çok zevkli oluyor. İnsana haz veriyor. Katalin, sıkma gibi kimyasal maddeler zararlı olduğu için onları pek çalışmıyoruz. Kehribarın tozunu yuttuğunuz zaman bile sorun yok. Çünkü sarılık olan çocuklara balla karıştırıp yediriyorlar. Çok faydalı.

Şu malzemeden de tespih yapmalıyım diye bir hayaliniz var mı?

Kehribar çalışmak çok zevkli oluyor. İnsana haz veriyor. Katalin, sıkma gibi kimyasal maddeler zararlı olduğu için onları pek çalışmıyoruz. Kehribarın tozunu yuttuğunuz zaman bile sorun yok. Çünkü sarılık olan çocuklara balla karıştırıp yediriyorlar. Çok faydalı.( Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

Kehribarın ham maddesi 100-500 gr arasında değişiyor genelde. Şu anda elimizde 3,5 kg bir kehribar var, satmaya kıyamıyoruz. Gönlüm istiyor ki, ondan 30’a 40 çok büyük 33’lük bir tespih yapayım.

En zor bulunan, en kıymetli malzeme hangisidir?

En kıymetli ve zor bulunan malzeme mercandır.

Tespih kullanımıyla ilgili mevsimlere göre bir adap var mıdır? Yazlık tespih, kışlık tespih…

Eskiden varmış. Padişahlar yazın soğuk bir taş olduğu ve eli serinlettiği için şah-maksut isimli yeşil bir taş kullanırmış. Kışın ise insana sıcaklık verdiği için kehribar çekerlermiş. Cuma günleri öd ağacından tespih çekerlermiş. Çok kokulu bir ağaçtır, kendine has hiç gitmeyen bir kokusu vardır. Şu anda mevsime göre tespih alan kalmadı.

Tespihin bakımı nasıl oluyor?

Güneş ışığı özellikle imamelerde eğilme-bükülmeye ve tanelerde çatlamaya sebep oluyor. Su, ıslak el, tespihin parlaklığını yok ediyor. Hayvansal ürünlerden ve ahşaplardan yapılan tespihlere güvelenme ihtimaline karşı naftalin konması iyi olur. Kehribar hariç hiçbir malzeme güneşi sevmez. Bu sebeple Araplar daha çok kehribar tercih ediyor.

Tespihin sahtesi olur mu?

Özellikle bağa ve kehribarda sahtecilik oluyor. Alan kişiler de sahte olduğunu anlamıyor.

Siz gördüğünüzde anlayabilir misiniz?

Kehribar ve bağa tespihlerin sahtesini anlamak çok zor. Bazıları tornaya takmadan anlaşılmaz. Bu malzemeler hariç tüm tespihlerin imitasyonu zordur. Çünkü onlar hemen anlaşılır.

Kullandığınız malzemelerde zamanla bir değişiklik oldu mu?

Eskiden el kemanesiyle yapılıyordu tespih. Günümüzde ise elektrikli tornalarla… Gelişmemiş ülkelerde hâlâ el kemanesi kullanılır.(Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

Bir tespih kaç günde üretilir? Bu süre malzemesine göre değişir mi?

Malzemeye göre değişir bu süre ama ortalama bir günde çıkarıyoruz. Mercan zor yapılır, onunla 3-4 gün uğraşırız. 99’luk çalışılacaksa mercan tespih bir hafta sürer.

Bir tespihin hangi şehrin işi olduğu anlaşılır mı? Bu konuda uzman bir şehir var mı?

Eskiden şehirlerin işleri bariz belliydi. On sene önce Orta Doğu ülkelerine gittiğimde elimde gördükleri tespih için ben söylemeden. “Bu, İstanbul işi” derlerdi. Dünyada en iyi tespihler İstanbul’da yapılırdı. Urfa işi biraz daha bozuk olabiliyor, basit işçilik yapılıyordu. Şu anda şehir ayrımı kalktı, diyebiliriz.

Bu işte dünyadaki yerimiz nedir?

Açık ara bir numarayız bu işte. Mısır, İran, Kuveyt, Katar gibi ülkeler de tespih yapıyor. Fakat Türk işçiliği gibi olmuyor yaptıkları.

  • Şu an bazı Türk ustaları Katar ve Kuveyt yüksek maaşlarla eleman olarak çalıştırıyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde Süleymaniye civarında 80-100 tane atölye varmış. Tespih çok yaygın olarak kullanılırmış. Cumhuriyet’ten sonra bu iş darbe almış, atölyeler kapanmış. 50’lerde falan hiç tespih atölyesi yokmuş. Bir iki tane usta kalmış. Niyazi Sayın, Yusuf Özgen gibi kişiler… Yaptıklarını da satamıyorlarmış. 80’lerden sonra tespihe ilgi canlanmış. Son üç senedir ise 1500-2000 arası usta var bu işi yapan.

Çıraklar yetişiyor yani…

Benim şu anda iki çırağım var. Daha önceden yanımda çalışanlar ise kendi atölyelerini açmak için ayrıldı. Gençlerin ilgisi var. Sektör devam edecek inşallah.

Türkiye’de ve dünyada tespihe ilgi nasıl?

Özellikle Orta Doğu, Türkiye, Amerika, İngiltere, Avrupa’ya satıyoruz. En çok satış yaptığımız ülkeler; Katar, Kuveyt, Dubai, Arabistan. Birinci sırada ise Türkiye var.

İnsanımız çok seviyor tespihi. Özellikle son beş senedir çok yaygınlaştı. Önceden pek bilinmiyordu. Amerika’da Müslüman olan bir bey var. Bizde de ufak bir eğitim aldı. Şimdi Ürdün’de yaşıyor, çok güzel tespihler yapıyor. Amerika’daki Müslümanlar alıyor tespihi. Rusya’da ise Müslüman olmayanlar da alıyor, koleksiyon için.

Koleksiyonerler tespih kullanıyor mu yoksa sadece biriktiriyor mu?

  • Çoğu kullanır ama genellikle yanlarında ahşap tespih taşırlar. Kehribar kırılgan ve pahalı bir malzeme olduğu için yanlarında pek taşımazlar. Akşam eve gittiğinde tespihleri önüne alıp, onlara baktığını ve çektiğini söyleyen çok sayıda müşterim var. Günün bütün yoğunluk ve stresini böyle atıyorum, diyorlar.
  • Özellikle Arap müşterilerimizde ise tespihe sahip olma duygusu daha ağır basıyor. Bazılarının sosyal medyalarını takip ediyoruz. Başkasında gördüğü tespihin daha iyisini istiyor. Zaten çok zenginler; arabaya, saate, teknolojik aletlere doymuşlar.
  • 50 bin dolarlık bir saati başkası da alabiliyor ama tespihin aynısını gidip alamıyor, diyorlar. Kehribarın şu renginin şu ebatta olanı var, onda yok, diyorlar. Bizi özellikle beyaz renkli kehribar için sıkıştırıyorlar. Bir tanesi taş gönderdi tespih yapalım diye. Kestiğimizde taşın içi bozuk çıktı, tespih yapacak gibi değildi. Sosyal medya hesaplarından yayınlamış; taş kesildi, yolda, yakında geliyor diye… Yani uzun lafın kısası bazı Arap koleksiyonerler tespihi gösteriş için kullanıyorlar.

Müşteri profiliniz nasıl?

Profil yurt içinden biraz üst düzey insanlar. Bazı ustalar harcıâlem işler, ucuz tespihler yapar. 100 lira ile 500 lira arası. Biz öyle değil de biraz daha ağır koleksiyonluk tespih yapıyoruz. 300 dolara da var, bin dolara da, 10 bin dolara da... Sürekli bir talep var. Koleksiyonerler sipariş veriyor, malzeme de veriyorlar bazen.

Türkiye’den sipariş veren ünlü isimler?

Birçok isme tespih yaptık. Cumhurbaşkanımız kehribarı çok seviyor. Kardeşim kendisiyle görüşüp tespih takdim etti, bana kısmet olmadı. Fakat bizden alıp kendisine hediye eden aracılar çok var. Hatta kendisinin evinde tespihleri düzenlerken bir fotoğrafı vardı, bizim tespihler de vardı orada. Sevan Kaçi diye bir Ermeni var. O bizim gibi tespih ustalarından alıp ünlü kişilere satıyor. Futbolcu ve sanat camiasıyla o haşır neşir.

Tespih, ustasının sanatkârlığını belli eder mi? Fotoğrafta birçok tespih içinden kendi işinizi tanımışsınız.

Tabii anlaşılır. Koleksiyonerler bile tespihin ustasını tanır. Uzaktan görünce bu İmdat Usta’nın işi derler.

Hangi parçasından anlaşılıyor?

Herkesin kendine göre bir tarzı vardır. Daha ziyade imame ve başlığından anlaşılır. Ustanın sanatı imamedir.

İmza atıyor musunuz imameye?

Atmıyoruz, imza tespihin havasını bozar. İmameye yaptığımız ufak bir dokunuş bizim imzamız sayılıyor zaten. Yakın zamanda Ankara’dan yeni tanıştığım bir müşterim uğradı.

Prof. Dr. Yüksel Özden : Önce dil öğretecek öğretmenleri yetiştirelim!
Nihayet

Bir tespih satın aldı. Ankara’ya döndüğünde elinde birisi görmüş; bu, İmdat Usta’nın tespihi, nereden aldın, demiş. Kendisinin çok hoşuna gitmiş bu olay, beni arayıp anlattı. Çok yoğun çalışan üst düzey insanlar var. Arkadaşlarıyla buluşmaya vakitleri yok. İşini gücünü bırakıp geliyor, burada saatlerce tespihlerle ilgileniyor.

Bağımlılık yapıyor diyebilir miyiz?

Kendinizi kaptırdığınız zaman sonu gelmiyor. Tespih almanın sonu yok tabii. Bir müşterimiz var, tahmini 4-5 milyon dolarlık koleksiyonu var. 10 milyon dolarlık yapsa yapar. Kehribarın bin tane rengi var. Elinde 50 tane kehribar var, 51.’yi görüyor bunun rengi ne güzelmiş diye almak istiyor. Güzel tespihe bir kere alıştı mı insan, sıradan bir tespih alamaz.

En ilginç siparişiniz nedir?

Bilal Erdoğan arkadaşım olur. Kendisinin zeytin çekirdeğinden tespih istemesi benim için ilginç bir deneyimdi. Çünkü zeytin çekirdeğini oyduğun zaman tohumu çıkar, kabuğu soyulduktan sonra yumuşar. Olmaz dedim ama çok ısrar etti, birisine söz verdim, dedi. Kıramadım. Çok da zorlandım yaparken, ona rağmen güzel olmadı.

Kendinize ait bir tespih koleksiyonunuz var mı?

Birkaç defa kardeşimle, kendimize bir koleksiyon yapalım diye niyetlendik. Epey de tespih biriktirdik. Kıramayacağımız birileri istediğinde verdik. Babam bu konuda daha istikrarlı. Beğendiği tespihleri biriktirir. Benim iki tane tespihim var: Bir tanesi babamın yaptığı 99’luk, diğeri de kendi yaptığım 33’lük... Onları saklıyorum.

Yanınızda taşımayı sevdiğiniz bir tespih var mı?

Üzerimde kuka tespih taşıyorum. Osmanlı’da çok kullanılırmış. İnsanın elindeki mikrobu bakteriyi alır. Özel bir bakım gerektirmez. Çektikçe parlar. Ben sürekli kuka kullanıyorum ama kendi işçiliğim değil.

Kadın tespih severler var mı? En çok hangisini kullanırlar?

Osmanlı’da kadınlar çok fazla tespih kullanırmış. Günümüzde yok denecek kadar az. Bir profesöre çalıştık iki üç adet ama devamı gelmedi. Bir de kadın tespih ustasıyla tanışmıştık. Evinin altında atölyesi vardı, güzel de tespih yapıyor. Onun da müşterileri erkek koleksiyonerler. Ama kadınlara tespih hediye alınacaksa zenne 99’luk tercih edilmeli… Malzeme olarak da kehribar, ahşap ya da kuka daha uygundur.

Kerbela toprağından yapılmış bir zenne tespihi hediye etmişti arkadaşım. Necef’ten almış. Size göstermek isterim, İstanbul işi tespih yapan usta gözüyle ne dersiniz?

Bakın bunun ustalığı için mükemmel diyemem. Taneleri arasında fark var birkaç yerinde. Fakat geldiği yer çok değerli, malzemesi de o topraklar olunca değeri artıyor. Kerbela toprağından bir tespihi de ilk kez elime alıyorum sayenizde. Çok güzel, çok beğendim. (Fotoğraf: Sedat Özkömeç)

Benim için de çok değerli. Sizden iyi not almasına da ayrıca sevindim.