İlmin peşinde bir hayat: Mutasım Atiyye

DİLARA YABUL
Abone Ol

İstanbul’da yüz kadar Amerikalının Valide Atik Camii’nde İslami eğitim alıyorolmaları gerçeküstü gibi görünse de gerçek. Al-Madina Institute [Medine Enstitüsü]ve İstanbul İbn Haldun Üniversitesi iş birliğinde, Şeyh Mokhtar Maghraoui’ninrehberliğinde Suhba isimli bir kurs programı yapılıyor. Bu eğitim programınıİstanbul’da düzenlemek istemişler çünkü İstanbul’un dünyanın en güzelşehirlerinden biri olduğuna inanıyorlar

Eğitim almak için binlerce kilometre mesafe yol gitmenizi, dilini hiç bilmediğiniz memlekette yaşamayı göze almanızı sağlayan şey nedir?

Gençliğimden beri zengin İslami mirası olan bir ülkeye gidip orada İslam üzerine dersler görmeyi hayal ediyordum. Bu yüzden Mısır’a, Suudi Arabistan’a ve Ürdün’e gitme girişimlerim oldu.

Ancak şu veya bu şekilde bir türlü bu hayalim gerçekleşmedi. Ben de madem taşınamıyorum, öyleyse seyahat edeyim dedim. Uzun bir süre boyunca pek çok ülke gezdim.

  • Ama kalbimdeki bu istek hiçbir zaman dinmedi. Özellikle de Türkiye’yi ziyaret ettiğim zaman bu hayali tekrar derinden duydum. Gittiğim o ülkelerin içerisinde beni Türkiye kadar hiçbiri etkilemedi.İstanbul’a âşık oldum, benim gibi pek çok kişi olduğuna da eminim. Bir hatıramı burada zikretmek isterim.

Bir gün Beyazıt Camii’nin dışında dururken kendi kendime “Bir gün burada yaşamayı ve eğitim almayı ne kadar da çok isterdim” diye düşündüm. Beş yıl sonra Allah bu hayalimi gerçek kıldı. Türkiye’de yaşamaktan manevi olarak ne kadar istifade ettiğimi göz önüne aldığımda, dil engeli beni hiç endişelendirmiyor bile.

Şeyh Mokhtar Maghraoui ders verirken

AslenFilistinlisiniz ama Kuveyt doğumlusunuz. İki yaşında ailenizle Amerika’ya göç etmişsiniz. Ve şimdi de eğitim almak üzere Türkiye’ye göç etmiş sayılırsınız. Yıllar sonra Müslüman bir ülkede bulunmak nasıl bir his? Köklerinize dönmüş gibi hissediyor musunuz?

Hayatım hep Doğu ile Batı arasında bir köprü oldu, o açıdan İstanbul’a çok benziyor. Pek çok Müslüman’ın göçmen çocuğu olduğu bir dönemde Amerika’da büyüdüm.

Neredeyse hepimiz için memleketlerimiz yaz aylarında anne babamızın doğdukları ülkeye yaptığımız seyahatlerden ya da ailelerimizden duyduğumuz “Eve Dönüş” hikâyelerinden ibaretti. Benim için Amerika’yı yurdum olarak kabul etmek zor olmadı. Zaten bildiğim hepi topu oydu.

Amerika’daki Müslüman topluluğu hızlıca manevi bir bağ oluşturdu ve bu sayede kalplerimizi beslemekten hiç geri kalmadı. Bu yüzden Amerika’da yaşamak çok doğalında gelişen bir süreçti ancak Türkiye’ye taşınırken evime geliyormuşum gibi hissettim. Camileri görmek, evliyaların makamlarını, türbelerini ziyaret etmek manevi yönümle temas etti. Türkiye’yi kısa sürede, tıpkı Amerika gibi, evim olarak benimsedim.

Hangi alanlarda eğitim alıyorsunuz? Eğitimcileriniz kimler?

Burada aldığım eğitimler genel olarak tasavvuf, usul-i din, siyer ve tefsir üzerine yoğunlaşıyor. Bu dersleri Şeyh Muhtar Maghraoui, Recep Şentürk, Süleyman Derin hocalarımızdan alıyoruz. Aynı zamanda Ahmet Snober’den de Arapça dersleri alıyorum.

Peki İslami eğitim almak için camiyi mekân olarak kullanma fikri nasıl oluştu?

Amerika’dayken toplanacağımız, bir araya geleceğimiz zaman camiyi kullanırdık çünkü camide buluşmak bu toplantılara manevi bir hava katardı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde cami, tüm Müslümanların bir araya geldiği, orada bir anlamda hem ibadet edip hem de sosyalleştikleri müşterek bir manevi merkez konumunda. Amerika’dayken toplanacağımız, bir araya geleceğimiz zaman camiyi kullanırdık çünkü camide buluşmak bu toplantılara manevi bir hava katardı. Böyle bir toplulukla Türkiye’de eğitim almaya karar verdiğimiz zaman nerede eğitim alabileceğimizi düşündük.

Hepimizin kökeni farklı farklı ülkelerdi, bizi birbirimize bağlayan aramızdaki ortak nokta ise camiydi. Hangi ülkeden gelirsek gelelim, cami hepimizin hayatında önemli bir yer tutuyor ve manevi bir anlamı var.

Bu sebeple Türkiye’de alacağımız eğitimlerde camiyi eğitim mekânı olarak kullanmaya karar verdik.

Cami nasıl efektif bir şekilde kullanılabilir, bir anlamda cami nasıl günümüze uyarlanabilir meselesinde bir örnek de sizin kullanım şekliniz. Eğitim almak dışında camiyi nasıl kullanıyorsunuz?

Amerika’daki Müslümanlar olarak biz camiyi neredeyse her şey için kullanıyoruz. Tabii ki öncelikli olarak camiler bizim için Allah’a ibadet ettiğimiz mekânlar ama aynı zamanda buralarda toplanıp çok çeşitli konuları m zamanda buralarda toplanıp çok çeşitli konuları müzakere ettiğimiz de oluyor.

Abdülhakim Murad ile Müslümanların geleceği, sanat ve sinemada İslam üzerine değini
Nihayet

Peygamber Efendimiz Aleyhisselam camide ileri gelenlerle buluşur ve sahabelerle orada toplanırdı. Camiyi yeniden kendimizin ve ailelerimizin hayatının merkezi hâline getirmek için çaba göstermeliyiz. Bunu yapmak için de camilerimizi ailelerimizin manevi ihtiyaçlarını besleyecek faaliyetlerle doldurmamız ve yeniden konumlandırmamız gerekiyor.

Sizce bu eğitimi İstanbul’da almanızın mekânsal açıdan ne gibi faydaları var?

İstanbul akılalmaz bir şehir, bizim İstanbul’un tarihi hakkında bir şeyler söylememize fırsat kalmadan o kendi kendine anlatıyor zaten. Beni İstanbul’a çeken çok fazla neden var ama gönlüme ilk düşenlerden birisi Fatih Sultan Muhammed’in (Allah derecatını ali kılsın) niyetinin halisliğidir.

Fatih Sultan Muhammed şehri fethetti ve orayı Allah’a ve Peygamber’ine (s.a.v.) hürmet ve ibadet eden bir yer olarak imar etti. Onun bu halis niyeti ve inancı günümüzde hâlâ canlı. İşte beni ve benim gibi pek çok kişiyi bu şehre çeken şey bu. Bir ilim talebesi olarak Üsküdar’ın ya da Fatih’in sokaklarında dolaşmak beni bir zaman yolculuğuna çıkarıyor, ta eski zamanlara gidiveriyorum.

İstanbul’un her bir camisinin farklı bir karakteri var, bir talebenin camilere âşık olmaması işten bile değil. Bu yüzden Allah yolundaki salikler için İstanbul mekân olarak da çok etkileyici bir yer.

Ramazan ayını İstanbul’da geçirdiniz. Ramazan ayını İstanbul’da bir camide geçirme tecrübesi nasıldı? Ramazan-ı şerifi Amerika’da geçirmek ile İstanbul’da geçirmek arasındaki farklar neler?

Ramazan-ı şerifi İstanbul’da geçirmek benim açımdan çok özel bir tecrübeydi çünkü ilk kez ramazan-ı şerifin tamamını Müslüman bir ülkede geçirdim. İstanbul’da ramazan ayı geldiğinde çok farklı bir atmosfer oluyor, bunu geçen ramazan ayında da çok net bir şekilde hissettim.

İstanbul’daki camileri sürekli olarak ziyaret etmek ve orada İstanbul halkına karışıp onlarla birlikte ibadet etmekten çok büyük keyif aldım. Buradaki tarihî camiler sayısız Ramazan-ı şerife tanıklık etti ve yüz binlerce Müslüman bu camilerde ibadet edip Hakk’a yakarırdı. Bu camilere girip bu manevi havayı soluyarak bu mirasa tanık olmak paha biçilemez bir deneyimdi. İşte bu yüzden, şu zamana kadar geçirmiş olduğum ramazan aylarının en özeli İstanbul’da yaşadığımdı.